Kısafilm

Lemming (Kuzey Faresi)

Sanatın yaşamımızda ne tür bir etkisi olduğunu veya sanatın işlevinin ne olduğunu sanırım günümüzde tartışmak çok anlamlı değil. Özellikle sanatın işlevinin günümüzde ne olduğunu sorgulamak da anlamsız. Eğer sanat yaşamımıza kıyısından, kenarından değmemişse, yaşamımız büyük bir sığlık içinde geçebilir. Bunun sınaması ise şüphesiz sanata yaslanmakla, aydınlanmakla olur…

LEMMİNG (KUZEY FARESİ)

Yönetmen: Dominik Moll

Görüntü Yönetmeni: Jean-Marc Fabre

Oyuncular: Laurent Lucas, Charlotte Gainsbourg, Charlotte Rampling, André Dussolier, Jacques Bonnaffé, Véronique Affholder

Senaryo: Dominik Moll, Gilles Marchand

Müzik: David Whitaker

Yapım: Fransa / 2005 / 129 dk.

Sanatın yaşamımızda ne tür bir etkisi olduğunu veya sanatın işlevinin ne olduğunu sanırım günümüzde tartışmak çok anlamlı değil. Özellikle sanatın işlevinin günümüzde ne olduğunu sorgulamak da anlamsız. Eğer sanat yaşamımıza kıyısından, kenarından değmemişse, yaşamımız büyük bir sığlık içinde geçebilir. Bunun sınaması ise şüphesiz sanata yaslanmakla, aydınlanmakla olur. Sinema sanatı dediğimizde genel olarak kitlelerin aklına ticari sinema olarak da nitelediğimiz popüler filmler gelmektedir. Günlük yaşamın karabasanlarından, karanlık salonlardaki perdede oynayan görüntülerin büyüsüne kapılarak kurtulmak isteriz. Eğer perde bizi silkelemeye, tedirgin etmeye, düşünmeye ve sorgulamaya davet ederse bu tür filmlerden çabucak sıkılarak genelde hoşlanmayız.

Lemming, “Hitchcock’u kıskandıracak bir gerilim” olarak tanıtılan bir film. Bu filmi salt bir gerilim sineması örneği olarak tanıtmak eksik olur. Film iki ailenin eksenine yerleşerek gelişiyor ve devam ediyor. Alain ve Bénédicte Getty çiftinin mutlu ve kendilerine yeten bir yaşamları vardır. Alain ev otomasyonları mühendisidir ve yeni bir işe girmiştir. Patronu Richard Pollock, Alain’in tasarımı olan yeni bir uçan kamera sistemi geliştirmiş ve satmak istemektedir. Alain bir gün bir grup müşteriye demo yapar. Richard Pollack, Alain’a bir akşam eşi Alice ile birlikte yemeğe gelmek istemiştir. Richard ve Alice, Getty çiftinin erken hazırlanmalarına karşın oldukça gecikerek gelirler. Alice kara gözlükler takan, çok konuşmayan, mutsuz görünümlü bir kadındır. Alice’in tavırları ve gerginliği çok geçmeden yemeği zehir etmiştir. Richard, özür dileyerek karısını zorla eve götürür. Bir gece Alain gece geç saatlerde işyerinde çalışırken Alice ile karşılaşır. Alice, Alain’i baştan çıkarmak ister. Alain, evli olduğunu ve karısını sevdiğini söyler. Alice’in yaklaşımı tedirgin edicidir. O’na cinsel ilişki kurmak için evli olmak mı gerekir diye sorar. Alain, Alice’in kendisine sokulmasını engelleyemez. Gene de ileri gitme konusunda kendisini tutmuştur. Alice’e göre bedeni isterken düşünceleri Alain’e engel olmuştur. Bu arada Getty’ler evlerinin mutfak lavabosunun drenaj sistemine takılmış olan bir Lemming bulurlar. Bu İskandinav ülkelerine özgü olan bir fare türüdür. Lağım sisteminin kontrol edildiği bir gün Alice, Getty’lerin evine gelir. Bénédict onu eve davet eder. Alice yorgun olduğunu ve biraz uzanmak istediğini söyler. Bénédict ona üst kattaki odayı verir. Alain akşam eve döndüğünde Alice, hâlâ gitmemiştir. Alain ona evine gitmesini söylemek için odaya çıktığında, içerden gürültüler gelmeye başlamıştır. Cinnet geçiren kadın, odayı dağıttıktan sonra silahla intihar eder. O andan itibaren Getty’lerin yaşamında her şey çok farklı olacaktır.

