Hadi Be Oğlum
Kıvanç Tatlıtuğ, beş yıl aradan sonra yeni filmiyle seyirciyle buluştu. Gümüş (2005) dizisiyle başlayan oyunculuk kariyeri ağırlıklı olarak dizilerle sürdü. Gümüş hem ilk oyunculuk performansı, hem de dikkati çektiği ilk aşamaydı. Özellikle Aşk’ı Memnu (2008) ve Kuzey Güney (2011) dizileriyle oyunculuk alanında iddiası olabileceğinin işaretlerini verdi…
HADİ BE OĞLUM
Yönetmen: Bora Egemen
Senaryo: Fırat Parlak
Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Büşra Develi, Alihan Türkdemir, Yücel Erten, Feridun Düzağaç, Sezai Aydın, Yıldız Kültür
Görüntü Yönetmeni: Stefano Morcaldo
Müzik: Fahir Atakoğlu
Yapım Yılı ve Süre: 2017/112 dk.
Kıvanç Tatlıtuğ, beş yıl aradan sonra yeni filmiyle seyirciyle buluştu. Gümüş (2005) dizisiyle başlayan oyunculuk kariyeri ağırlıklı olarak dizilerle sürdü. Gümüş hem ilk oyunculuk performansı, hem de dikkati çektiği ilk aşamaydı. Özellikle Aşk’ı Memnu (2008) ve Kuzey Güney (2011) dizileriyle oyunculuk alanında iddiası olabileceğinin işaretlerini verdi. 2009 yılı 36. Altın Kelebek TV Yıldızları Ödülleri, Dram kategorisinde “Aşk-ı Memnu”; 2012 yılı 39. Altın Kelebek TV Yıldızları Ödülleri, Dram kategorisinde ise “Kuzey Güney” ile En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini aldı. Uzun süre yayında kalamasa da, Kurt Seyt ve Şura (2014) dizisi, oturmuş yüz hatları ve artan oyunculuk deneyimiyle onun açısından bir üst aşamaydı.
Kıvanç Tatlıtuğ’un sinemasal macerası Amerikalılar Karadeniz’de 2 (2007) filmiyle başladı. Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği ve Tatlıtuğ’un ikinci filmi “Kelebeğin Rüyası” (2013) onun oyunculuk kariyerinde erken bir sıçrama yapmasına fırsat verdi. Zonguldak’ta memuriyetlerini sürdüren ve Behçet Necatigil’in öğretmenleri olduğu şair Muzaffer Tayip Uslu ve Rüştü Onur’un sanat ve edebiyatla dolu yaşamlarının yamacında, genç cumhuriyetin modernleşme sancılarını da anlatan filmde Tatlıtuğ, şair Muzaffer Tayyip Uslu’yu başarıyla canlandırmıştı.
Kıvanç Tatlıtuğ, beş sene sonra yeniden bir filmle izleyici karşısına çıktı. “Hadi Be Oğlum”, Kaş’ın güzel doğasında geçen, denizle geçinen Kaptan Haşmet ve oğlu Ali’nin yaşamına tek gecelik bir ilişkinin sonucu olarak giren küçük Efe, Ali’nin bütün yaşamını değiştirir. Ali teknelerini kiralayan ruhsal açıdan sorunlu genç kadını intihar girişiminden kurtarır. Sonrasında aralarında bir yakınlaşma doğar. Kız ertesi sabah babası tarafından tekneden götürülür. İlişkiden hamile kalmış ve çocuğu aldırmak istememiştir. Ali’ye hamileliğinin son günlerinde çocuğa bakamayacağını söyler, Ali adını bile koyamadığı bir ilişkinin ona hediye ettiği Küçük Efe’nin bakımını üstlenir. Ama süreç çok zordur, Efe özel ve içine kapalı bir çocuktur. Ali sınırlı ekonomik imkanlarına karşın, oğluyla iletişim kurabilmek için büyük fedakarlıklar üstlenir.
Manken olarak doruklarda gezen ve oyunculuk macerasında da avantajlı fiziğine yaslanmadan kendini geliştirme çabasında sürekli aşama kaydeden Tatlıtuğ’un son filmi, ülkemizin anaakım sinemasının yeni bir örneği ve arthouse tarzında filmlere nasip olamayacak bir destekle 500 küsur salonda vizyona girdi. Film tipik bir drama ve melodram kıvamında. Senaryosu bir grup tarafından yazılsa da, olay örgüsünde zorlama durumların oluşması filmin zaaflarından biri. Ali’nin yaşamına zayıf bir dramaturjik çözümle sokulan ve Büşra Develi’nin canlandırdığı karakterin, filmde yaklaşık on dakika yer alması ve naylon bir karakter gibi durması bu durumu destekler nitelikte. Filmde zaman zaman öne çıkan dolgu sahneler televizyon dizisi etkisi oluşturuyor ve bu boşluklarda küçük Efe’nin içe kapanıklığının biraz daha açılması, annesi ve babası arasındaki ilişkinin detaylarının eklenmesinin katkı sağlayabileceği düşüncesini uyandırıyor. Film açısından diğer bir zaaf ise müziğin, filmi örtecek kertede, abartılı olarak öne çıkması. Film için yapılan müziğin, bir filmin dünyasına yaptığı katkının önemini tartışmadan, her diyalog arasında baskın olarak filmi müzikle örtmenin, katkıdan ziyade negatif etkisi olmaya başlıyor. Diğer yandan öykünün içinde müziğin işlevsel bir öge olarak kullanılması ve başarılı sanatçı Feridun Düzağaç’ın da katkısını ekleyelim.
Oyunculuk açısından ise, bıçkın, düşük eğitimli ve yerel motiflerin kişiliğinin oluşmasında başat olan Ali karakterinde, Kıvanç Tatlıtuğ’un zaman zaman büyük oynamasına karşın, başarılı bir performans tutturduğunu vurgulamak lazım. Özellikle küçük Efe rolünde, Alihan Türkdemir’in rolünün gerektirdiği dünyaya girmesinde hem yeteneğinin, hem de yönetmen Bora Egemen ve Tatlıtuğ’un payı önemli görünüyor. Filmin büyük artılarından birinin ise pastoral görüntüleriyle başarılı görüntü yönetmenliği olduğunu, Stefano Morcaldo’nun filmin dünyasının seyirciye geçmesinde ve oluşturulan olay örgüsünün etkili bir sinema diline dönüşmesinde payının büyük olduğunu ekleyelim.
Bülent Vardar