Kısafilm

Kaybedenler Kulübü Yolda

“Bu bir yolculuk değil. Biz yoldayız.” Yolculukla yolda olmak halini birbirinden ince bir çizgi ile ayırmaya çalışan bu kelimeler, ikinci filmin öyküsünü kısaca özetliyor…

KAYBEDENLER KULÜBÜ YOLDA

Yönetmen: Mehmet Ada Öztekin

Senaryo: Mehmet Ada Öztekin

Oyuncular: Nejat İşler, Yiğit Özşener, Hande Doğandemir, Merve Çağıran, Rıza Kocaoğlu ve Sarp Akkaya

Görüntü Yönetmeni: Sedat Yücel

Kurgu: Hüseyin Haluk Arus

Yapım Yılı ve Süre: 2018 / 121 dk.

“Bu bir yolculuk değil. Biz yoldayız.” Yolculukla yolda olmak halini birbirinden ince bir çizgi ile ayırmaya çalışan bu kelimeler, ikinci filmin öyküsünü kısaca özetliyor. Kaan ve Mete Olimpos’ta, kalabalık arkadaş grubuyla yaptıkları tatile motorlarıyla katılmışlardır. Eğlenceli tatilin sonunda, İstanbul’a doğru yola çıkarlar. Ancak yolculuğun iki beklenmedik misafiri daha olacaktır. İstanbul’a doğru ilerlerken, ortaya çıkan gelişmeler, yolun, yolculuğun ve ilişkilerin hiçbir zaman planlandığı gibi ilerlemediğini, bir kez daha bilindik biçimde gösterecektir.

Yönetmen Tolga Örnek’in çektiği ve senaryosunu Mehmet Ada Öztekin ile birlikte yazdığı, 2011’de vizyona giren Kaybedenler Kulübü, Nejat İşler ve Yiğit Özşener dışında zengin oyuncu kadrosu ve farklı öyküsüyle gündeme yerleşmiş ve kült bir film olarak 25 haftada 500.000’e yakın seyirciye ulaşmayı başarmıştı. Milyonlarla ifade edilen absürt komedilerin çıtasını yakalayamasa da, farklı bir hayran kitlesi oluşturmayı başarmıştı. Hatırlayacak olursak, 90’ların ortasında yeni kurulan radyo kanallarının yarattığı furyadan esinlenerek, ‘Kaybedenler Kulübü’ adlı bir radyo şovunu sunan Kaan ve Mete adlarındaki iki kafadar’ın öyküsünü anlatan film, IMDb’nin en iyi 25 Türk Filmi listesinde, 6. sırayı almayı da başarmıştı. Turgut Özal politikalarıyla hızlı bir liberalleşme sürecine giren Türkiye’de tek sesli TRT hakimiyeti son bulurken, özel TV ve radyo FM kanallarının kurulmasıyla, TRT denetiminin ceberrut kurallarını adeta yok sayan ve kendine özgü bir radyo yayıncılığı hız kazanmıştı. Örneğin ben bu yıllarda argo tabiriyle geyik muhabbeti yapmakta adeta krallığını ilan etmiş Kadir ağbi’mizi (Kadir Çöpdemir) anmadan geçemeyeceğim. Halen medyanın her türlüsünde yerini alan Çöpdemir gibi, bu yeni yayıncılık iklimide kendi şöhretlerini oluşturdu. Bazen formatı nedeniyle programlar öne çıkarken, kendine özgü tarz ve sunumlarıyla sunucularıda şöhret sahibi oldular. TRT’nin güzel Türkçemize büyük özen gösteren sert kurallara dayalı yayın anlayışının yerini alan serbest biçimler, doğal olarak bu coğrafyaya özgü ve sokağın ağzından beslenen sunumları ve 2/4 ün sihirli formatına yaslanan pop müzik ürünlerini harmanlayarak bir salgın haline dönüştüler. Bazı programlar ise kendi formatlarını oluşturdular. Müziğin kaliteli ve özgün örnekleriyle kendine has bir sunum tarzını harmanlayan bu format dinleyici tarafından da benimsendi. Bu tür radyoculuğa örnek olarak yakın dönemlerde Rock FM gibi kanallarda daha yumuşatılmış ve ölçülü diyaloglarla dönüştürülen format, yerine dini yayın yapan bir kanala bırakınca, bu çok tutkulu takipçileri olan ancak beklenilen sayıda dinleyiciye ulaşamayan kanal da internete mahkum oldu. Ancak işler buradada yürümedi ve en bilinen programı ‘Arka Koltuk’ ve sunucusu Metehan Çakır artık Kent FM kanalında radyo yayıncılığına devam ediyor.

