Festivalden Gösterimler “Köln 75″…
Yönetmen: Ido Fluk
Senarist: Ido Fluk
Görüntü Yönetmeni: Jens Harant
Kurgucu: Anja Siemens
Özgün Müzik: Hubert Walkowski
Oyuncular: Mala Emde, John Magaro, Michael Chernus, Alexander Scheer, Ulrich Tukur, Jördis Triebel, Jan Bülow, Leo Meier
Yapımcı: Sol Bondy, Fred Burle
ALMANYA, POLONYA, BELÇİKA / 2025 / DCP / Renkli ve Siyah-Beyaz / 116’ / Almanca, İngilizce; Türkçe, İngilizce altyazılı
Yapım Şirketi: One Two Films
Dünya Hakları: Bankside Films
Yönetmen Ido Fluk imzalı ve 44. Uluslararası İstanbul Film Festivalinin açılış filmi olan ve yine 2025 Berlin Film Festivali’nde özel bir galada prömiyeri yapılan Köln 75, Keith Jarrett’ın 1975 tarihli The Köln Concert albümünün ilginç ve gerçeğe dayalı hikâyesini anlatıyor.
Müzik tarihinde saygın yeri olan bu etkinlik, azimli ve kararlı, öz güveni yüksek Jazz tutkunu 17 yaşındaki lise öğrencisi Vera Brandes’in çabalarıyla gerçekleştirilebilmiş. Keith Jarrett’ın canlı solo çiftli albümü The Köln Concert, caz tarihinin en çok satan solo ve yine en çok satan piyano albümü olmuş. Tanıtımlarında, bu filmin, Köln konserinin 50. yıldönümüne bir saygı duruşu niteliğinde olduğu ifade ediliyor.
Hikayeyi özetlersek, performansını seyrettiği caz grubunun orta yaşlı solistinin, belki de bir tür kur yapmak amacındaki sürpriz teklifiyle, kendisini bir anda amatör bir organizatör konumunda bulan, katı kurallı diş hekimi bir babanın uçarı kızı Vera, ailesinden gizli bir şekilde bu işi yerleşik bir faaliyet haline getirir. Tipik Alman orta sınıfından gelen bir ailenin iki çocuğundan birisi olan kızımız, kendisinin de bir diş hekimi olmasını arzulayan, sert karakterli ve kuralcı babasının tüm baskısına karşın, gece saatlerini kullanarak organizatörlük faaliyetlerini yürütür. Ancak çıkış noktası, Avrupa’da kara yoluyla gezerek doğaçlama konserler veren Keith Jarrett’i ikna etmesi ve görkemli Köln opera salonunda annesinden aldığı finans desteği ve şansını kullanarak ve yine her olumsuzluğu bir şekilde aşarak bu konserin başarıyla sonuçlanması olacaktır. Filmin açılışı ve finalinde de yansıtıldığı gibi baba kızın arası hiçbir zaman iyi olmasa da, bu çabalar büyük bir başarıyı sağlayacaktır.
Hepimiz piyanonun amiral gemisi olarak Steinway kuyruklu konser piyanolarını tanırız. Ancak bizim gibi tuşlu çalgılara aşina ve biraz da piyano sevgisine haizseniz, Bösendorfer, Fazioli, Yamaha gibi markalarında, özellikle klasik performanslarda önemli yerlere sahip olduklarını ve bir anlamda da bayrak temsilî olarak görüldüklerini bilirsiniz. Kuşkusuz piyano denilince Almanların bu enstrümanla farklı bir ilişkileri var. Piyano sanayiini icat etmiş ve bu enstrümanı Ludwig Van Beethoven gibi isimlerle tanıtmış bir ulusun, Hans Florian Zimmer gibi sanatçıları, film müziklerinde de önemli başarılara imza atıyorlar.
Keith Jarrett’ın performanslarında tercih ettiği ve ilk olarak 1909 yılında imal edilmiş olan Bösendorfer Emperyal modeli ise ekstra tuşlara sahip geniş oktavlı klavyesiyle tanınan prestijli bir model. Filmin ilk bölümü, Vera’nın kişisel ilişkileri, ailesi ve okulu paralelinde gizli biçimde bir ev ofis oluşturarak, genç bir Jazz organizatörü olarak kendisini tanıtmasına odaklanıyor. Ancak sevgilisi, yakın kız arkadaşı ve zaman zaman araları iyi olmasa da babasıyla benzer sorunları yaşayan erkek kardeşinin desteğiyle yaptığı organizasyonlar, tüm çabalarına karşın gereken başarıyı getirmiyor. Bu noktada genç kadının aradığı çıkış noktası, bohem bir arayışla Avrupa’da gezen ve canlı olarak kaydedilen improvize solo piyano konserleriyle büyük ilgi yaratan ancak sırt ağrılarından mustarip Amerikalı Jazz piyanisti ve besteci Keith Jarreth’in performansı oluyor.
Bu noktadan itibaren film 1975 yılında yapılan meşhur Köln konserinin perde arkasına odaklanıyor. Şans faktörü ve genç Vera’nın her zorluğa büyük bir cesaret ve adanmışlıkla göğüs germesi, mucizevi biçimde ayarlanan konser salonu, son anda bu konsere çıkmaktan vaz geçen Keith Jarreth’in ikna edilmesi, yüklü bir ücret ödenmesine karşın doğru piyanonun el altında olmasına karşın görevlilerce bulunamaması ve sahneye yerleştirilmemiş olması, konser salonu yetkililerin duyarsızlığına karşın, ilanlardan bulunan piyano reglajcılarıyla kısa bir sürede arızalı prova piyanosunun elden geçirilerek konsere hazırlanması, Jarreth’in bu piyanoyla çalmaya ikna edilmesi ve ucu ucuna muhteşem bir konserin gerçekleştirilmesi ve kaydedilmesi de, azmin, şansın ve kişisel yeteneklerin bu sektörde ne denli önemli olduğunu seyirciye başarıyla anlatıyor.
Toparlarsak, Ido Fluk imzalı Köln 75, Alman sosyal anlayışını ve yaşam kodlarını, yeterli bir sinematografiyle esprili ve yer yer dramatik bir biçimde filme taşırken, iyisini bulamasak da arızalısını kusursuz hale getiririz diyerek meşhur Alman mühendisliğini de usulca öne çıkarıyor. Festivalde gösterime giren filmler arasında özellikle müzik severleri ve Jazz meraklılarını ilgilendirecek motiflere sahip film, seçkide öne çıkanlar arasında.
Hikmet Vardar