Kısafilm

Abigail

“Tutsak Abigail” Film Analizi

Bram Stoker’ın Drakula’sından başlayarak öne çıkmış ve çeşitlilik kazanmış vampir karakterler, sinemanın tarihsel sürecinde değişen yapılarıyla ilgi uyandırmaya devam ediyorlar.

TUTSAK ABİGAİL (ABİGAİL)

Yönetmen: Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett

Senaryo: Stephen Shields ve Guy Busick

Görüntü Yönetmeni: Aaron Morton

Oyuncular: Melissa Barrera, Dan Stevens, Kathryn Newton, Will Catlett,

Kevin Durand, Angus Cloud, Alisha Weir, Matthew Goode ve Giancarlo Esposito

Yapımcılar: William Sherak, James Vanderbilt, Paul Neinstein, Tripp Vinson, Chad Villella

Yapım Yılı ve Süre: 2024 / 109 Dk.

Vampir öyküleri, korku türünün beslendiği bilindik temalardan  olup, vampirler, her zaman popüler, klasik ve kült karakterler olarak karşımıza çıkmakta, vazgeçilemez bir sinema türünün karakterleri haline gelmekte ve dönemsel olarak sinema seyircisinin zihninde değişen yapılarıyla yer bulmaktadırlar. 

Yönetmenler Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett imzalı Abigail, aksiyon sineması bakımından da potansiyeli olabilecek bir hikayeyi,  dijital olanaklardan olabildiğince yararlanarak, post modern bir vampir öyküsüne dönüştürüyor. Doğal olarak özellikle türün öne çıkmış örneklerine aşina ve “sinefil” düzeyindeki sinema gönüllülerine fazlaca detay sunamasa da, özellikle, dolu midelerle kaldırılması zor sahnelere karşın, dehşet etkisi zayıf ve daha çok kendisine has esprilerin öne çıktığı bir öyküde izlediğimiz yeni yetme balerin Abigail (Alisha Weir), Çaykovski’nin Kuğu Gölü eserinin provası sonrasında evine döner. Ancak, arabasının altına yerleştirilmiş vericiyle takip edilmektedir ve farklı uzmanlıklara sahip bir ekip tarafından kaçırılarak, metruk bir malikaneye kapatılır.  Ekiple burada bir araya gelen  çetenin lideri Lambert (Giancarlo Esposito), cep telefonları dahil kimliklerini açığa çıkartacak her türlü unsuru ortadan kaldırarak tam bir gizlilik sağlar. Amaç küçük kızın babasından 50.000.000 $ lık bir fidye elde etmek ve bunu paylaşmaktır.

Adeta, Görevimiz Tehlike, Hızlı ve Öfkeli ve benzeri aksiyonlardan esinlenilmiş sahnelerle açılan film, fidye alınıncaya kadar geçecek 24 saatlik süre için, metruk bir malikanede izole edilen ekibin birbiriyle yüzleşmeye başladığı sahneler ve sekanslarla aks değiştirmeye başlarken, küçük balerinin aslında kötü şöhretli bir suç imparatorunun kızı olduğunun anlaşılmasıyla pandoranın kutusu açılır. Bu noktadan itibaren ekibin bilgisayar korsanı Sammy (Kathryn Newton) ile flört derdindeki uçuk sürücüsü Dean’in (Angus Cloud) acımasız biçimde öldürülmesiyle başlayan kan banyosu sahneler ve adım adım filme hakim olan vahşi atmosfere koşut biçimde, küçük kızın bir vampir olduğunun anlaşılmasıyla, hikaye aks değiştirerek, metruk ve gotik tarzdaki bir ev içerisinde, bilindik vampir trükleriyle süslenmiş bir kaçıp kurtulma ve hayatta kalma mücadelesine dönüşür.  Kahramanlarımız bu kovalamaca içerisinden kendilerini kurtarmaya ve vampirler tarafından avlanmamaya çalışırken, adım adım gerçeklere vakıf olacak ve örgüt lideri dahil herkesin vampir olduğunu ve aslında bu vampirler örgütüne yönelik yapılan bireysel yanlışların cezalandırılması için  tuzağa düşürüldüklerini anlayacaklardır. Bu noktadan itibaren vampirlerin ele geçirdiği “fareler takımı” üyeleriyle, vampir olmamak ve kendisini kurtarmak için direnenler arasındaki bir mücadeleye  dönüşen film, senarist Stephen Shields’in bir korku türü hayranı olarak, kırsaldaki evlerinin arkasındaki ormanda kısa bir süre kaybolduktan sonra ürkütücü bir şekilde değişmiş olarak geri dönen küçük oğlundan korkmaya ve şüphelenmeye başlayan bir anneyi konu alan ve 2019 Sundance Film Festivali’nin giriş filmi “The Hole in the Ground’un” senaryosuyla ilk dikkatleri üzerine çektikten sonra, kotardığı senaryoya dayanıyor. Burada da küçük bir balerin kızın, vahşi suç örgütünün  en tehlikeli katili olduğu anlaşılırken, özellikle her telden çalan bir çetenin öne çıkan karakterleri, kendi çocuğunu düşünerek empati yaratan  Joey (Melissa Barrera) ve eski polis Frank (Dan Stevens) öncülüğünde, kıyasıya bir mücadeleye girişirler.