Lemming, finalindeki yetersiz bağlantılar dışında hem oyunculuk açısından hem de sinematografik anlatım ve gerilim yaratma açılarından oldukça başarılı bir film. Dominik Moll, rafine, kusursuz küçük burjuva dünyalarımızın her an tehlikelere açık olduğunu ve çekirdek yaşamımızdaki mutluluğun da oldukça göreli olduğunun altını çiziyor. Zaman zaman gerçeküstünün alanına geçerek, sinematografik anlam kaydırmalarını kullanmayı yeğleyerek, öyküsünü anlatmada ve atmosfer oluşturmada küçümsenmeyecek bir başarı tutturuyor. Filmin finalinde Moll, Lemming’in Fransa’ya gelişinin bilinmezliğine açıklama getirme çabası içinde olmasa ve Bénédict ‘in hamile kalmasını vurgulamamış olsa, gerçeküstünün sınırlarında gezmek filme, sinema sanatının anlatım olanakları içersinde yaratıcı katkılar sağlayabilir, özelliği kemiricilik olan Lemming’in, Moll’un filminde Fransa’ya nasıl geldiği deşifre edilmemiş olsa oldukça başarılı bir metafor işlevi taşıyabilirdi.

Varoluşun anlamını kaybetmiş olan Richard, yaşamını sıradan zevklerle kemirirken aynı zamanda duyarlı karısını da kemirmiş ve onun da yaşamlarını kemirerek cehenneme çevirmesine neden olmuştur. Yaşam aslında adil ve kusursuz değildir. Tıpkı bizler gibi o da kırılgandır. Kemirilen yaşamlar tutanamaz ve kırılır. Silik kimlikler, insan olmanın zaaflarından sıyrılamamanın yarattığı tahribatlar, kırılganlıkları ortaya çıkarır. Alain tutarlı ve mutlu görünen bir erkek olsa da kendine de açıklayamadığı zaaflarına yenik düşer. Bir anlık zaafına yenik düşerek kaybettiği güvenli yaşamını geri almak içinse savaşması gerekir. Şüphesiz savaşta kaybedilen ilk şey ise masumiyettir ve hiç bir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. Kuzey faresi, daha önce vurguladığımız gibi filmde bir metafor olarak kalmış olsa, iki saatten uzun süresi boyunca gerilimi oldukça başarılı şekilde ayakta tutan filmin de etkisi silikleşmemiş olurdu. Bazı handikaplarına karşın Lemming, insanı anlatma açısından ortaya koyduğu başarısı ve gerilim atmosferi oluşturma açılarından seyredilmeyi hak eden bir film. Lemming’in 8 Eylül’de gösterime gireceğini de anımsatalım.

Bülent VARDAR

1961, Ankara doğumlu. 1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV-Fotoğrafçılık Ana sanat Dalı'ndan mezun oldu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi'nde Sanatta Yeterlik yaptı. 1989 yılında yaptığı “Gemi Adamları”, 1991 yılında yaptığı “Geleneksele Dönüş” (TRT 2, İZ TV), 2002 yılında yaptığı “Zührap Usta” (CCN TÜRK) adlı belgesel filmleri yönetmiştir. 2000 yılında Beta Yayınevi tarafından basılan “Sinema ve Televizyon Görüntüsünün Temel Öğeleri”, “20.YY’ın Son Beş Yılında Türk Sineması” (2015), “Sinemada Ses ve Müzik”, “Yaşama Sarılmış Bir Serüven Tuncel Kurtiz (2010), “Ediz Hun” (2012) ve “Bir Sinema Arkeoloğu Burçak Evren” (2012) isimli kitapları bulunmaktadır. Sinema konusunda pek çok film eleştirisi ve makalesi bulunan Vardar, ayrıca film, reklam filmi, televizyon yapımı ve reklam/tanıtım fotografı alanında görüntü yönetmenliği ve aydınlatma tasarımı çalışmaları; Ferhan Şensoy'un "Varsayalım İsmail" dizisinin Işık yönetmenliğini de yapmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölüm Başkanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış ve halen Beykent Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema (TR) Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. [ Bütün Yazılar ]

Yukarı SB
error: Content is protected !!