Devam filmi olarak çekilen Kaybedenler Kulübü Yolda’nın yönetmen koltuğunda bu defa ilk filmin senaryosu’ndada imzası olan Mehmet Ada Öztekin’i görüyoruz. Oyuncu olarak, Nejat İşler, Yiğit Özşener, Rıza Kocaoğlu ve Sarp Akkaya yerlerini korurken, filmin başlıca rollerdeki kadın oyuncuları Hande Doğandemir ve Merve Çağıran olmuş. Bu noktada bir değerlendirme yapmakta yarar var. Yönetmen Tolga Örnek daha kaygılı bir formatla yetinirken, Mehmet Ada Öztekin’in tamamen serbestleştirmesiyle, ortaya, sıkılmadan seyredilen, mahalle argosu, kıyak ve çapkın ‘ağbi’ formatı, gezilecek erkekle evlenilecek olanı iyi ayıran ya da şöhret esastır, bu yolda her şey her zaman sunulabilir tarzında bir kadın anlayışının öne çıktığı, içki, sigara ve Bosphorus Motor’un desteğinde işin olmazsa olmazı Harley Davidson makinalar’ın desteklediği bir ‘tarz’ filmi ortaya çıkıvermiş.

Kuşkusuz aynı yolda yürüyen ancak farklı duruş ve söylemi olan iki arkadaşın zaman zaman çatışsalar da birbirlerine benzersiz bir destek sundukları ve tüm önyargıları bir kenarda tutarak özellikle motosiklete ve kullananlara karşı amansız bir hoyratlığın olduğu bir ülkede öne çıkmış iki Harley modelini, ülkemizin turistik panoramasıyla başarıyla örtüştürmesi ve buna koşut olarak kadın meselesini de son derece bize özgü biçimde hikayeye iliştirmesi, filmin önemli artılarından. Ancak bir motosiklet sever ve kullanıcısı olarak bildiğim kadarıyla bizim coğrafyamızda uzun yol yapanların çok tercih etmediği, patırdayan egzosları ve motor kıyafetleriyle daha çok bir tarzın simgesi olan bu ‘makinalar’ filme yakışmış.

Olaya birde kadınlar tarafından bakalım. “Oğlum siz hayvansınız ama kadınlar hayvan seviyor” türünden bir değerlendirmeyle kendisini ifade eden yaklaşım, güzel Türkçe’mizin her türlü mecaza imkan veren kelime yapısıyla ayrı bir anlam kazanıyor. Benzin pompasından başlayarak hayal gücünüze göre örnekleyebileceğiniz malum anlamlar, filmdeki kadın erkek ilişkisinin mantığını başarıyla özetlerken, seçme hakkını kadına veren ve hoyratlığa imkan sağlamayan gizli bir centilmenlik olgusunu da beraberinde getiriyor. Beraber yaşadığı evlenilecek adam’dan ayrı tatile çıkan, burada karşılaştığı erkekle motor üzerinde yola çıkarak dolu dolu bir ilişki yaşayan Sevda’da hayat bulan kadın tipi ve hat sanatıyla (kaligrafi) uğraşan, ekonomik sorunu olmayan, başka bir adamla tatil aşkı yaşamış ve allak bullak olmuş sevgilisinin açıklamalarını, ‘biz bu durumu aşarız’ diyerek karşılayan anlayışlı erkek modeli, günümüzün haber bültenlerinin değişmez teması kadına şiddete ilginç bir alternatif oluştururken, eğlenilecek ve evlenilecek değerlendirmesi kadına bırakılıyor. Erkeklerede hiçbir kadına güvenilemez son sözü kalıyor.

Kaybedenler Kulübü Yolda, yeterli sinematografisi, sıkmadan akan bilindik öyküsü ve oyuncularının performanslarıyla, başarılı sayılabilecek bir devam ve yol filmi. Ancak bu başarıda, motorların, kendi yolunu özgürce belirleyen kadınların, Türkiye coğrafyası ve havadan çekilen görüntülerle sunulan Kadıköy’ünde payı var. Filmde fazla öne çıkmayan radyo programı ve Rıza Kocaoğlu’nun bir tür ‘Bezgin Bekir’ tiplemesiyle yer aldığı dergi ofisindeki sahneler daha çok detay planlar olarak kalıyor.

Nejat İşler’in canlandırdığı ‘Kaan’ karakterinin ataları da pek masum değiller! Bir sakınma yöntemi olarak ayağına köpeğini bağlayıp köyün kadınlarını ayartan çapkın dede, bir metafor halinde sunulurken, kahramanımızın başına da geldiği gibi filmde bunun da bir açıklaması var.

Sonuç olarak filmi kendi replikleriyle özetleyen bir final yapalım. “Hayvansınız, biz kadınlar hayvanlara hastayız. Biz ayrı insanlarız sen bana istediğim hayatı veremezsin. Erkeği ancak en masum anında vurabilirsin. Kadınlardan fazla şey beklememek lazım. Kadınlardan hiçbir şey beklememek lazım”.

Hikmet Vardar

Yukarı SB
error: Content is protected !!