Kısafilm

Jurassic World: Yıkılmış Krallık

Gişe fenomeni Yönetmen Steven Spielberg ‘Jaws’ın senaryosunu oluştururken yaptığı açıklamalarda, filmi yönetmekle ilgili sorular üzerine…

jurassic_worldYönetmen: J.A. BAYONA

Senaryo: Colin Trevorrow, Derek Connolly

Oyuncular: Bryce Dallas Howard (Claire Dearing), Chris Pratt (Owen Grady), Ted Levine (Ken Wheatley), Jeff Goldblum (Ian Malcolm), Toby Jones (Gunnar Eversol), BD Wong (Dr. Henry Wu), Rafe Spall (Eli Mills), James Cromwell (Benjamin Lockwood), Danielle Pineda (Zia Rodriguez), Geraldine Chaplin (Iris), Isabella Sermon (Maisie Lockwood)

Görüntü Yönetmeni: Oscar Faura

Kurgu: Bernat Vilaplana

Yapım Yılı ve Süre: 2018/128 dk.

Gişe fenomeni Yönetmen Steven Spielberg ‘Jaws’ın senaryosunu oluştururken yaptığı açıklamalarda, filmi yönetmekle ilgili sorular üzerine kendi öykü anlatma anlayışını, köpekbalığını filmin başında göstermeden hissettirerek ve bu yolla tansiyonu artırırken öyküyü inşa ettiğini ve zamanı geldiğinde esas kahramanı ortaya çıkartarak farklı bir etki yaratmak olarak tanımlamıştı.

Senaryosu Michael Crichton’un romanı’ndan adapte edilen ve 1993’de çekilen ‘Jurassic Park’, Yönetmenin aksiyon, macera, korku ve bilim kurgu türlerini başarıyla harmanlandığı ve sinemayı bir tür görsel teknoloji şovu haline getirdiği sinema anlayışının bir yansıması olarak, asırlar öncesinden kalmış DNA moleküllerinden üretilen nesilleri yok olmuş dinozor türlerinin, uzak bir adadaki tema parkında ziyaretçilere sergilenmesinin hemen öncesinde, işlerin umulmadık bir biçimde kontroldan çıkmasını anlatıyordu. O dönem için önemli bir devrim sayılabilecek bilgisayar animasyonları sinema açısından yeni bir dönemi işaret ederken ve kimi eleştirilere göre öykünün inşa edilmesindeki eksiklerin kuvvetli biçimde altı çizilirken, görkemli T-Rex türünün başını çektiği dinozor saldırıları ve bir kurtuluş öyküsüne dönüşen nefes kesen aksiyon, filmin öne çıkan yönlerini oluşturmuştu. Kuşkusuz Spielberg’in kötüyü cezalandırırken kendine has bir espri anlayışı geliştirmesini de yönetmenin sinema üslubunun bir parçası olarak kabul etmek gerekiyor. Ancak aynı dönemde, yönetmenin filmografisinde önemli yeri bulunan Schindler’in Listesi filmiyle Jurassic Park’ın çakışan çekimleri, Spielberg’in dahi şikayet ettiği zorluklar yaratmıştı.

 

 

Spielberg’in, teknoloji, özel efekt ve animasyon şovuna dönüşen Jurassic Park’ın gişe başarısı, devam filmlerini getirdi. 1997 yıllında yine Spielberg’in yönettiği Kayıp Dünya Jurassic Park, aynı nedenlerle eleştiriler aldı. Ancak bir devam filmi olan ve Joe Johnston tarafından yönetilen Jurassic Park 3 (2001) ve bunu izleyen Colin Trevorrow imzalı Jurassic World (2015), genç nesillere farklı bir sinema deneyimi sunarken diğer filmlere kıyasla daha olumlu eleştirilerle karşılandı. Burada bir parantez açarak, Spielberg’in dijital sinemaya olan yaklaşımını da hatırlatmak gerekiyor. Kendisini anlatan Susan Lacy imzalı ‘Spielberg’ belgeselinde, Yönetmen açık bir biçimde pelikülden yana olduğunu ve bu nedenle dijital sinemaya mesafe koyduğunu anlatırken, kaçınılamaz hale gelen dijitalleşme nedeniyle artık daha çok yapımcı olarak film üretmeye devam edeceğini hatırlatıyordu. Belki bu durumun bir yansıması olarak sonraki Jurassic Park temalı devam filmlerinde Spielberg’i artık yapımcılar arasında görüyoruz.

