Star Wars: Bölüm IX Skywalker’ın Yükselişi
Yönetmen: J.J. Abrams
Senaryo: J.J. Abrams, Chris Terrio
Oyuncular: Daisy Ridley (Rey), Adam Driver (Kylo Ren), John Boyega (Finn), Oscar Isaac (Poe Dameron), Carrie Fisher (General Leia Organa), Mark Hamill (Luke Skywalker), Anthony Daniels (C-3PO), Naomi Ackie (Jannah), Domhnall Gleeson (General Hux), Richard E. Grant (Allegiant General Pryde), Lupita Nyong’o (Maz Kanata), Keri Russell (Zorii Bliss), Joonas Suotamo (Chewbacca), Kelly Marie Tran (Rose Tico)
Görüntü Yönetmeni: Dan Mindel
Kurgu: Maryann Brandon, Stefan Grube
Müzik: John Williams
Yapım Yılı ve Süre: 2019/141 dk.
George Lucas imzalı ilk Star Wars filmi gösterime gireli 42 yıl geçmiş. Bu filmi ülkemizde gösterime girdiği 1979 yılında yeni yetme gençler olarak izlemiş Star Wars hayranlarının artık ellili yaşlarını tamamlamak üzere olan yetişkinler olduğunu hatırlarsak, benzer bir biçimde Mark Hamill, Harrison Ford, Carrie Fisher gibi isimler, on yıllar önce genç oyuncular olarak karşımıza çıktıkları bu seride belki artık finale yaklaşıyorlar. Fütüristik bir anlayışla o dönemlerdeki sinema teknolojisine göre büyük yenilik sayılabilecek set tasarımları ve özel efektler artık bambaşka bir seviye kazanmış olsa da, olayların kurgulanış biçiminde önemli bir değişiklik yok.
Başrollerinde Daisy Ridley, Adam Driver, John Boyega, Oscar Isaac, Carrie Fisher gibi isimlerin olduğu J.J. Abrams imzalı Star Wars’ın son bölümünde, yaşını almış Harrison Ford, Han Solo olarak küçük bir rolle karşımıza çıkıyor. 40 yıla yayılan ve bazı kaynaklarca Star Wars külliyatı olarak değerlendirilen seride filmler, animasyonlar ve kitaplar bulunsa da, başlıca filmleri üçlemeler şeklinde özetlemek mümkün. Serinin bir önceki filmi, Rian Johnson’ın yönettiği Son Jedi (2017) de de yer alan başroldeki oyuncularda değişikliğe gidilmezken, bu bölümde Yönetmen olarak J.J.Abrams’ı görüyoruz. Öncelikle bir sorunun da cevaplanması gerekiyor. Star Wars’un yaratıcısı George Lucas’ın kaç filmi planladığı ya da bu konudaki film üretiminin Lucas’ın planlarına uygun olup olmadığı da önem kazanıyor. Bu konuda 9 ile 12 arasında bir rakamdan söz edilirken, Lucas’ın bunların önemli bir bölümünü planladığı, öne çıkanların üçlemeler olduğu ve J.J. Abrams’ın Yönettiği ‘Skywalker’ın Yükselişi’ filminin son üçlemenin imtiyaz hakları alınmış üçüncü filmi olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu noktada öykünün neden triloji ya da üçleme biçiminde anlatıldığına da değinmek gerekiyor. Ansiklopedik bilgiler ışığında açıklarsak, üçleme çok eski bir anlatım biçimidir. Bilinen en eski örnek, Agamemnon’un Truva Savaşı’ndan eve dönmesinin ardından, intikam ve kanunda değişiklik öyküsünü anlatan Aeschylus Oresteia’dır. İlk kez 2500 yıl önce Atina’da gerçekleştirilmiştir. İlk öyküde Agamemnon, karısı Clytemnestra tarafından kızlarının fedakarlığı için intikam olarak öldürülür. İkinci öyküde oğulları Orestes, babasının ölümünün intikamını almak için annesini öldürür.
