RABİYE KURNAZ GEORGE W. BUSH’A KARŞI
Yönetmen: Andreas Dresen
Görüntü Yönetmeni: Andreas Höfer
Senaryo: Laila Stieler
Oyuncular: Meltem Kaptan, Alexander Scheer, Charly Hübner, Nazmi Kırık, Sevda Polat, Abdullah Emre Öztürk, Şafak Şengül, Ali Emre Şahin
Müzik: Johannes Repka, Cenk Erdoğan
Yapım Yılı ve Süre: 2022/119 dk.
41. İstanbul Film Festivali, dünya prömiyerini Şubat 2022’de Berlin Film Festivali’nde yapan ve En İyi Başrol Performansı (Meltem Kaptan), En İyi Senaryo, Sanat Sinemaları Birliği Ödülü kazanan ‘Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı’ filmiyle açıldı. Köln’de yaşayan komedyen, yazar, sunucu ve oyuncu Meltem Kaptan’ın güçlü Rabiye Kurnaz performansı kendisine Berlin Film Festivali’nde En İyi Performans Ödülü’nü getirmişti.
Tiyatro, opera ve film yönetmeni Andreas Dresen’in, Geceyi Bekleyenler, Yolun Yarısında ve Yarı Yolda adlı filmleri de, geçtiğimiz yıllarda İstanbul Film Festivali programında yer almıştı. Sürpriz bir biçimde gerçek Rabiye Kurnaz ve Avukatı Bernhard Docke’ninde açılış törenine katıldığı ve 41. İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olan, Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı filminde, Almanya’nın Bremen Kentinde yaşayan bir işçi ailesinin üç oğlundan en büyüğü Murat, cami imamının dini telkinlerinin de etkisiyle ve bazı mihraklar tarafından desteklenerek Pakistana gider ve buralarda dini arayışlar içerisindeyken, 9/11 Eylül saldırıları sonrası Birleşik Devletler Başkanı George W. Bush’un bir intikam seferberliği başlatmasıyla, CIA tarafından yakalanarak, Taliban üyesi suçlamasıyla Guantanamo’daki üstte bulunan özel hapisaneye atılır. Durumu öğrenen anne Rabiye Kurnaz’ın zoraki olarak ikna ettiği Alman avukat Berbhard (Alexander Scheer) yardımıyla konu bir insan hakları mücadelesi haline gelecek, Rabiye Kurnaz’ı Bremen’deki evinden dünya siyasetinin merkezine, Washington’daki Yüksek Mahkeme’nin huzuruna taşıyarak Murat’ın yıllar sonra evine geri dönmesi sağlanacaktır. Törene katılan Yönetmen Andreas Dresen ve Meltem Kaptan’ın samimi tavırları ve konuşmaları alkışlarla karşılansa da aslında trajikomik bir öykünün, kıvamını artırarak dramatik bir dönüşümle, Rabiye Kurnaz temelinde kapsamlı bir insan hakları mücadelesine dönüşmesini adım adım izliyoruz.
Yönetmen Dresen özellikle filmdeki Ankara çekimleri için son derece sempatik tavırlarla teşekkür etse de, Türkiye’nin yabancı gözüyle öne çıkarılan detayları ve beyaz perdeye yansıtılma biçimi beni hep irkiltmiştir. Bir dünya imparatorluğuna hükmetmiş kökleri olan ülkemizin ve birçok yönden Avrupa’yı aratmayacak kentlerimizin, bazı görüşlere göre sinemanın temel mottosu haline gelen abartmak anlayışına uygun olarak, oryantal ve eksantrik bir bakış açısıyla kadraja sığdırılması, özellikle Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler için de bir prestij sağlamıyor. Buna koşut olarak özellikle Türkiye kökenlilerin Almanya’da yaşadıkları yerler ve adeta tarihten başka örneklere gönderme yapılabilecek yaşam biçimleri, bu işin esas sorumlusunun Alman sosyal anlayışı olup olmadığı sorusuna da yol açıyor. Özellikle bir işçi ailesinin Mercedes kullanmaktaki ısrarı ve buna karşın Alman sosyal demokrat avukat özelinde bisikletin ve sade bir yaşamın öne çıkartılması aslında altı son derece kalın biçimde çizilmesi gereken bir alt metin haline de gelebilir. Bu bağlamda bedava hizmete yönelik replikler de usulca bir eleştiri sayılabilir. Randevusuz ve danışmanlık ücreti ödemeden iş yapmaktaki zorluklar ve bedavacılık bize özgü bir olgu gibi işlense de, Almanya’da iş yapanlar açısından Türkiye kökenlilerinde bu sistemden oldukça yararlandıkları ve Almanya’da bedavaya hiçbir şey olmadığını da hatırlatmak gerekiyor.
