Nuh Tepesi Film Analizi
NUH TEPESİ
Yönetmen: Cenk Ertürk
Görüntü Yönetmeni: Federico Cesca
Senaryo: Cenk Ertürk
Oyuncular: Haluk Bilginer, Ali Atay, Hande Doğandemir, Arın Kuşaksızoğlu, Mehmet Özgür, Kerem Alp Kabul
Kurgu: Yorgo Mavropsaridis
Müzik: Leon Gurvich
Yapım Yılı ve Süre: 2019/109 dk.
New York Film Akademisi’nde Amerikalı yönetmen Darren Aronofsky’nin öğrencisi olan Cenk Ertürk’ün yönettiği “Nuh Tepesi”, Haluk Bilginer, Ali Atay, Hande Doğandemir, Mehmet Özgür, Arın Kuşaksızoğlu’nun başarılı oyunculuk performanslarıyla öne çıkan bir ilk film.
Birbirinden kopmuş bir baba ile oğulun zorunluk nedeniyle biraraya gelmelerinin ve birlikte geçirdikleri kısa sürede birbirleriyle hesaplaşmaları üzerine yoğunlaşan “Nuh Tepesi”, bir yandan babasının son isteğini yerine getirmek, diğer yandan da ayrılmak üzere olduğu hamile karısıyla yaşadığı sorunlarla bunalan bir adamın hikayesine yoğunlaşıyor.
Ömer (Ali Atay), babasının son isteği üzerine onunla birlikte İstanbul’dan memleketleri Bursa’ya doğru yola çıkar. Ömer’in babası İbrahim (Haluk Bilginer), öldüğü zaman köyün tepesinde bulunan, yıllar önce kendisinin diktiğini iddia ettiği bir ağacın altına gömülmek istemektedir. Ömer babasının isteğini kabul etse de, başta köyün muhtarı ve tüm köy halkı bu isteğe şiddetle tepki gösterirler.
Köylüler tarafından “kutsallaştırılan” bu ağacın Nuh Peygamber tarafından dikildiğine inanılmaktadır. Ağacın ünü Bursa’nın sınırlarını aşmış ve bir türbeyi ziyaret eder gibi gelen kalabalıklar, köylülerin “geçim kapısı” olmuştur. Ömer ve babası, arazinin kendilerine ait olduğunu kanıtlamak için uğraşırken, önlerine bürokrasi de dikilmiştir. Köyde geçirdikleri bu zaman, yıllardır birbirlerini görmeyen baba oğulun hesaplaşmalarına ve karşılıklı itiraflarına dönüşecektir.
Filmin senaryo yazarı da olan Cenk Ertürk, yoğun diyaloglarla dokuduğu filmini, genç yaşına karşın, zekice gözlemlerinden destek alan ve yaşadığı toplumun kolektif bilinçaltını, zihniyetini başarılı bir şekilde çözümleyerek anlatmış. Diğer yandan görsel bir dil olan sinemanın zengin çağrışımlara katkıda bulunan eğretilemelerine fazla olanak vermemiş; bu bağlamda seyircisine de sinemanın görsel dilini deşifre etme fırsatını da fazla tanımamış.
Ertürk filminde, bir babayla oğulun travmatik ilişkilerini deşifre ederken, bu süreci yansıtmada öncelikle oyunculuğa ve bu bağlamda da yoğun diyaloglara yaslanıyor. İbrahim, Bursa’nın bir köyünde doğmuştur. Ailesini terkederek kapıldığı bir kadınla uzun süre Paris’te yaşamıştır. Kanser olan ve az bir ömrü kalan İbrahim, köyünde 48 yıl önce diktiği ağacın altına gömülmek istemektedir.
Nuh Tepesi’nin olay örgüsü aslında oldukça yalın bir temanın üzerine oturuyor. İçinden çıktığı ortama yabancılaşmış olan İbrahim, ömrünün son demlerini yaşamakta olmasına karşın, uyuşamadığı köylülükten ve onun zihniyetinden nefret etmektedir. Hoş görülü gibi görünmesi bir maskedir aslında. Son derece kibirlidir ve batıda uzun süredir yaşamanın getirdiği pozitivist bir bakış açısıyla olayları değerlendirmektedir. Diğer yandan günüzde son derece kutuplaşmış toplumsal yaşamımızın turnusol kağıtlarından birisi gibidir.
Yönetmen Cenk Ertük de filmi aracılığıyla arafta kaldığı duygusunu uyandırıyor. Önemli oyuncu Haluk Bilginer’in canlandırdığı İbrahim karakteriyle, Ali Atay’ın canlandırdığı Ömer karakterinin arasında… Onun da bir yanı batıdayken, diğer yanı köklerinin olduğu doğudan kopamıyor sanki. Tıpkı bu bağlamda bir metafor işlevi gören Nuh Tepesi’ndeki ağacın toprağına kök salması gibi o da köklerine yabancılaşmak istemiyor anlaşılan. Ama derinlere ulaşmaya çalıştıkça karşısına çıkan köylü kurnazlığı ve samimiyetsizlik de onu irrite ediyor. Diğer yandan toplumsal yaşamımızdaki kutuplaşmanın diğer turnusol kağıdı olan muhtar (Mehmet Özgür) aracılığıyla kendisinden daha fazla izler taşıdığını düşündüğüm Ömer’i, emeksiz ve empati noksanlığıyla yaşamı sürdürmenin olanaksızlığı hakkında doğu toplumlarının şifrelerini deşifre etmede kullanıyor.
Çocukluk ve gençlik yıllarını babasından nefret ederek geçiren Ömer de, babasının düştüğü tuzaktan kendisini kurtaramıyor. O da aslında arafta… Babasına göre kendi toprağının insanlarıyla daha damardan ilişkiler kurarken medeni yanına, törpüleyemediği lümpen tarafı baskın çıkıyor, karısı Elif’le sağlıklı bir ilişki sürdürmesinin de önünü kesiyor.
Aynı zamanda yönetmen de olan oyuncu Ali Atay, 2000’li yılların Türk sinemasında öne çıkan bir isim. Nuh Tepesi’nde içinde fırtınalar kopan, deli fişek Ömer karakterini son derece gerçekçi bir şekilde ete ve kemiğe büründürüyor.
Tiyatro ve sinemamızın önemli oyuncusu Haluk Bilginer ise rolünü çok benimsememiş gibi biraz tutuk duruyor. Şüphesiz bu performansı yönetmenin yazdığı karakterin sınırlarıyla da alakalı… Diğer yandan oyunculuk bağlamında Ali Atay’la etkili bir düet yapıyorlar.
Yönetmen Ertürk, filminin en normal ve çağdaş tepkiler gösteren karakteri olarak ise köyün imamı Ahmet’i (Arın Kuşaksızoğlu) öne çıkarmış ve dinin toplumsal yaşam açısından işlevi hakkındaki düşüncelerini de onun aracılığıyla dışa vurmuş. Seyirci, Ömer’in karısı rolündeki Elif’i canlandıran Hande Doğandemir’i tam unutmak üzereyken, yönetmen Ertük, filminin sonunda onu yeniden oyuna sokarak, genç oyuncunun performansının anlaşılmasına fırsat tanımış.
Bir kaç sözde filmin biçimi hakkında söyleyelim. Görüntü yönetimi, ses kayıt süreci ve ses tasarımı, kurgu açısından tam bir “international imeceyle” çekilmiş olan Nuh Tepesi’nin, biçimsel olgunluğuyla da bir ilk filmin ötesinde sonuç oluşturduğunu ekleyelim.
Bülent Vardar