Sinema kuramı abartmanın önemine dikkat çeker. Çünkü kurmaca bir atmosfer yaratma sanatı olarak değerlendirilen Yedinci Sanat, teknolojiyle kol kola girmiş insan beyninin karanlık hücrelerinde üretilen böylesine öyküleri başarıyla ete ve kemiğe büründürürken, anlatılması zor detaylara da ayrı bir anlam kazandırır. Belki de diğer görsel sanat türlerine kıyasla sinemayı öne çıkartan ve milyonlarca insanın ilgisine mazhar ederek bir endüstri haline dönüştüren sihir burada gizlidir.

  • Abigail
  • Abigail
  • Abigail
  • Abigail
  • Abigail

Yönetmenler Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett ile yapımcı Chad Villella’dan oluşan film yapım kolektifi Radio Silence, 2012 yapımı buluntu film antolojisi V/H/S ile bağımsız film sahnesine çıkarak, Ready or Not, Scream ve Scream VI gibi hit filmlerle gişede önemli başarılar elde etmiş. Yüksek gerilimi, korkuların beslediği kanlı bir kargaşayla özgünlük hedefleyen bir biçimde birleştiren ve seyirciye bir tür kara mizah sunan Radio Silence filmleri, bir görüşe göre türe olan ilginin yenilenmesine yardımcı olurken, yeni nesil hayranlar kazanan bir korku filmi türünü de hedefliyor.

Doğal olarak bizlere de bu noktada bir sorgulamada bulunmak ve bu durumun hikayenin görece sahiciliğine ne denli katkıda bulunduğunu anlamak düşüyor. Altını dikkatle çizmek gerekirse artık dünya değişiyor ve Hitchcock’ın eli bıçaklı Norman’ının geleneksel cinayetleri, yerini, bir dokunuşla insanların infilak ettiği, mide kaldırıcı, kendinizi yapış yapış hissettiren kan banyosuyla ve cesetlerle dolu sekanslar sunan, ancak her nedense ciddiyeti sorgulanan ve mısır-kola eşliğinde “hadi ya” dedirten vampir öykülerine bırakıyor. Ancak final sahneleriyle filmin hakkını da teslim etmek gerekiyor. Bu hak, vampirlerin de bir etiği olduğu ve yapılan iyiliği onların dahi unutmadığıdır.  Yönetmenlerin Çaykovski’nin ünlü eserini, filmin açılışında fazla öne çıkarmadan bir balerin metaforuna iliştirmeleri, bu kan banyosuna, farklı anlamda bir mütevazı sanatsal dokunuş haline geliyor. 

Toparlayacak olursak, türün yeni bir ekolü haline gelmek iddiasındaki, Yönetmenler Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett ile yapımcı Chad Villella imzalı, film yapım kolektifi Radio Silence yapımı ve “vizyon” adıyla “Tutsak Abigail” ya da özgün adıyla “Abigail”, sinematografik altyapısı eksiksiz olan ve yeterli oyuncu performansıyla, sinemada sanattan çok eskilerin deyimiyle “temaşa” arayanlara istediğini sunan ve bu bağlamda korkuyla karıştırılmış ince bir mizah anlayışını şiddetle harmanlayarak B filmlerine usulca göz kırpan bir “tür kolajı” haline gelmiş. İlgi duyan sinema severler için vizyondakiler arasında değişik bir seçenek olarak öne çıkabilir.

Hikmet Vardar 

Yukarı SB
error: Content is protected !!