Kısafilm

37_ist_film_fest

37. İstanbul Film Festivali

‘İstanbul Film Festivali’ programı açıklandı

37_istanbul_film_festİstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen Türkiye’nin en büyük uluslararası sinema etkinliği İstanbul Film Festivali, bu yıl 37. kez sinemaseverlerle buluşacak. 06-17 Nisan’da gerçekleşecek 37. İstanbul Film Festivali’nin programı, The Marmara Hotel Taksim’de düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı.

Toplantının açış konuşmasını yapan İKSV Genel Müdürü Görgün Taner “İstanbul Film Festivali, seyircisiyle ve kentle bütünleşmiş, bir kuşak sinemacının ve izleyicinin yetişmesine önemli katkılarda bulunmuş bir etkinlik. Özenle hazırlanan bölümleri ve nitelikli seçkisiyle festivalimizin daha nice sinemacı ve film izleyicisinin düşünce dünyasını zenginleştireceğine inanıyoruz.” dedi.

Festival programı ve etkinlikleriyle ilgili ayrıntılı bilgileri aktaran İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan, Uluslararası Yarışma, Sinemada İnsan Hakları Yarışması, Ulusal Yarışma, Ulusal Belgesel ve Ulusal Kısa Film Yarışması’nda yer alan filmleri açıkladı. Festival kapsamında 12 günde, 18 bölümde 43 ülkeden 218 yönetmenin toplam 210 filmi gösterilecek. Gösteriminin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla sohbetler, konserler ve özel etkinlikler yapılacak.

Sinema Onur ödülleri bu yıl, Perihan Savaş, Osman Şahin, Aram Gülyüz ve Arif Keskiner’e, Sinema Emek Ödülü Cevdet Pişkin’e verilecek.

kerem_ayan

37. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ 6-17 NİSAN ARASINDA SİNEMASEVERLERİ BEKLİYOR

10. Uluslararası İstanbul Festivali kapsamında İKSV, ilk kez 1982’de 6 günlük bir film haftasıyla, film gösterilerine başladı. Ertesi yıl festival süresince yayılarak devam eden gösteriler büyük bir ilgi gördü. 1984’te, Uluslararası İstanbul Festivali’nden ayrılarak 23 Nisan-6 Mayıs 1984 arasında 17 ülkeden 44 filmin katıldığı Uluslararası İstanbul Sinema Günleri adıyla yapıldı. Her sene büyüyerek devam eden, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Vodafone Red sponsorluğunda düzenlenen, Türkiye’nin en büyük uluslararası sinema etkinliği olan İstanbul Film Festivali, bu yıl 37. kez sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. 6-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek 37. İstanbul Film Festivali’nde Türkiye ve dünya sinemasının en nitelikli ve başarılı örnekleriyle beraber, usta sinemacılarla söyleşiler de yer alacak.

37. İstanbul Film Festivali’nin programı 14 Mart Çarşamba günü The Marmara Hotel Taksim’de düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. Toplantının açış konuşmasını İKSV Genel Müdürü Görgün Taner yaptı. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy’un ardından söz alan Vodafone Türkiye Marka ve Pazarlama Stratejisi Direktörü Ebru Özgüç de Vodafone Red’in festivale getireceği teknolojik yeniliklerle ilgili detaylı bilgi paylaştı.

37. İstanbul Film Festivali dünya sinemasının en yeni örnekleri, kült yapıtlar, usta yönetmenlerin son filmleri, yeni keşifler ve gizli hazinelerin aralarında olduğu 198 uzun metrajlı ve 12 kısa filmden oluşan zengin programıyla festival seyircisiyle buluşacak. Festival kapsamında 12 günde, 18 bölümde 43 ülkeden 218 yönetmenin toplam 210 filmi gösterilecek. Festivalde ayrıca konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleştirilecek sohbetler, konserler ve özel etkinliklere de yer verilecek. Festival programı ve etkinlikleriyle ilgili ayrıntılı bilgileri aktaran İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan, Uluslararası Yarışma, Sinemada İnsan Hakları Yarışması, Ulusal Yarışma, Ulusal Belgesel ve Ulusal Kısa Film Yarışması’nda yer alan filmleri açıkladı. 37.İstanbul Film Festivali, Vodafone Red Galaları, Yıllara Meydan Okuyanlar, Dünya Festivallerinden, Genç Ustalar, Ntv Belgesel Kuşağı, Mayınlı Bölge, Antidepresan, Musikışinas, Nerdesin Aşkım?, Çiçek İstemez, Bergman 100 Yaşında, Gömülü Hazineler, Cinemania, Mimari Ütopyalar – Sinematik Distopyalar bölümlerinden oluşuyor.