J.A. Bayona tarafından yönetilen ve Spielberg’in yapımcıları arasında olduğu serinin son filmi ‘Jurassic Dünya, Yıkılmış Krallık’ seyirciyi Nublar adasına tekrar geri götürüyor. Tema parkı ve tatil beldesi Jurassic World’ün, kafeslerinden kurtulan dinozorlar tarafından tahrip edilmesinin ardından üç yıl geçmiştir. Terk edilmiş adada, dinozorlar ormanlarda yaşamlarını sürdürmektedir. Ancak Volkanik adanın sönmüş yanardağı aktif hale geçmiştir ve enkaz halindeki tesislerin kısmen devreye sokularak bir kurtarma operasyonunun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Owen (Chris Pratt) ve Claire (Bryce Dallas Howard) adadaki dinozorları tekrar yok olmaktan kurtarmak için bir kampanya başlatırlar. Owen yumurtladığı andan itibaren yoğun bir bağ kurduğu Velociraptor Blue’yu bulmak ister. Claire de artık bu yaratıklara saygı duymakta ve yok olmalarına engel olmaya çalışmaktadır. Adaya ulaştıklarında volkanik faaliyet başlamıştır. Zamanla ve lavlarla yarışarak kurtarabildikleri dinozor türlerini Arcadia gemisiyle ana karaya taşırlar. Burada bir parantez açarak Arcadia’nın, görsel efektlerle oluşturulmuş var olmayan bir gemi olduğunu hatırlatalım. Ancak bilimsel amaçlarla düzenledikleri bu macera dolu yolculuk, bambaşka bir yerde sona erecek, iyi ile kötünün savaşı bir defa daha bilinen biçimde sona ererken, para için her kötülüğü yapmaya hazır insan zekasının dinozor embriyolarıyla uğraşarak yeni türler ortaya çıkartmasıyla, sınırsız bir vahşet, pazarlanmak üzereyken son anda durdurulacaktır. Kahramanlarımızın kurtarma operasyonu, dinozorlar üzerinden planlanan bir komployu ortaya çıkarırken, yaşam hakkını sorgulayarak bir defa daha bilinmez olanla karşı karşıya kalınmasına neden olacaktır.

jurassic-world

Sinemada bu türün popüler ve gişe rekortmeni örneklerinden Jurassic serisi, sinema bilimi ve teknolojisinin her geçen gün farklı bir seviyeye ulaşan yetkinliği, alışıldık Spielberg tarzı aksiyon anlayışıyla ve Imax – 3D teknolojisi desteğiyle seyirciyi koltuğuna mıhlarken, dinozorlar daha şaşırtıcı ve dehşet verici yeni türlerle geri dönüyor. Hoyrat ve imha edici T-Rex ve zeka küpü Velociraptorlar öne çıkarken, filmin finali, devam filmleri hakkında ipucu vererek, bundan sonra Spielberg’in Jurassic serisi için yola çıkış noktası olduğu iddia edilen ‘Godzilla’ benzeri hikayelerin de gündeme gelebileceğini bizlere hatırlatıyor. Bu teknoloji destekli fiktif aksiyon, aslında Jaws dan bu yana Spielberg usulü hikaye anlatımında tek değişenin artık daha güçlü görüntü efektlerine imkan sağlayan bilgisayar sistemleri, jenerikte uzun bir liste halindeki özel efekt uzman ve sanatçıları ve doğal olarak Amerikan sinema endüstrisinin bileği bükülmez teknolojik gücü olduğunu bizlere bir defa daha hatırlatıyor. Örneğin ilk çekilen Jurassic Park ile kıyaslandığında, ilk filmin öyküsü, oyuncuları ve belki dinozorları dahi başka bir bütünlük oluştururken, artık atlayan, zıplayan ve hatta beyaz perdeden fırlayarak sizi dahi yutabilecek hale gelen sanal dinozorlar öne geçerken, araya bir aşk ve klişe iyi olan kazanır öyküsü de iliştiriliyor. Bu noktada sinemayı bir yaşam biçimi haline getirmiş, büyük gişe başarılarına imza atmış Steven Spielberg’in etkisi olsa da, yönetmen olarak üslubunun eksikliği hissediliyor.

Eğer sinema sanatını, günlük sıkıntılarınızı bir kenara itip sizi 2 saatliğine bambaşka bir dünyaya götüren bir eğlence aracı olarak algılıyorsanız, Yönetmen Spielberg’in 25 yıl önce büyük yankı uyandıran bu bilgisayar destekli dinozor masalının 3D devam filmini büyük bir zevkle izleyeceğinizden kuşku duymuyorum. Her ne kadar dinozorların evcilleştirilmesinin ne denli mümkün olabileceği bilinmese de, Hollywood sineması, devam filmlerinin artık Amerikan ana karasında geçeceğini ve günümüz dünyasında her şeyin mümkün olduğunu dinozorları metafor haline getirerek bizlere bir defa daha hatırlatıyor.

Hikmet Vardar

Yukarı SB
error: Content is protected !!