Resident Evil – Son Bölüm
Aynı adla üretilen ve piyasaya sürülen bir bilgisayar oyunundan sinemaya uyarlanan ve ilk olarak 2002 yılında gösterime giren ‘Resident Evil’, bilim kurgu ve korku tarzını şiddetle harmanlayan ve günümüze kadar çekilen beş ayrı filmle, uzun ömürlü bu oyunun sinema versiyonu olarak bilineni tekrarlamayı, kan, yıkım ve her türlü şiddeti görüntülü ve sesli olarak beyazperdeye aktarmayı sürdürüyor…
Yönetmen: Paul W. S. Anderson
Senaryo: Paul W.S. Anderson
Oyuncular: Milla Jovovich / Alice, Ali Larter / Claire Redfield, Lee Joon-gi / Komutan Lee, Eoin Macken / Doc, Ruby Rose / Abigail, William Levy / Christian, Fraser James / Michael.
Görüntü Yönetmeni: Glen MacPherson
Kurgu: Doobie White
Müzik: Paul Haslinger
Yapımcı: Jeremy Bolt, Paul W.S. Anderson, Robert Kulzer, Samuel Hadida
Yapım Yılı ve Süre: ABD-2016/106 dk.
Aynı adla üretilen ve piyasaya sürülen bir bilgisayar oyunundan sinemaya uyarlanan ve ilk olarak 2002 yılında gösterime giren ‘Resident Evil’, bilim kurgu ve korku tarzını şiddetle harmanlayan ve günümüze kadar çekilen beş ayrı filmle, uzun ömürlü bu oyunun sinema versiyonu olarak bilineni tekrarlamayı, kan, yıkım ve her türlü şiddeti görüntülü ve sesli olarak beyazperdeye aktarmayı sürdürüyor. Ülkemizde ilk olarak ‘Ölümcül Deney’ adıyla gösterime giren filmin beşincisi olan ‘Son Bölüm’ de, mankenlikten sinemaya geçen ve tüm filmlerde başrolü üstlenen Milla Jovovich, yine başrolde karşımıza çıkıyor.
Capcom’un tüm dünyada muazzam derecede popüler olan video oyunundan uyarlanan ve bugüne kadar 1 milyar dolar hasılata ulaşan film serisinin son bölümünde, önceki filmdeki olayların hemen ardından, Alice’i insanlığın zombilere karşı verdiği savaştan sağ olarak kurtulan tek kişi olarak görüyoruz. Alice ‘Milla Jovovich’, şimdi kâbusun başladığı yere, Racoon Şehri’ndeki Kovan’a geri dönmek zorundadır. Umbrella Şirketi, kıyametten kurtulan son kişileride yok etmek amacıyla güçlerini son kez Racoon Şehri’nde toplamaktadır.
Geçmiş bölümlerin hikayesini filmin başında özetlemek yeni izleyiciler için bir gereklilik olduğundan, kısa bir özetle seyirci bilgilendiriliyor. Dr İsaacs ‘Iain Glenn’, kızının yakalandığı ve insanların hızla yaşlanmasına neden olan hastalığa çözüm olarak geliştirdiği mucizevi T-virüs aşısının, insanları gen mutasyonuna uğratarak bir tür zombiye dönüştüren yan etkisi olduğunu anlar ve bu durumu düzeltmek üzere antidot geliştirir. Ancak bilim adamının aynı zamanda ortağı olan Umbrella şirketinin yöneticisi ve tek belirleyeni ortağını öldürerek hisselerinin kızına geçmesini sağlar ve bu durumu amaçları doğrultusunda kullanmaya girişir. T-Virus’ın kazaen yayılmasıyla Raccoon şehrindeki Umbrella merkezine müdahale eden ve burayı yaratıklardan kurtarmaya çalışan ekipte olan Alice’in çabalarına karşın T-Virus serbest kalarak, bütün dünya nüfusunu zombiye dönüştürmüştür. Kurtulan az sayıda insanı bularak insanoğlu’nun doğaya verdiği bitmek tükenmek bilmeyen zararın, yakın bir gelecekte etkilerini göstereceğini ve dünyayı yok edeceğini öngören üstakıl, ezeli düşmanı, Albert Weskel ‘Shawn Roberts’i durdurarak Kızıl Kraliçe (Ever Anderson) nin kendisine tanıdığı 48 saatlik sürede dünyada kalan enfekte olmamış 4500 kişiyi kurtarmak üzere Umbrella merkezi’ndeki virüs antidotunu ele geçirerek serbest bırakacak olan Alice, kendiside dahil olmak üzere tüm mutantları öldürecektir. Zamana karşı yarış içinde olan Alice, kurtulan küçük bir grup ile işbirliği yaparak, birlikte mutant yaratıklara karşı mücadele edecektir. Ancak bu mücadele Alice’in insanlığı kurtarmak için verdiği en zor mücadele olacaktır.
