Kısafilm

deniz-turkali-alin-tasciyan

Conrad Talks’un Sezon Sonu Konuğu Deniz Türkali Oldu

Conrad Talks’un Sezon Sonu Konuğu Deniz Türkali Oldu

Deniz Türkali, Conrad İstanbul Bosphorus’un klasikleşen kültür ve sanat buluşmaları kapsamında düzenlenen, gazeteci ve sanat eleştirmeni Ayşegül Sönmez’in moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Bir Hayat Boyu Oyunculuk’ konulu sanat söyleşisinde etkinliğin sezon sonu konuğu oldu. Gazeteci ve sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan’ın da katılımıyla düzenlenen etkinlikte, Deniz Türkali’nin renkli sunumuyla, yaşamının kısa bir özeti, oyunculuk ve müzik yaşamı, yeni kitabı ve Atıf Yılmaz, sinema, yemek, işletmeciliğini yaptığı fenomen mekanı Leyla ve feminizm hakkındaki değinmeleri ilgiyle izlendi.

Deniz Türkali: “Kendimi bildim bileli şarkı söylerim ve dans ederim”

Şarkı söylemeye ne zaman başladığımı hatırlamıyorum diyen Deniz Türkali, “Kendi kendime masallar uydururdum ve o masalları oynardım. Rahmetli anneannem bir gün yemek yaparken bana nasihatlerde bulunuyordu. Kitap okuyorsun, bale yapıyorsun, dans ediyorsun, bunların hepsi güzel ama büyüyüp ev kadını olacaksın diye nasihat eden anneanneme, ev kadını olmayacağım deyince tokat yedim ve sokak kadınımı olacaksın tepkisine, evet ben sokakta olmak istiyorum, eve tıkılıp kalmak istemiyorum diye cevap verdim. Evet ben sokakta kalmaya devam ettim, hayatın sokaklarda olduğunu düşündüm. Ve sokaklarda oldukça oyunculuğu daha çok sevdim. İnsanlarla birlikte olmayı, tanımayı ve hayatı öyle kurmayı tercih ettim ” dedi.

Deniz Türkali; “Doğrusu güzel bir anı olmasıydı”

Bir dönem evli kaldığı ve kızı Zeynep Casalini’nin babası İtalyan şarkıcı Ernesto Casalini hakkında; “İngiltere’de tiyatro ve oyunculuk eğitimi görürken Londra’da bir İtalyan müzisyenle büyük bir aşk yaşadım ve tadında bırakmayıp suyunu çıkararak evlendim. Aslında doğrusu onun güzel bir anı olarak kalması ve İtalyan sevgilimi anlatmaktı ama heyhat evlenince olmadı. Ama ziyanı yok işte Zeynep oldu. O ilişki yürümedi ve ben Türkiye’ye geldim ” dedi.

Deniz Türkali; “Gazetecilik bana uygun birşey değil”

Türkiye’ye dönüşü sonrası yazılı medya’ya girişini anlatan Türkali; “Milliyet yayınlarındayken Abdi İpekçi beni gazeteye aldı. Gazetecilik bana uygun birşey değil, yayıncılıkta değil. İstifa ettiğim zama yayıncım bunu çay ve pastayla kutladı. Gazetecilikte bana uygun birşey değil. Benim yapıma uygun değil. Başta iyi geliyor. Koşturuyorsun. Haber yazmayı öğreniyorsun. Ama o hiyerarşiden hoşlanmıyorum. O ilişki türünden hoşlanmıyorum. Abdi İpekçi’nin habere yorum katmayın şeysi vardı. Buna aklım ermiyor. Eğer yorumsuz olursa başka bir yorum haline gelir. Ama tabii ben Abdi bey’e gidip bunları söyleyemiyordum elbette. Sonra Hayat dergisi’nden sinema ve müzik yazısı hazırlamam için teklif geldi. O daha çok hoşuma gitti. Arada röportaj yapıp kendi istediğim gibi yazı yazıyorum. ‘Hayat’ greve girdi ve kapandı. 1979’un yazıydı. Yeni bir karar aldım. Hayatımı Atıf Yılmaz’a vakfetmek istiyorum ” dedi.

Senaryo yazıyorum, yemekler yapıp davetler düzenliyorum, yapımcılık öğrenmeye çalışıyorum diyen Türkali; “1 sene bu böyle devam etti. Ben memnunum hayatımdan. Aşık olduğum şahane bir adam, o beni çok seviyor, ben onu çok seviyorum ve nefis, herşey çok yolunda. Yine böyle birgün, galiba 80’lerin başıydı, yine sofralar hazırlamışım, Yılmaz dedi ki, gel otur fıstıkçım sana birşey söyliyeceğim, biliyorum farkediyorum hayatını bana adadın. Her şeyi benim için yaşıyorsun, ama dedi bunun hesabını sen benden çok kötü sorarsın sonra, ben de bunu taşıyamam. Ve rica ediyorum senin işin neyse, bugüne kadar neye yatırım yaptıysan o işi yap ve kendini bu konuda benden ayır. Hayatını bana adama. O tarihte ne kadar üzüldüm ve kırıldım, incindim anlatamam” dedi.