ÖZEL GÖSTERİMLER

Atlas Sineması, Beyoğlu Sineması ve Pera Müzesi Oditoryumu, 37. İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilecek filmlerin Beyoğlu yakası olacak.

Bitmeyen Yolculuk

Bu belgesel, yönetmen, sanat yönetmeni, senarist ve eğitimci olarak sinemamıza ve düşün dünyamıza katkıda bulunmuş ve neredeyse 60 yıl sanat dünyamızda üretim yapmış, tanıklıkta bulunmuş, İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülü sahibi Duygu Sağıroğlu’nun hayatına odaklanıyor ve onun anlatımıyla zenginleşiyor.

Muazzez Mucizesi 104 Yaşında

Muazzez İlmiye Çığ, bilim insanı, Cumhuriyet Çınarı 104 yaşında… Birinci Dünya Savaşı başlarken dünyaya gelmiş. Çetin hayat hikâyesi ülkemizin 20. yüzyılda varoluşuna da tanıklık ediyor. Muazzez İlmiye Çığ, Cumhuriyet’in kurucu kuşağından bize emanet asırlık ulu bir çınar… Önce öğretmen oldu. Sonra, Ankara’da yeni kurulan Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne giren ilk kız öğrencilerden oldu. Üniversiteyi Sümerolog olarak bitirdi. Ömrü boyunca insanlığa yazıyı ve tarihi veren Sümerler üzerine çalıştı. Hâlâ konuşmalar yapıyor, durmuyor. Yaşama sevinci, azmi ve çalışkanlığıyla bütün zorlukların üstesinden geldi. Dopdolu hayatı ve derya gibi ilim irfanıyla dimdik durdu. Bu belgesel, hayatıyla mucize yaratan Muazzez İlmiye Çığ’ın dirayetini bugünkü gençlerimize iletmek için yapıldı.

Yaşar Kemal Efsanesi

Dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal’in doğumundan ölümüne tüm hayatı, kendi ağzından ve hayatına yakın tanıklık etmiş dostlarının anlatımlarıyla beyazperdeye aktarılıyor. Efsane yazarın hayatının dönüm noktaları destansı bir anlatımla sergileniyor. Yaşar Kemal’in daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış arşiv görüntülerinden, yüzlerce saatlik kaynaklardan derlenmiş ses kayıtlarından ve binlerce sayfalık dokümandan yararlanıldı. Yaşar Kemal Efsanesi dev bir çınarın mücadelesi, edebiyatı, hayatı ve yüzyıla damgasını vuran olaylara karşı tavrıyla sinematografik bir anlatımla resmediliyor.

YILLARA MEYDAN OKUYANLAR

Bu bölümde sinefiller dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren, yıllara meydan okuyan, örnek alınan ve ödüle doymayan usta yönetmenlerin en son filmlerini izleme fırsatı bulacak.

ÇILGIN YILLARIMIZ (NOS ANNÉES FOLLES/GOLDEN YEARS)

Cephede savaşan bir erkekken sahnelerin aranan kadın yıldızı olmak, Paul iken Suzanne olmak… Birinci Dünya Savaşı sırasında askerden kaçmak için kendini yaralayan Paul, cepheye dönmemek için karısı Louise’in de yardımıyla kadın kılığına girer ve Suzanne adını alır. Yeni kimliğini benimseyen Suzanne, 1920’lerin bohem Paris’inde kendi hikâyesini anlattığı sahne şovlarıyla ünlenir. Suzanne, genel af çıktıktan sonra yeniden Paul olmak isteyecek midir? Festivalde daha önce Yaş 17 filmini izlediğimiz yönetmen André Téchiné, Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapılan ve gerçek olaylardan esinlenen filminin “bir cinsel kimlik yolculuğu ve olağandışı bir aşk hikâyesi” anlattığını söylüyor.