Üçlemenin son öyküsünde, Clytemnestra’nın ölümünün intikamını alacak aile üyeleri kalmadığından, Orestes, bir Atina jürisinin önünde yargılanır. Ayrıca ilk mahkemede geçen drama olarak tarihe geçen bu bölümü Aeschylus, ilk iki bölümde geliştirilen öyküyü evrilmek üzere kullanır. Üçleme türünün ayırt edici özelliği, son bölümdeki dramatik değişimdir. Üç ayrı metin birbirine bağlanırken, bu noktada bir diğer dördüncü, baş yapıt haline gelebilen, kapsayıcı bir hikaye ortaya çıkar. Akademik açıklamaları bir tarafa bırakacak olursak, IX. bölümde J.J.Abrams, filmin süresini uzatmayı göze alarak, kapsamlı bir hafıza tazeleme ve üçleme mantığına uygun görkemli bir final yaratmak üzere filmini yapılandırıyor. Bu noktada Star Wars ile özdeşleşmiş ışın kılıçları ve artık koleksiyonerlerin gözdesi olan diğer objeler hemen öne çıkıyorlar.
İlk iki Star Wars üçlemesinde, Luke Skywalker’ın Jedi (Bölüm IV-VI) olma yolculuğunu ve Anakin Skywalker’ın Karanlık Yüze olan yolculuğunu (Bölüm I-III) takip ettik. Son üçlemede (Bölüm VII-IX), bu bölüme kadar olan anlatının daha da genişlediğini ve Luke’un Jedi olma yolculuğuna benzer bir biçimde Kylo Ren’in Anakin’le aynı yolu izleyen mücadelesini izliyoruz. Bu noktada film Sith’in ve imparatorluğun geri dönüşünü kurgulayan, gizli ve tespiti zor bir yerdeki ölü karakter İmparator Palpatine’in (Ian McDiarmid), yerine geçecek varisi belirlemek üzere planladığı biçimde Kylo Ren’in Rey’i (Daisy Ridley) bulmasına odaklanıyor. General Leia Organa (Carrie Fisher) tarafından yönetilen, çok renkli direniş hareketinin kadın savaşçısı Rey, Palpatine’in komutasındaki büyük savaş gücünün tehditi altında her türlü riski göze alarak Palpatine’i bulmak ve imha etmek üzere amansız bir mücadeleye girişecektir. Bu mücadele esnasındaki kovalamaca ve insanın mantık sınırlarını zorlayan sahnelerle, kendini tekrarlayan görkemli bir mücadeleye tanık oluyoruz. Bu noktada yönetmen Abrams belkide seri hakkında yeterli bilgi alt yapısı eksik seyirciye kendisine özgü, fantastik ögeleri öne çıkan sürükleyici bir bilim kurgu fantazisi sunuyor.
J.J. Abrams imzalı Star Wars: Bölüm IX Skywalker’ın yükselişi, nesillerdir devam eden fütüristik bir illüzyonun beyaz perdeye aksetmiş biçimi olarak değerlendirilebilir. Kuşkusuz bu noktada imtiyaz sahibi George Lucas’ın, dijital efektler üzerinde söz sahibi firmasıyla sinema dünyasına getirdiği farklı bakış açısını ve bu noktadaki başarısının da altını çizmek gerekiyor. İmgesel söylemi, geniş kitlelere ulaşacak biçimde, tamamen maketler, set düzenlemeleri ve dijital efektlerle beyaz perdeye aktarmaktaki ustalık ve günümüzde, dijital devrimin ve bilgisayarların ‘bu iş artık nereye evrilecek dedirten’ olanaklarıyla bunları seyirciye aktarmak bambaşka bir başarı öyküsünü de özetliyor. Filmin jeneriği incelenecek olursa, onlarca isimden oluşan özel efekt uzmanları ve kamera arkasındaki zanaatkarların, bu tür filmlerin esas kahramanları olduğunu görüyoruz. Bu noktada sinemanın bir görüntü ve kurgulama sanatından ötede, bir tür mühendislik sanatı haline de geldiği bir defa daha anlaşılıyor. Maketlerle ve özel çekim ekipmanlarıyla yapılan canlandırmalar ve doğal mekanların başarıyla adaptasyonu, Star Wars filmlerinin öne çıkan özellikleri olarak sayılabilir.
