Kısafilm

Uzak İhtimal

Uzak İhtimal, yönetmen Mahmut Fazıl Çoşkun’un ilk uzun metrajlı filmi. Film henüz vizyona girmedi. Seyircilerle ilk buluşmalarını ise film festivalleri aracılığıyla gerçekleştiriyor. Mahmut Fazıl Çoşkun, 40 yıl önce başlayan ve geçtiğimiz günlerde onaltıncısı yapılan Adana Altın Koza Film Festivali’nden “Uzak İhtimal” isimli filmiyle başarılı bir şekilde döndü…

UZAK İHTİMAL

Yönetmen : Mahmut Fazıl Çoşkun

Oyuncular: Görkem Yeltan, Ersan Ünsal, Nadir Sarıbacak,

Görüntü Yönetmeni: Refik Çakar

Senaryo: Görkem Yeltan, İsmail Kılıçarslan, Tarık Tufan, Bektaş Topaloğlu

Müzik: Rahman Altın

Kurgu: Çiçek Kahraman

Yapımcı: Tülin Soyarslan

Yapım: Türkiye, 2008, 90 dk.

Uzak İhtimal, yönetmen Mahmut Fazıl Çoşkun’un ilk uzun metrajlı filmi. Film henüz vizyona girmedi. Seyircilerle ilk buluşmalarını ise film festivalleri aracılığıyla gerçekleştiriyor. Mahmut Fazıl Çoşkun, 40 yıl önce başlayan ve geçtiğimiz günlerde onaltıncısı yapılan Adana Altın Koza Film Festivali’nden “Uzak İhtimal” isimli filmiyle başarılı bir şekilde döndü. Film en iyi yönetmen ödülüyle birlikte, en iyi kadın ve erkek oyuncu ödüllerini de kazandı. Fazıl Çoşkun, Adana’dan önce Rotterdam Film Festivali’nde de önemli bir başarı elde etti. Çoşkun, Hollanda’da gerçekleştirilen 38. Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde, “Uzak İhtimal” (Wrong Rosary) filmiyle, İranlı Yönetmen Ramtin Lavafipour’un “Be Calm and Count to Seven” ve Güney Koreli yönetmen Yang Ik June’nin “Breathless” filmleriyle birinciliği paylaştı.

Uzak İhtimal, 1990’lardan sonra değişim yönünde somut işaretlerin ortaya çıkmaya başladığı yeni Türk Sinemasının dönüşümü konusunda veriler içeren bir film. 16.Altın Koza Film Festivali’nin Jüri Başkanı Nuri Bilge Ceylan da, ödül töreni esnasında “Son yıllarda Türk sinemasına genç bir kuşağın gelmiş olmasını çok heyecan verici buluyorum” diyerek günümüz Türk sinemasının 1990’lardan sonra değişimi hakkındaki görüşlerini açıklıyordu. 1990 sonrası Türk sineması, bağımsız filmlerin, minimalizmin sinemada öne çıktığı ve ticari kaygıların film yapımını belirlemede egemen olmadığı ve genç bir kuşağın belirleyici olduğu bir dönemi ortaya çıkardı. Erden Kral’ın, bu dönemi ‘Sinemamızın aydınlanma çağı’ (Taşçıyan: 2009) olarak tanımlamakta haklı olduğunu vurguluyor sinema yazarı Alin Taşçıyan.

Uzak İhtimal’in Musa’sı, Galata’daki bir camiye atanmış olan bir müezzindir ve İstanbul’a yeni gelmiştir. Musa, cami hocasının ona ayarladığı bir dairede kalmaya başlar. Kısa bir süre sonra karşı dairesinde Clara adlı bir rahibenin oturduğunu fark eder. Musa, Clara’yı ilk gördüğü andan itibaren ondan etkilenmiş ve ona yakınlaşmaya çalışmaktadır. Onu takip ederken Yakup’la tanışır. Yakup sahaflık yapmaktadır ve Musa işinden boş kalan zamanlarında Osmanlıca belgeleri okumada Musa’ya yardımcı olarak ek gelir elde etmeye başlamıştır. Yakup yıllar önce birlikte yaşadığı kadından olan kızını aramaktadır. Bu üç farklı dünyanın, kültürün ve dinin ilişkilerini temsil eden insanların yaşamı bir şekilde kesişmiş ve yaşamları dramatik gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur. Yakup, aradığı kızının Clara olduğunu bulmuş, Musa ise aşık olduğu fakat açılamadığı Clara’nın İtalya’ya gitmesini hüzünlü bir yalnızlıkla kabullenmek zorunda kalmıştır.