“Ben sana gösteririm dedim ilk konserimi hazırladım”

4.Nisan.1980, Konak sineması, Barış Derneğine gittim, çocuklar bir orkestra yaptım valla düşünüldüğü zaman deliydim herhalde diyorum. Nefis bir orkestra. Barış Şarkıları ve Theodorakis diye bir repertuar hazırladım, nasıl yaptın diye sorarsanız evde iş yaparken hazırladım, hayat sürüyor çünkü. Bu arada Zeynep bizimle yaşamaya başladı. Konsere bir gün kala, Yılmaz zatürre oldu, Zeynepde kör. Genel provadan eve geldim ki, Yımaz zatürreden yatıyor Zeynep’de görmüyorum diyor. Açıkça dert etmemeye karar verdim ve konseri vereceğim dedim. Ertesi gün benim konserimde ikisi de konserdeydi. Ne biri kör, ne de öbürü topaldı.

“Darbe olunca tek kişilik oyun oynayacağım dedim”

Ataol’la bir serüvene başladık. İlkini Ataol yazdı. ‘İyi bir Yurttaş Aranıyor’ diye. İtalya’da ‘Georgio Gaber’ adlı benim çok hayran olduğum bir şarkıcı , oyuncu, cantatore, ne derseniz, onun yaptığı işler benim çok ilgimi çekti “Georgio Gaber, üzerinden çok zaman geçti İtalya’da çok iyi bir oyuncu, şarkıcı ve müzisyendi. Ondan ilham aldım ve bende böyle birşey yapmak istiyorum dedim. Ama dönünce yapmadım” dedi.

“Aşıksam sadece o aşkı yaşamak istiyorum”

Aşıksam sadece o aşkı yaşamak istiyorum, bir oyun sahneye konuluyorsa sadece onunla meşgul olmak istiyorum diyen Türkali soru üzerine “bu bir yapı herhalde dolayısıyla, bazen oynamazsam öleceğim, bazen de oynarsam öleceğim duygusuna kapılıyorum, insanın o gelgitleri kariyerine çok fazla şey katmıyor hatta belki biraz törpülüyor. Ama hayatıma çok şey katıyor diye düşünüyorum. En azından benim hayatım, benim deneyimim böyle geçti” dedi. Işıl Özgentürk’ün ‘Küçük Sevinçler’ oyunundan ‘Evita’ya’ kadar olan süreci hatırlatan Deniz Türkali, Evita da rol almasını esprili bir dille anlattı ve “Evita’yı oynayacağım diye kafaya takmıştım. ‘Dağlar Yeşil Olmalı’yı oynarken Gencay hanım ‘acaba saçlarınızı sarıya boyasak dedi’ dedim ki ‘Gencay hanım ben saçlarımı sadece Evita için sarıya boyayacağım’. Evita’nın hakları onda, çevirisinide o yapmış, ‘siz Evita’yı oynayacağınızı nereden biliyorsunuz, onu mu oynamayı mı istiyorsunuz dedi’ ben oynayacağım dedim. O zaman Gencay hanımın kafasına girdim ama Gencay Hanım daha popüler isimler arıyor. Ben öyle popüler birisi değilim. O zaman da değildim. Gencay hanımın Evita’yı tek başına Deniz oynasın diyebileceği popülerliğim hiçbir zaman olmadı. Tercih de etmedim. Ben memnunum hayatımdan. Ve evet komik bir şekilde önce Zuhal oldu, sonra Füsun oldu, sonra Önder Bali’ye dinletelim denildi, sonrada zaten Yeşil Kabare’de Evita’dan bir sürü şarkı söylüyordum hazırdım role, bir de sesimin rengi ve aralığı orijinale yetiyordu, Önder bey dinledi ve çıksın oynasın zaten hazır bu role deyince, Evita böyle başladı ” dedi.

Deniz Türkali’nin, hayata bakışından, işletmecilik yaptığı döneme ve Cihangir’e, Yönetmen Atıf Yılmaz’a, kadınlara ve feminizme dair değinmeleri, çoğunluğu kadın olan izleyiciler tarafından ilgiyle izlendi. Sanatçı, konuklardan gelen soruları içten bir dille cevapladı.

Hikmet Vardar / SinemaFilm Medya

Yukarı SB
error: Content is protected !!