X-Wing Fighter gibi maketlerin internet üzerinden 100 € üzerinde fiyatlarla satılabildiği düşünüldüğünde, Star Wars serisinin yarattığı ekonominin büyüklüğü de işin başka bir yönünü oluşturuyor. Sonuç itibariyle Star Wars filmlerinin, her yönüyle kült örnekler haline geldiğini, kendi ekonomisini, sosyal topluluğunu ve tutkulu hayranlarını oluşturduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. Bu yönüyle J.J. Abrams imzalı IX. bölümünde, her ne kadar bir baş yapıt sayılamazsa da, yeterince ilgi göreceği anlaşılıyor. Kuşkusuz Disney gibi güçlü bir yapım firmasının rolünü de göz ardı etmemek gerekiyor. Ancak bu noktada başka bir soru da aklımıza takılıyor. Film adeta belli bir yaş grubuna yönelik illüzyon gösterisi haline gelirken, özellikle şiddet haricinde, yetişkinlere dair detayların pas geçildiğini izliyoruz.
Filmin bizim görüşümüze göre öne çıkan bir yönüde yıllar içinde bu seriyle birlikte yaşlanmış oyuncularına dair gösterilen sadakat. Bu durum özellikle belli yaş grubundaki izleyicilerin, bu serinin kronolojisini takip etmesi bakımından oldukça hoş bir sürpriz haline geliyor. Bize göre artık film üretimini yapımcılıkla sınırlamış Spielberg ve geçmişteki yol arkadaşlarının güvenini kazanmış, gişe filmleri yaratmakta usta olan Yönetmen Abrams, her ne kadar oyuncu performansı olarak Daisy Ridley’i (Rey) öne çıkarsa da, son dönemdeki performanslarıyla öne geçmiş Adam Driver (Kylo Ren) gibi isimlerin dışında kalan yeni nesil oyuncuların kayda değer bir performansa imza atamadıklarını izliyoruz. Keri Russell’ın canlandırdığı (Zorii Bliss) karakteri de, belki Disney’in kaygıları nedeniyle silikleştirilmiş. Bu noktada gelecekte yaratılan geçmişi, insanlar, insansı yaratıklar, yeni ve gelecekte eskimiş makineler üzerinden anlatan bu temaşa curcunasını izlemek ve anlamak için serideki diğer üçlemeleri bilmek, öyküye hakim olmak ve doğru değerlendirmek de önem kazanıyor. Bu noktada Kylo Ren’in maskesi gibi değerli objelere yönelik anlatı öne çıkarılması gereken detaylar arasında.
Kişisel olarak savaş filmlerini İkinci Dünya Savaşı ve Vietnamla sınırlanmış bir tercihle zevk alarak izleyen ancak bu türün bilim kurgu versiyonlarına mesafeli yaklaşan bir sinema tutkunu olarak, benim içim detaylı ve özgün bir sinema dili sunmayan, mekan canlandırmaları birbirini andıran, yenilikçi gözükse de günümüz değerleri ve olanaklarıyla kurabildiğimiz hayallerle sınırlı, fazlasıyla fütüristik görünse de her türlü modası geçmiş klişeyi içinde barındıran vasat sinema örnekleriyle kıyaslanabilir olan Star Wars: Bölüm IX Skywalker’ın Yükselişi filminin, ‘Star Wars’ topluluğuna gönülden bağlı olan ya da bu sinema türünün tutkunu izleyicilerine aradıklarını verirken, sinemada farklı anlamlar arayanlar için sinematografik illüzyon ve efektlerle yaratılan görkemli görsel atmosferden daha fazlasını vaad etmediğini de hatırlatmak gerekiyor.
Hikmet Vardar