Uzak İhtimal, yönetmen ve belgesel sinemacı Mehmet Eryılmaz’ın dediği gibi, kısa öyküsünü okuduğunuzda uzun metrajlı bir film olma olasılığı zayıf görünen bir öykü duygusu uyandırıyor. Yalın bir öykü ve sıradan insanların yaşamının merkez oluşturduğu bir dünyanın seyirciyi kendisine bağlaması ve ilgi uyandırarak seyredilebilmesi kolay olmaz. Ama değişimi simgeleyen Türk sinemasının da farkı bu noktada başlıyor. Sinema sanatının, salt seyirlik bir zaman geçirme olgusu değil aynı zamanda kişisel, yaşamı anlatmada en etkili olan sanatlardan biri olma özelliği belirgin olarak 1990’lar sonrasında ortaya çıkmış ve günümüz Türk sinemasının başat ifade şeklini oluşturmaya başlamıştır.

Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim, Semih Kaplanoğlu, Ümit Ünal gibi yönetmelerin filmleriyle oluşturdukları bu yeni sinema anlayışı ve dili, arkadan gelen genç yönetmenlerin de benimsediği anlaşılıyor. Bu bağlamda önemli olanın ise esinlenmenin özentiye dönüşmeden özgün bir sinemasal anlatı olarak sürebilmesidir.

Belgesel sinema unsurlarını, kurmaca sinemanın içinde eriterek melez bir sinemanın öncüsü olarak Nuri Bilge Ceylan’ın adını yeniden anımsak gerekir. Özellikle “Mayıs Sıkıntısı” filmi böylesi bir yaklaşımın şahikası olarak örneklendirilebilir.

Uzak İhtimal, belgesel duygusu veren kurmaca bir film olarak, çevremizde dönen ama çoğunlukla farkına varmadığımız insanları ve onların ilişkilerini anlatıyor. Bu sıradan ve yalın dünyayı başarılı oyunculuklar, ekonomik ve etkili bir sinema diliyle anlatırken ne yazık ki biçimsel açıdan sınıfta kalıyor. 16 mm çekilen filmin görüntülerinin neredeyse yarısından fazlası netlik dışı. Diğer yandan renkleri açısından da tam bir karmaşa hakim. Böylesi filmlerin öykülerini etkili bir şekilde anlatmalarını övgüyle karşılarken, biçimsel unsurları önemsememelerini anlayışla karşılayamıyorum. Maddi koşulların yetersizliği vb. durumlardan kaynaklanan koşulların, filmin estetik boyutunun zayıflamasına neden olacak durumların ortaya çıkmasına izin vermemek gerektiğini düşünüyorum. Günümüzde değişen ve gençlerin egemenliğinde devam eden sinemamızda, salt öykünün etkili ve önemli olmasının çekiciliğine de aldanmamak lazım.

Uzak İhtimal, biçimsel açıdan eksikliklerine karşın oyunculuk açısından başarılı ve yüksek bir düzeyi tutturuyor. Özellikle Musa rolünde Nadir Sarıbacak’ın, olağanüstü bir oyunculuk sergilediğinin altını çizmek lazım. Tiyatro kökenli olan bu oyuncunun, son derece gerçekçi ve belgesel bir filmin karekteriymişçesine yansıttığı Musa karekteriyle aldığı en iyi erkek oyuncu ödülünü sonuna kadar hak ettiğini belirtmek lazım. Bir rahibeyi canlandıran Görkem Yeltan’ın da çok başarılı olduğunu eklemek gerekir. Yalnız, kırılgan ve güvensiz bir genç kadının yaşadıklarını hissetmemize yumuşak oyunculuğuyla katkıda bulunuyor. Uzak İhtimal, ilk filmin zaaflarına sahip olmakla beraber, başarılı ve etkileyici bir çalışma olarak öne çıkıyor.

BÜLENT VARDAR

1961, Ankara doğumlu. 1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV-Fotoğrafçılık Ana sanat Dalı'ndan mezun oldu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi'nde Sanatta Yeterlik yaptı. 1989 yılında yaptığı “Gemi Adamları”, 1991 yılında yaptığı “Geleneksele Dönüş” (TRT 2, İZ TV), 2002 yılında yaptığı “Zührap Usta” (CCN TÜRK) adlı belgesel filmleri yönetmiştir. 2000 yılında Beta Yayınevi tarafından basılan “Sinema ve Televizyon Görüntüsünün Temel Öğeleri”, “20.YY’ın Son Beş Yılında Türk Sineması” (2015), “Sinemada Ses ve Müzik”, “Yaşama Sarılmış Bir Serüven Tuncel Kurtiz (2010), “Ediz Hun” (2012) ve “Bir Sinema Arkeoloğu Burçak Evren” (2012) isimli kitapları bulunmaktadır. Sinema konusunda pek çok film eleştirisi ve makalesi bulunan Vardar, ayrıca film, reklam filmi, televizyon yapımı ve reklam/tanıtım fotografı alanında görüntü yönetmenliği ve aydınlatma tasarımı çalışmaları; Ferhan Şensoy'un "Varsayalım İsmail" dizisinin Işık yönetmenliğini de yapmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölüm Başkanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış ve halen Beykent Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema (TR) Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. [ Bütün Yazılar ]

Yukarı SB
error: Content is protected !!