Kısafilm

UASvCFF_Rashid_Masharawi_Soylesi

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin İlk Gününde Ustalar İzleyiciyle Buluştu…

Rashid Masharawi: “Gazze’de insanlık öldürülüyor ve insanlık hepimize ait!”

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali ilk gösterim gününde İstanbul’un iki yakasında dokuz filmi gösterime sundu. Rüçhan Çalışkur ve Rashid Masharawi’yi izleyicilerle buluşturdu. Altın Terazi Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması heyecanı da İki Dünya Arasında / Living the Land ve Dünyanın En İyi Annesi / The Best Mother in the World’ün gösterimiyle başladı. Uluslararası Akademik Programaçılış konuşmalarının ardından düzenlenen Filistin Paneli ile devam etti. İki oturumda Bosna Hersek’te kadın cinayetlerinin ayrı bir suç olarak değerlendirilmesi, sürdürülebilirlik ve ceza hukuku ilişkisi, tiyatro ve sinema aracılığıyla yaşam hakkının görünür kılınması gibi çok katmanlı konular farklı uzmanlık alanlarından akademisyenler tarafından ele alındı.

VisionIST Söyleşisinin Konuğu Rüçhan Çalışkur

Festivalin, filmlerin yarattığı düşünsel alanı akademisyenler, sinemacılar ve farklı disiplinlerden uzmanlarla genişleten, özgür tartışma ve diyalog ortamı sunan platformu VisionIST kapsamında Alin Taşçıyan moderatörlüğünde Rüçhan Çalışkur’un konuk olduğu keyifli bir söyleşi gerçekleşti. Festivalin açılış töreninde Sinema Onur Ödülü alan Rüçhan Çalışkur’un başrolünde yer aldığı Yeşim Ustaoğlu imzalı Bulutları Beklerken filminin gösterimi sonrası gerçekleşen söyleşi, sanat hayatına başladığı 45 yıl öncesi ile bugünkü ortamın farkları üzerine başladı. Çalışkur, kıyasladığında çok şeyin değiştiğini ve eskinin daha iyi olduğunu söylerken bir yandan da eskiyle yeni arasında denge kurmaya çalıştığını, o yüzden de ısrarla işlerine devam ettiğini söyledi. Bulutları Beklerken filminin senaryosu gelene kadar sinemaya daha mesafeli duran Çalışkur kriterlerini şöyle özetledi: “Benim seçimlerimde önce senaryo geliyor, sonrasında yönetmen ve yönetmenin dünyaya bakışı…” Yıllar içinde çok iyi bir gözlemci olduğunu söyleyen ÇalışkurBulutları Beklerken için çekim öncesi uzun süre yönetmen Ustaoğlu ile birlikte Fırtına Deresi’nde kaldıklarını, oradaki kadınlarla vakit geçirdiğini ve bunun canlandırdığı karaktere büyük etkisi olduğunu söyledi.

  • UASvCFF_Ruchan_Caliskur_Soylesi
  • UASvCFF_Ruchan_Caliskur_Soylesi

Sinemada kadın temsili konusunda yol almak, mücadele etmek ve var olmak zorunda olduğumuzu söyleyen Çalışkur canlandırdığı karakterlerde hep güçlü kadınlara hayat verdiğini söyledi: “Elveda Katya’da hayat verdiğim anne güçlü bir kadındı. Rüzgarlar filminde hayatla mücadele eden bir kadını oynadım. Türkan Saylan’ı canlandırdığım Türkan filminin yeri bende apayrı zaten. Borç filmi de ayrı bir yerde durur. Hep biraz zülfiyare dokunsun istedim, seyirciye de bunu göstermek istiyorum. Bir sanatçının görevi bir şeyleri gösterebilmek, bir şeyin mücadelesini verdiğini gösterebilmek bence. İçi boş olaylara kapalıyım,” diye ekledi.

Sette yönetmenlerle her zaman iletişimde olduğunu, zaman zaman doğaçlama yaptığını ve en iyisini bulmak için senaryo üzerine yönetmenle konuşup, ortak yolu bulduğunu söyleyen Çalışkur için tiyatro ayrı bir yerde duruyor. Her akşam aynı oyunu oynasa da her seferinde farklı bir keşif yaşadığını söyleyen usta oyuncu, yeni oyunu Şüphe’nin 10 Kasım’da prömiyer yapacağını ve önümüzdeki yaz aylarında da bir film çekimine başlayacağının da müjdesini verdi.

Rashid Masharawi: “Gazze’de insanlık öldürülüyor ve insanlık hepimize ait!”