Kıyamet sonucu yok olan bir dünyada Washington ve Beyaz Sarayın yıkıntıları arasından ortaya çıkan Alice, Umbrella logolu motosikletiyle yol alırken, ‘Görevimiz Tehlike’ filmi’nde de araç sponsoru olan BMW firması, bu defa yeni motosikleti BMW S1000XR ile film arasına yerleştirilmiş bir reklam filmini andıran sekanslarla ‘Resident Evil’ da karşımıza çıkıyor. Aksiyonun hiçbir biçimde temposunu düşürmediği, yakın dövüş, canavar saldırıları, patlamalar, her türlü tahribat ve öldürme biçimini zaman zaman sizi koltuğunuzda irkiltecek biçimde 3 boyutlu olarak beyazperdeye taşıyan yapım, gerçeküstülüğün tüm sınırlarını zorluyor ve kıyamet senaryoları kadar, Amerikan film yapımcılarının şiddet severliğininde tartışmasız bir örneğini oluşturuyor. İnsanoğlunun çevreye ve dünya kaynaklarına karşı bitmek tükenmek bilmeyen hoyratlığı hatırlatılırken, bu hoyratlığın en büyük sorumlularından birisi olan ABD’nin bu tahribattaki sorumluluğu bir yana itilerek, Nuh’un gemisi’nden ilham alan bir anlayışla dünya kaynaklarını ve bir anlamda geleceği korumak üzere, uygarlığın tüm kazanımlarını ve canlıları yok etmeye odaklanmış bir tür akıldışı anlayış, bu kan ve şiddet gösterisiyle taçlandırılırken, her türlü tehditten ve acımasız saldırıdan bir şekilde kurtulan güzel oyuncu Milla Jovovich, gerçeküstü aşırılıklarla dolu bir öç alma ve kahramanlık gösterisiyle seyircileri koltuklarına mıhlıyor. Görsellik bakımından serinin önceki filmlerine kıyasla daha sığ aksiyona ve sinemasal anlatıma yaslanan Anderson, final sahnelerinde muhtemel bir yeni bölüme imkan sağlayacak ipuçları bırakmayı da ihmal etmiyor. Filmde küçük Alice/kızıl kraliçe rolündeki Ever Anderson’ın, Milla Jovovich ve Paul W.S. Anderson’ın kızları olduğunu da hatırlatalım.
Bir atmosfer yaratma sanatı olarak tanımlanan sinemanın, aşırılıklarla dolu örneklerinden birisi olsa da, Amerikan sinema endüstrisi’nin ve dijital teknolojinin adeta sınırsız olanaklarıyla, görüntü efektleri ve baştan sona temposu düşmeyen aksiyon, filmin artılarından sayılabilirken, bu denli şiddet, yıkım ve ölümün kanıksanması, ana fikrin kıyamet teorilerinden ve bir bilgisayar oyunundan türetilmiş olması ve bunun bir halüsinasyon kıvamında beyaz perdeye yansıtılması, gerçek yaşamda kanın ve şiddetin hiçbir biçimde eksik olmadığı dünyamızda, esas suçlunun nerelerde aranması gerektiği bakımından iyi bir ipucu oluşturuyor ve sokak deyimiyle ‘bu neyin kafası’ dedirtiyor.
Hikmet Vardar