Almanya’da kişisel yatırımlarım ve bir medya şirketim var. Ancak bu ülkenin kendine özel yapısı ve sistemini, kişisel olarak dahi ancak birkaç senede anlayabildim. Ayrıca gurbetçi adını verdiğimiz ve ülkemizde de biraz incitici biçimde Almancı olarak anılan, ancak, Türkiye’nin siyasi kaderine de etki eden ve bu ülkede yaşayan Türkiye kökenlilerin aslında Alman sistemine hangi yönde entegre olabildiklerini de karşılaştığım olaylar nedeniyle halen anlayabilmiş değilim. Ancak kişisel izlenimlerim biryana, misafir işçilikten bugünkü noktaya gelen uzun bir yolculukta, bu durumu anlayabilmek başka kaygıları beraberinde getiriyor.
Alman gizli servisinin aslında suçlu olmadığını bildikleri halde, Murat’ın Guantanamo’da tutulması, Alman makamlarınca umursanmaması ve yine bu durumun yaratacağı açmazları önlemek üzere oturma izninin, altı ay süreyle Almanya’ya giriş yapmadığı gerekçesiyle iptal edilmesi ve yine bu konuda ayrıca bir hukuk mücadelesi yapmak gereği dikkatle değerlendirilmesi gereken konular. Yönetmen bu noktada Alman sistemine de ölçülü bir eleştiri yapmaktan geri kalmıyor. Ancak, maddi kaygıları bir kenara koyarak verdiği dürüst hukuk mücadelesi bağlamında, filmdeki avukat profilini, filmin gösteriminde yan yana oturduğumuz Yönetmen Andreas Dresen’e sorarak irdelemek ve böylesine dürüst bir mücadeleye imza atan Alman avukat Docke’yi nerede bulabileceğimi sormak isterdim.
Toparlayacak olursak, Rabiye Kurnaz George W. Bush’a karşı, Alman bir yönetmenin gözüyle aslında Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli ailelerin yaşamını ironik bir dille beyaz perdeye taşıyor. Belki biraz bilinçli olarak, aslında böylesine zorlu kuralları olan bir ülkede kişisel özgüven ve beceriklilikleriyle hiçbir kurala takılmaksızın kendi yolunu açmış binlerce insandan bir tanesini Meltem Kaptan’ın başarılı oyunculuğuyla öne çıkartıyor. Almanca ile Türkçeyi karıştıran, genç nesillerinin kendilerini Almanca ifade etmekte daha az zorlandıkları, ne Türk ne Alman bir toplum sistemi içerisinde kendi yolunu bulmaya çalışan insanların hikayelerine uçtaki bir örnek sayılabilecek Rabiye Kurnaz George W. Bush’a karşı, bu denli farklı sosyal temelleri olan iki ayrı toplumun nasıl kaynaşabildikleri sorusunu da bir defa daha sormama imkan sağlıyor.
Kişisel olarak başka örnekleriyle, Almanya’da bulunduğum sürelerde, karşılaştığım Türk aileler ve bu ülkedeki bitmek bilmeyen mücadeleleri, Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkiler kadar, buradaki sosyal sorunları da öne çıkartıyor. Bu sorunlar YouTube kanalları ve kişisel bloklarında neden ülkelerini bırakarak yurt dışında bir çıkış aradıklarını kendilerince anlatan genç nesillerin aktardıklarından ve bence YouTube kanallarında bulunabilen sabun köpüğü hikayelerden çok daha farklılaşıyor.
Ortalamalardaki sinematografisi ve süre olarak sarkmaya başlamak üzereyken hızla olgunlaşan finaliyle Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı, Meltem Kaptan’ın övgüye değer performansı ve her ne kadar filmin finalinde sorunun çözümü CDU (Christian Democratic Union) ve Angela Merkel’e kalsa da, film, yılların çözemediği uyum sorunları bağlamında 41. İstanbul Film festivalinde yer alan ilgiye değer yapımlardan.
Hikmet Vardar