Tuz ve Ateş
Dünya ve Alman sinemasının fenomen yönetmenlerinden Werner Herzog, son filmi Tuz ve Ateş ile ilerlemiş yaşına karşın film üretim sürecine devam ediyor. Çektiği filmlerinin pek çoğunda ötekiliğe gönderme yapan, dünyanın egzotik mekanlarını kullanan, Güney Amerika cangılından, Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyayı filmleri için fon yapan Herzog…
Yönetmen: Werner Herzog
Oyuncular: Oyuncular: Veronica Ferres, Michael Shannon, Gael Garcia Bernal, Volker Michalowski, Anita Briem
Senaryo: Tom Bissell; Werner Herzog
Görüntü Yönetmeni: Peter Zeitlinger
Kurgu: Joe Bini
Müzik: Ernst Reijseger
Yapım Yılı ve Süresi: 2016 / 98’
Dünya ve Alman sinemasının fenomen yönetmenlerinden Werner Herzog, son filmi Tuz ve Ateş ile ilerlemiş yaşına karşın film üretim sürecine devam ediyor. Çektiği filmlerinin pek çoğunda ötekiliğe gönderme yapan, dünyanın egzotik mekanlarını kullanan, Güney Amerika cangılından, Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyayı filmleri için fon yapan Herzog, Tuz ve Ateş filmiyle, 1984 yapımı Yeşil Karıncıların Düş Gördüğü Yer (Wo Die Grünen Ameisen Traumen) filmini anımsatan bir konunun üzerine yoğunlaşıyor. Yarı çılgın bir auteur olarak tanımlanan Herzog, Tuz ve Ateş ile yaşama dair, Batı uygarlığı ve onun egemen rasyonalitesine sıklıkla yaptığı radikal ve apokaliptik eleştirilerinden besleniyor; filmini bir ekolojik felaketin merkezine oturtarak, Yeşil Karıncaların Düş Gördüğü Yer filminde Avusturalya’lı Aborjinilerin uranyum arayan madenci şirketine verdikleri mücadelenin kaybedilmesinin günümüzdeki izdüşümünü arıyor gibi (Nowell-Simith, 2003:698).
Herzog’un filmi, dünyadaki ekolojik felaketlere yönelik bir çevre bilinci, yok olmaktaki gezegenimize bir ağıt olarak da anlaşılabilir. Bu bakış, eleştirel yaklaşım entelektüel ve ayrıksı filmlerin yönetmeni için başlangıçta makul bir yaklaşım gibi duruyor. Filmin konusunu özetlersek: güçlü bir uluslararası şirket, Güney Amerika’da Diablo Blanco Gölü Felaketi olarak anılan bir çevre felaketine neden olmuştur. Prof. Laura Sommersfield’in başkanlığında Dr. Meir ve Dr. Cavani’nin araştırmacı olarak katıldığı bir grup bilim adamı Birleşmiş Milletler tarafından kapsamlı bir araştırmayla durumu ortaya çıkarmak üzeredir. Konuyla ilgili bir toplantıya katılmak için davet edildikleri ülkede şirketin sahibi Riley ve adamları tarafından kaçırılırlar. Olaylar daha sonra biraz da Herzog’dan beklenmeyen bir kıvamda duygusal bir frekansla sonuçlanır. Diğer yandan bilim adamı grubunun uçakla araştırma yapılacak yere giderken İtalyan kökenli Dr. Cavani’nin “çapkın İtalyan” şablonu bağlamında, Prof.Laura Sommersfield’in göğüslerini okşaması filmin zaaflarından biri olarak duruyor.
Herzog entelektüel sinemacı kimliğinin öne çıkan boyutlarıyla, gerçek kavramına ilişkin sarsıcı saptamalarıyla gezegenimizin konukları ve onların zavallı yaşamlarına dair, etkili bir sinema dili kullanmaya başlayarak öyküsünü geliştiriyor. Oyunculukların genelde vasat, özelde Matt Riley karekteriyle öne çıkan Michael Shannon’un oyunculuğu dikkati çekerken; Herzog, Eski Dünya ve Yeni Dünya arasındaki sorgulamaları yapmamıza fırsat sağlarken oldukça hareketli kamerasıyla, aslında yoğun olarak iç mekanların ağırlığındaki filmine farklı bir dinamizm kazandırıyor.
Diğer yandan Herzog’un Alman sinemasında yenilikçi ve yaratıcı bir yaklaşımla yaşamın derinlikli boyutlarına ışık tutan auteur kimliğinden destek alan filmleri, örneğin Klaus Kinski’nin yetkin oyunculuğundan destek bulan Aguirre (Tanrıların Öfkesi), Woyzeck, Fitzcarraldo gibi filmleri düşünüldüğünde, Tuz ve Ateş, Herzog sineması içinde en yalın tanımıyla sıradanlaşıyor. Herzog, öz açısından finalini de kurmakta zorlandığı öyküsünü anlatırken, çokça biçime yaslanarak, oluşan zaafiyeti dinamik, hareketli kamera kullanımıyla dengelemeye çalışıyor.
Bülent Vardar