Yedi kısa ve bir uzun metraj filmden oluşan Sıfır Noktasından +: Gazze’nin Bitmemiş Öyküleri From Ground Zero + Gaza seçkisi gösterimi öncesindeGazze’de doğup büyüyen ve her zaman Filistin’de yaşananlara dair film yapmaya ve bu filmleri uluslararası alanda göstermeye çalışan, bunu da başararak önemli festivallerden ödüller alan Rashid Masharawi izleyicilerle bir araya geldi ve projenin başlangıcını anlattı: “Savaş başladığında, yönetmen olarak bir film yapmayı düşündüm. Fakat hemen fark ettim ki hayır, film yapmak istemiyorum. Sinemadaki bir sonraki projemin Gazze’deki yönetmenler tarafından yapılmasını istedim. Savaş sırasında Gazze’de olan, tüm detayları sahada birebir yaşayan insanlar tarafından. Buradan “From Ground Zero” adı ortaya çıktı. Yani sıfır mesafeden demek. Çünkü bu yönetmenlerin kamera ile çektikleri ve yaşananlar arasında sıfır mesafe var. Onlar hem anlatıcı hem de hikâyenin kendisi. Fikir, her biri 4 ile 6 dakika arasında 20 kısa film yapmaktı. Ve bunları dünyada tek bir film olarak göstermekti. Başlangıçta kimse savaşın ne kadar süreceğini bilmiyordu. Uzun, zor ve korkunç olacağını düşünüyorduk. Gazze’deki danışmanlar ve yönetmenler, Gazze dışındaki yönetmenler, dünyadaki çeşitli kurumlarla ortak yapımlar sayesinde bu 20 filmi gerçekleştirdik. Hatta 22 oldular. Çünkü bazı hikâyelere “hayır” diyemedik. Bir şekilde hepsini yapmayı başardık. Bu filmler uluslararası alanda 300’den fazla film festivalinde gösterildi. Toronto Film Festivali’nde resmi seçkide yer aldık. Oscar için kısa listeye kaldık. Bu filmleri Birleşmiş Milletler’de, UNESCO’da ve birçok yerde gösterdik. Fakat savaş hâlâ devam ediyor ve durum giderek daha da korkunç hâle geliyor. Bunun üzerine 10 belgesel daha yapmaya başladık. Her biri 20 ila 30 dakika uzunluğunda, hatta biri bir saat. Bu filmler bu festivalde izleyeceğiniz filmler,” dedi.

  • UASvCFF_Rashid_Masharawi_Soylesi
  • UASvCFF_Rashid_Masharawi_Soylesi
  • UASvCFF_Rashid_Masharawi_Soylesi

Projedeki amacının sadece anlatılmamış ve kişisel hikâyelere odaklanmak ve bombardıman altında mümkün olduğunca sinema yapmaya çalışmak olduğunu söyleyen Masharawi, “Medyada Filistinliler sadece sayı olarak gösteriliyordu. Her gün öldürülüyorduk. Bugün 100, 200, 500 kişi öldü, hepsi sadece rakamdı. Biz ise bu sayıların birer insan olduğunu göstermek istedik. İsimleri, aileleri, çocukları olan, hayalleri ve yarına dair umutları olan insanlar. Üstelik bu insanların çoğu masumdu; savaşla hiçbir ilgileri yoktu. Sadece yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için öldüler. Hepsi bu,” dedi.

Sinemanın hafızayı koruma gücünün öneminden bahseden Masharawi, “Bu filmlerin hepsi adalet, özgürlük, ceza ve suçun tanımlanması üzerine. Sinema sayesinde dünyaya şunu anlatabiliriz: Bu dünyayı hep birlikte paylaşıyoruz. Öldürülen sadece Filistinliler, Gazzeliler değil; Gazze’de insanlık öldürülüyor. Ve insanlık hepimize ait,” dedi.

Projeye karar verdiğinde temel ihtiyaçlarını karşılama ve hayatta kalma derdinde olan insanları film çekmeye teşvik etmekte zorlandığını söyleyen usta yönetmen, bu durumu Gazze’deki yönetmenleri, savaşı durdurmak için dışarıyla bir diyalog gerektiğine ikna ederek aştığını belirtti. Bu süreçte, projeye hayat verenlerin çoğunun yakınlarını, evlerini kaybettiğini, bazılarının yaralandığını, kendisinin de kayıplar yaşadığını söyleyen Masharawi tüm bunlara rağmen çekmeye, kurgulamaya, dünyadaki en önemli yerlerde filmlerini göstermeye devam ettiklerini sözlerine ekledi.

Her şeye rağmen Masharawi sözlerini umutla bitirdi: “Bilindiği gibi Gazze’de nüfus genç; çoğu çocuk, Gazze’de çok genç yaşta evleniyoruz ve çok çocuk yapıyoruz. Gazze Şeridi’ndeki 2.300.000 kişinin 800.000’den fazlası çocuk. Bu yüzden geçen hafta çocuklar için Gazze Film Festivali’ni başlattık. Bu festival şu anda devam ediyor. Bu günlerde binlerce çocuk film izliyor. Ama biz bunu interaktif hale getirdik. Yani eğlence de olsun; dans, müzik, kostümler, resimler, yüz boyama… Çocuklara başka bir hayat olduğunu, yarının olduğunu göstermek istiyoruz. Bazı çocukların hafızasında sadece savaş var. Biz onlara renkleri, müziği göstermeye çalışıyoruz. Bu yüzden çocuk film festivalimiz beni çok mutlu ediyor; her gün binlerce çocuk mutlu, gülüyor, şarkı söylüyor, dans ediyor. Aslında bana güç veriyor; devam edebilmemi ve başa çıkabilmemi sağlıyor.

