Ölüm Üzerinden Hayatı Anlatmak: Yandaki Oda…
Pedro Almodovar’ın, felsefi kıvamdaki diyaloglarını görsel bir dille bezediği ve yaşama dair duyumsamalarını iki kadının yıllara yayılan dostluklarının üzerine bina ettiği Yandaki Oda, insanın yaş aldıkça yaşama karşı isteksizliğine vurgu da yapan bir film. Bu bağlamda eski tutkular, eski aşklar, hayaller ve hevesler mazide mi kalıyor?
Pedro Almodovar İspanyol sinemasının kült ismi. 81. Venedik Film Festivali’nde (2024) En İyi Film Altın Aslan ödülünü, Yandaki Oda (The Room Next Door) filmiyle kazandı. Almodovar filmini iki önemli oyuncu Julianne Moore ve Tilda Swinton’ın omuzlarında yükseltmiş.
Tanınmış bir yazar olan Ingrid (Julianne Moore), uzun yıllardır görüşmediği ve geçmişte birlikte gazetecilik yaptığı savaş muhabiri ve yakın arkadaşı Martha’nın (Tilda Swinton), kansere yakalandığını son kitabının imza gününe gelen ortak bir arkadaşlarından öğrenir. Ingrid ziyaretine gittiği Martha ile günlerini geçirmeye başlar. Ingrid ölümden çok korkmasına karşın, Martha, tedaviye cevap vermeyen kanserinin metastaz yapmasıyla ölümü kabullenmiştir. Martha, yakın arkadaşı Ingrid’den kimsenin kolaylıkla kabul edemeyeceği bir istekte bulunur.
PEDRO ALMOVODAR’IN DERİNLİKLİ DÜNYASI
Pedro Almodovar’ın, felsefi kıvamdaki diyaloglarını görsel bir dille bezediği ve yaşama dair duyumsamalarını iki kadının yıllara yayılan dostluklarının üzerine bina ettiği Yandaki Oda, insanın yaş aldıkça yaşama karşı isteksizliğine vurgu da yapan bir film. Bu bağlamda eski tutkular, eski aşklar, hayaller ve hevesler mazide mi kalıyor?
Filmin geneline doğum kadar doğal ama kabullenilmesi daha zor bir başka olgu, ölüm egemen. Aslında belki de yaşamın en sarsıcı olgusu ölüm. Bir yakınımızı kaybettiğimizde ölümün trajik boyutunu daha yakından kavrarız. Çünkü gözünüzün önünde yaşanmış bir hayat, onca birikim bir anda bir hiçliğe dönüşür. Almodovar’ın filminin ana karakterlerinden Martha’nın tersine, yaşamınıza istediğiniz zaman son vermezsiniz ama beklenmedik bir anda da yaşam bitiverir.
Almodovar’ın filmi Yandaki Oda, yaşama büyük anlamlar yüklemenin anlamsızlığını da seyircinin sorgulamasına fırsat sağlayan bir film. Az mekan kullanan bu minimal film, sinema salonundan çıktıktan sonra da etkisini sürdürüyor, yaşamı ve ilişkilerinizi sorgulamanıza da kapı aralıyor.
SİNEMA DİLİNİ BAŞARIYLA KULLANIYOR
Pedro Almodovar, sinema dilini başarıyla kullanan ve ismini büyükler arasına yazdırmış bir auteur yönetmen. Luis Buñuel’den sonra, sinema dünyasında İspanya’nın uluslararası arenada tanınan en önemli markası. Almodovar, 1968’de geldiği Madrid’de El Rastro olarak bilinen bitpazarında kullanılmış eşyalar satarak ayakta kalır. Geçimini temin etmek için İspanyol telefon şirketinde iş bulunca, biriktirdiği paralarla Super 8 kamera alan Almodovar, 1972-1978 yılları arasında kısa filmler çeker. İlk uzun metrajlı filmi Pepi, Luci, Bom y otras chicas del Montón (1980), 16 mm olarak çekilir ve 35 mm’ye basılarak gösterilir. 1987 yılında kardeşi Agustín Almodóvar ile “El Deseo S.A.” (Almodóvar Fenomeni) yapım şirketini kuran Almodovar’ın dünya çapında bir sanatçı olmasına giden yol da açılmış olur.
Pedro Almodovar filmleri ana akım sinemanın kulvarlarında gezerken, daha çok sanat sinemasına göz kırpan incelikler içeriyor. Nitekim bu incelikli ve yalın bakış açısı, onun sinema dilinin incelikli anlatımıyla Yandaki Odada karşımıza çıkıyor.
GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ VE OYUNCULUK BAŞARISI
Almodovar, sinematografik dünyasını kurarken görüntü yönetmenliğinden önemli destek almış. Görüntü yönetmeni Eduard Grau, iki yalnız ve olgun kadının dünyasına özellikle kimi enfes yakın plan çerçevelemeleriyle karşılık oluştururken; resim lezzetinde görüntüleri Almodovar’ın dünyasına başarıyla hizmet ediyor.
Yandaki Oda, oyunculuk performansları bağlamında oldukça başarılı bir düet. Ingrid karakterine önemli oyuncu Julianne Moore hayat katarken, Tilda Swinton ise orta yaşının son demlerinde olsa da; Martha karakterini ve onun kırklarının başındaki kızı Michelle’i “haute couture” bir elbise gibi üzerine giymiş.