ZEHİRLİ KÖYLERE YOLCULUK (VIAJE A LOS PUEBLOS FUMIGADOS/A JOURNEY TO THE FUMIGATED TOWNS)

Arjantinli militan sinemacı Fernando E. Solanas, bu kez ülkesinde sayısı hızlıca artarak kendi çapında bir endüstriye dönüşen soya fasulyesi tarlalarını merceği altına alıyor. Arjantin’de farklı bölgelerde endüstriyel tarım yapılan alanları ziyaret eden Solanas, tarım kimyasallarıyla zehirlenen bebeklerden çokuluslu tarım şirketlerinin yerinden ettiği küçük çiftçilere dek bu üretim tarzının ülkesinin hem toprakları hem de insanı için yıkıcı olduğunu gösteriyor. Berlin Film Festivali’nde özel bir seansta gösterilen Zehirli Köylere Yolculuk’ta Solanas yerli çiftçiler, doktorlar, uzmanlarla konuşuyor, hatta kendine kan testi de uygulatıyor; bir yandan da bu fasit daireyi kırmak için alternatifler araştırıyor.

12 Gün

2017 Cannes Film Festivali’nde özel bir gösterimde dünya prömiyerini yapan 12 Gün, hâkimlerin verdiği kararları ve sonuçlarını psikiyatri ile adaletin kesişim noktasında konu alıyor. Fransız bürokrasisine göre, isteği dışında psikiyatrik denetim altına alınanların hâkimin karşısına çıkmak için 12 günü vardır. Bu 12 günün sonunda hâkimin vereceği karar, psikiyatri hastalarının geleceğini belirleyecektir. Gazeteci, fotoğrafçı, usta belgeselci Raymond Depardon, kurumların ve bürokrasinin insanların hayatları üzerindeki etkilerini ve sorumluluklarını ele alırken Fransız adalet sistemine tartışmalı bir açıdan bakarak ışık tutuyor. 12 Gün, sinema tarihinde çok az filmin başarıyla kayıt altına alabildiği “deliliği” tüm yanlarıyla belgeliyor; toplumun ötekilerinin, sesi olmayanlarının sesini duyuruyor.

Ex Libris: New York Halk Kütüphanesi

Kariyerini kurumların iç yüzüne, işleyişlerine ışık tutan gözlemci belgesellere adayan efsane belgesel yönetmeni Frederick Wiseman’ın yeni belgeseli, prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nden bu yana çok konuşuldu ve övgü topladı. Ex Libris: New York Halk Kütüphanesi, adını aldığı, dünyanın en büyük şehir kütüphanelerinden birinin içyüzünü mercek altına alıyor ve ritüellerini perdeye taşıyor. Özgün bakışıyla sinema tarihinde kendine sağlam bir yer edinen Wiseman, yine meselesine müdahil olmadan, mesafesini koruyarak, sinemasına has bir “tanık olma” hissi yaratıyor izleyen üzerinde. Günümüzde tehdit altında olan kültürel tarihe ve gerçekliğe dair çok özel bir belgesel.

Hesaplaşma

İtalya’nın en saygın yönetmenlerinden Taviani kardeşlerin ilk gösterimini Toronto’da yapan son filmleri, hem İkinci Dünya Savaşı’nı hem de İtalyan iç savaşını fon alan bahtsız bir aşk üçgeni hikâyesi anlatıyor. İtalyan yazar, çevirmen ve partizan Beppe Fenoglio’nun romanından esinlenen Hesaplaşma, direnişçilere katılan Milton, âşık olduğu ama karşılık göremediği Fulvia ve Fulvia’nın âşık olduğu, Faşistler tarafından tutuklanan arkadaşı Giorgio’yu izliyor. 2001’de festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Taviani kardeşlerin 2015 tarihli Muhteşem Boccaccio’dan sonra çektikleri Hesaplaşma aşk ile masumiyetin bir araya geldiği zarif bir dönem ve savaş filmi.

Şeria Nehri’nin Batısı

Muhalif bakışıyla tavizsiz İsrailli usta sinemacı Amos Gitai, son filmiyle ses getiren belgeseli Journal de campagne / Savaş Günlükleri’nden 35 yıl sonra bir kez daha Batı Şeria’ya dönüp kariyerinde sıklıkla irdelediği İsrail-Filistin meselesine bakıyor. Gitai, Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen filminde kamerasını bazen sokaklarda bu köklü sorunun etkileriyle nefretin dilini konuşanlara çeviriyor. Ancak asıl vaktini barış getirmeye çalışanlara ayırıyor: İnsan hakları ihlalleri hakkında konuşan İsrailli askerlerden, yakınlarını kaybeden İsrailliler ile Filistinlilerin birlikte çalıştığı bir derneğin mensuplarına uzanan ve kadınların özellikle öne çıktığı söyleşilerin sonunda şunu soruyor: Barış nasıl gelir; uzlaşma sağlanabilir mi?

Yukarı SB
error: Content is protected !!