Festivalde Bugün (28 Kasım)

Festivalde 28 Kasım Cuma günü, İBB Beyoğlu Sineması’nda saat 14.00’da Kateryna Gornostai imzalı Zaman Damgası / Timestamp beyazperdede olacak. Zaman Damgası, Ukrayna’daki savaşın öğrencilerin ve öğretmenlerin günlük yaşamlarını nasıl etkilediğini belgelerken çocuklara eğitim ve normal bir yaşam hissi sağlamanın zorluklarını içeriden bir bakışla, çatışma görüntülerine yer vermeden anlatıyor. Dünya prömiyerini 75. Berlin Uluslararası Film Festivali ana yarışmada yapan Zaman Damgası, Kira Muratova’nın 1997 tarihli Üç Hikaye / Three Storiesfilminden bu yana Altın Ayı için yarışan ilk Ukrayna filmi oldu. Saat 16.30’da Tanushree Das ve Saumyananda Sahi’nin birlikte yönettiği 2025 Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Kapana Kısılmak / Shadowbox gösterilecek. Birçok sorunu bir arada yaşayan bir aileye odaklanan film, farklı katmanlarda toplumsal adaletsizliği sorguluyor. 19.00 seansında ise filmografisini kadınlara adayan, Muhteşem Kadın / Una Mujer Fantastica ile 2018 yılında Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı alan Şilili yönetmen Sebastián Lelio’nun 2025 Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan filmi Dalga / The Wave izleyiciyle buluşacak.Lelio, Şilili feminist kolektif Las Tesis’in 2019 yılında önlem alınmayan ve cezasız kalan tecavüzleri protesto eden danslı müzikli eyleminden ilham aldığı filmde, kadın öğrencilerin bir üniversite kampüsündeki sistematik cinsel saldırılara başkaldırısını konu alıyor.  21.30’da ise Usta yönetmen Raoul Peck’in 2025 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan, adını 1984 romanındaki siyasi manipülasyonu simgeleyen formülden alan Orwell: 2+2=5 perdede olacak. George Orwell’in son aylarını ve vizyoner eserlerini derinlemesine inceleyerek, distopik başyapıtı 1984 ile ortaya koyduğu rahatsız edici kavramların kökenlerini araştıran Raoul Peck, Orwell’in öngörülü dehasını, zamanımız ve geleceğimiz için derslerini ustalıkla çözümlemeye koyuluyor.

Caddebostan Kültür Merkezi Sineması’ndaki gösterimler ise saat 14.00’da 2021 yılında Taliban iktidarı ele geçirdiğinde Afganistan’ın Viyana’daki son büyükelçisi olan Manizha Bakhtari’nin ve Afgan kadınlarının hikâyesini anlatan Afganistan’ın Son Büyükelçisi / The Last Ambassador ile başlayacak. Natalie Halla imzalı belgeselde bir gecede eski hükümeti kaçan ve uluslararası alanda tanınmayan Taliban tarafından yönetilen bir ülkeyi temsil etmek zorunda kalan Manizha Bakhtari, mücadeleden vazgeçmiyor ve Daughters programı aracılığıyla Afgan kız öğrencilere gizlice eğitim alma fırsatı sağlarken, büyükelçi olarak uluslararası sahnede Taliban’a karşı siyasi direniş de organize ediyor. 16.30’da ise 2015 yılında Sundance Film Festivali’nde ödül kazanan The Second Mother filmiyle tanınan Anna Muylaert’in 2025 Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Dünyanın En İyi Annesi / The Best Mother in the World gösterilecek. Kendisini sürekli istismar eden, aynı evi paylaştığı erkekten kaçan Gal’in sokaklardaki hayat kavgasına odaklanan film, toplumun bütün hücrelerine nüfuz eden mizojiniyi, sınıf ayrımını ve normalleştirilen ev içi şiddeti mercek altına alıyor. Yönetmeni Huo Meng’e 2025 Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı kazandıran İki Dünya Arasında / Living the Land 19.00’da izleyiciyle buluşacak. 1990’ların başında Çin’in orta kısmında yoksul bir köyde geçen, gerçekçi, zarif ve dokunaklı bir aile dramı sunan film, Li ailesinin dört kuşağının kendilerine özgü dertlerini, iki ninenin cenazeleri etrafında kurgulayarak anlatıyor. Günün son filmi ise saat 21.30’da gösterilecek Tereza Nvotová yönetmenliğindeki Baba / Fatherolacak. 2025 Venedik Film Festivali Ufuklar bölümünde prömiyerini yapan ve Slovakya’nın bu yılki Oscar adayı olarak belirlenen film Slovakya’da geçen gerçek bir olaydan ilham alıyor ve açıklaması zor bir hatayla çocuğunu kaybeden, evliliği sarsılan, hapis cezası istemiyle yargılanan bir babayı merkeze koyuyor.

Yukarı SB
error: Content is protected !!