Kayıp Şehir Film Analizi
Yönetmen: Adam Nee ve Aaron Nee
Görüntü Yönetmeni: Jonathan Sela
Senaryo: Oren Uziel ve Dana Fox ve Adam Nee ile Aaron Nee
Öykü: Seth Gordon
Oyuncular: Sandra Bullock, Channing Tatum, Brad Pitt, Daniel Radcliffe, Da’VineJoyRandolph, Oscar Nuñez, Patti Harrison, Bowen Yang
Müzik: Pınar Toprak
Yapım Yılı ve Süre: 2022/112 dk.
Türkçedeki güzel özdeyişlerden birisidir, “eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı”. Yeni medya düzeninin cep telefonlarına endekslenmiş, iletişim teknolojilerinin de önemli desteğiyle, her olgunun jet hızıyla tüketildiği günümüz dünyasında artık şöhreti korumak dahi zorlu bir süreç gerektiriyor. Gençliğin ve güzelliğin her zaman yükselen değer olduğu Amerikan sinema dünyası, sinemada bir döneme damga vurmuş kendi yıldızlarına da ilerleyen yaşlarından doğan sorunları ve iş alamamak riskini kendi imkanlarıyla aşmak zorunluluğunu adeta dayatıyor.
Baş rollerinde, Hız Tuzağı (Jan de Bont-1994), Güzel Dedektif (Donald Petrie-2000), Teklif (Anne Fletcher-2009), Yer çekimi (Alfonso Cuaron-2013) gibi filmlerin hemen hatırladığımız göz alıcı kadın oyuncusu Sandra Bullock, artık altmışlı yaşlara merdiven dayamış sinemanın yakışıklısı Brad Pitt ve bir diğer yakışıklı Channing Tatum’u izlediğimiz Kayıp Şehir filminin yapım kadrosunda, filmin müziklerine imza atan İstanbul doğumlu bir Türk kadın müzisyeni görmek de hoş bir duygu oluşturuyor.
Başarılı, ancak eşini kaybetmenin verdiği hüzünle toplumdan uzak bir yaşam süren yazar Loretta Sage (Sandra Bullock), kariyerini ‘kahraman Dash’ karakterini canlandırmaya bağlamış, yakışıklı kapak mankeni Alan’ın (Channing Tatum) yer aldığı, popüler, romantik ve ölçülü erotizm içeren macera romanları kaleme almaktadır ve bu romanlara mekan olan egzotik yerleri canlandıran yeni bir romana imza atmıştır. Aslında çok satan romantik ve kurmaca kitap yazarı görünümündeki bir tarihçi olan Loretta, kitaplarının gereken ilgiyi görmemesi nedeniyle “seks satar” prensibinden faydalanarak işin içerisine biraz erotizm karıştırarak başarılı olmaktadır. Kitabının promosyonu için Alan’la birlikte katıldığı ve sakarlığıyla skandala dönüşen tanıtım toplantısı sonrasında kaçırılır. Loretta’nın tarih bilgisinden faydalanarak Kayıp Şehrin hazinesine ulaşmak peşindeki eksantrik milyarder Abigail Fairfax (Daniel Radcliffe), yazarı rehin alarak elindeki bulgulara göre ‘Kayıp Şehirdeki’ hazineyi bulmak peşindedir. Fairfax, Loretta’nın son romanında yer alan ve kendi elindeki bulgularla eşleşen bazı kodlara dayanarak, yazarın, kendisini kayıp şehrin hazinesine götürebileceğini ummaktadır. Toplantı fiyaskosu ardından, suçluluk duygusu içerisindeki Alan, Loretta’nın kaçırıldığını öğrenmiş, yalnızca romanlarda değil gerçek hayatta da bir kahraman olabileceğini kanıtlamak istemektedir. Ancak bu iş kolay değildir ve yazarın rehin tutulduğu ormana ulaşmak üzere ihtiyacı olan teknik desteği almak için, eski bir deniz komandosu olan ve rehine kurtarma işi yapan yakışıklı ve karizmatik Jack Trainer’la (Brad Pitt) anlaşırlar. Orman içerisinde zorlu bir maceraya sürüklenen ikilinin hayatta kalmak için birlikte çaba göstermesi ve antik hazineyi sonsuza dek kaybolmadan önce bulmaları gerekmektedir.
Sinemada yapımcı olarak da başarılı işlere imza atmış Sandra Bullock, yapımcıları arasında olduğu ‘Kayıp Şehir’ filmiyle adeta ‘ben daha beyaz perdede varım’ mesajı veriyor. Kuşkusuz sinemanın özellikle yaşını almış kadın oyunculara yönelik vefasızlığına, sanki bir tür görsel protestoda bulunurcasına derin dekolteli göz alıcı payetli bir tulum içerisinde, ileri yaşın tüm kayıplarına meydan okuyarak alımlı fiziğini yakın planlarda sergileyen oyuncu, bu noktada yakışıklı oyuncu Brad Pitt’le adeta yarışıyor. Eşyanın tabiatına aykırı sahnelerine karşın, kolay izlenen eğlenceli bir yapıma imza atılmış.
Kayıp şehir, ölçülü erotizmi, günümüz teknik koşullarında artık bir ayrıcalık olarak saymadığımız başarılı sinematografisiyle harmanlayarak, temposu düşmeyen bir aksiyonla sinema seyircisine eğlenceli bir 112 dakika vaat ediyor. Kuşkusuz bu noktada filmin, özellikle Sandra Bullock ve Bradd Pitt hayranları için bir tazelenme ve hasret giderme fırsatı olduğunu da eklemek gerekiyor.
Kişisel olarak Hollywood temelli sinema endüstrisinin dünya seyircisine ve sinemaya ne sunduğunun iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünenler tarafındayım. İtalyan ve Fransız ‘Yeni Dalga’ yönetmenlerinin başlattığı akımlara benzeyen sinema arayışlarının ve belki günümüzde de özgün örneklerle öne çıkmaya ve aradan sıyrılmaya gayret eden dünya sineması örneklerinin, öyküleri ve oyunculuklarıyla artık bilinen klişeleri hiçbir biçimde terk etmek niyetinde olmayan Amerika temelli sinema üslubuna karşı önemli bir alternatif oluşturması gerektiğini de düşünüyorum. Ne yazık ki, özgün örnekler oluştursa da, endüstri olmanın temel kurallarına hala uymata zorlanan ülkemiz sinema sektörünün bu yarıştaki eksikliklerinin de altını bir defa daha çizmek gerekiyor. Ayrıca önemli bir yatırım olan sinema filmi kotarmanın faturası da her geçen gün daha kabarıyor ve özellikle yapımcılık konusunun sinema yapımlarının finansmanı bakımından dikkatle değerlendirilmesi şart haline geliyor.
Kendi filmini yapan oyuncular arasında yerini almış ve ilerleyen yaşına karşın endamını cesaretle beyaz perdeye yansıtan güzel oyuncu Sandra Bullock ve her daim kadınların favorisi olan ve her ne kadar filmde misafir oyuncu kategorisinde olsa da, yakışıklı oyuncu Brad Pitt hayranları için bu eğlenceli macera ve aksiyon bir tür fırsat haline gelirken, zaman zaman ‘yok artık’ desek de, savaş ve ekonomik krizlerle boğuşan sarsıntılı ruh halimize, kısa bir süre için teselli oluyor.
Hikmet Vardar