Jackie
Jackie, ABD tarihinde suikastla öldürülen dördüncü başkan olan John Fitzgerald Kennedy’nin ölümünden sonraki dört günü anlatan ve eşi Jackie’nin yaşadığı travmanın üzerine odaklanan bir film. Aslında ABD tarihinde daha fazla başkana suikast düzenlenmesine karşın, kimi yaralı kimi ise yara almadan bu suikastlardan kurtuldu. Amerikan tarihinde suikaste kurban giden dördüncü başkan olan Kennedy, başkanlığının üçüncü yılında 22 Kasım 1963’de Dallas’da katıldığı bir seremoni esnasında…
Yönetmen: Pablo Larrain
Senaryo: Noah Oppenheim
Oyuncular: Natalie Portman, Peter Sarsgaard, Greta Gerwig, Billy Crudup, John Hurt, Richard E. Grant, Capar Phillipson
Görüntü Yönetmeni: Stéphanie Fontaine
Kurgu: Sebastian Sepulveda
Müzik: Mica Levi
Süre: 100 dk.
Jackie, ABD tarihinde suikastla öldürülen dördüncü başkan olan John Fitzgerald Kennedy’nin ölümünden sonraki dört günü anlatan ve eşi Jackie’nin yaşadığı travmanın üzerine odaklanan bir film. Aslında ABD tarihinde daha fazla başkana suikast düzenlenmesine karşın, kimi yaralı kimi ise yara almadan bu suikastlardan kurtuldu. Amerikan tarihinde suikaste kurban giden dördüncü başkan olan Kennedy, başkanlığının üçüncü yılında 22 Kasım 1963’de Dallas’da katıldığı bir seremoni esnasında dürbünlü bir tüfekle uzaktan nokta atışla makam arabasında halkı selamlarken başından vuruldu ve eşi Jackie’nin kucağında öldü. Suikastı gerçekleştirmekle suçlanan Lee Harwey Osvald, tutuklanmasından iki gün sonra, daha mahkemeye çıkarılamadan Jack Rubby tarafından öldürüldü.
Jackie, ABD’nin 35. Başkanı olan JFK’nın başkanlığı döneminde yaptıklarına da odaklanmaktan öte, daha önce vurguladığımız gibi öldürülmesi ve ölümü sonrasında eşi Jacki’nin yaşadığı travmaya odaklanan bir film. Film, Jackie Kennedy’nin yaşadıkları hakkında bir gazetecinin mülakat teklifini kabul etmesi ve onu yaşadığı mekana davet ederek gerçekleştirdikleri söyleşi üzerinden olay örgüsünü kuruyor. Film bu söyleşi esnasında zamanda geriye ve ileriye sıçramalarla ilerliyor ve bu biçim, linear (doğrusal) bir kurguyla yapılabilecek bir filme göre izleyici açısından daha zorlayıcı olsa da, filme kattığı kavrama çabası ve suikastin de bir çeşit fragmental bir süreç olarak geliştiğini düşündüğünüzde, yönetmenin kendini ifade etmesine daha yaratıcı katkılar üretiyor. Bu süreçte seyirci aynı zamanda ABD Başkanlarının ikametgahı da olan Beyaz Saray (White House) hakkında da bilgilendiriliyor. 20.YY’ın ortalarından itibaren baskın bir şekilde dünya liderliğine soyunan bu ülkenin yönetim anlayışını, başkanların nasıl seçildiğini ve ülkeyi nasıl yönettiklerini ve yakın çevrelerindeki kişilerin onların yönetim erki üzerindeki etkilerini de anlamak açısından işlevsel boyutlar taşıyor. Bu bağlamda Boby Kennedy’nin de gerek ağabeyinin ölümü öncesi ve gerekse de ölümü sonrasında bu süreç üzerindeki rolü ortaya çıkarılıyor. Başkan John F. Kennedy döneminde Adalet Bakanlığı ve danışmanlık yapan Boby Kennedy’yi canlandıran Peter Sarsgaard’ın, bahsettiğimiz etkinin yansıtılmasındaki soğuk kanlı, yalın oyunculuk performansının başarısını da belirtmek gerekir.
Jackie rolüyle Natalie Portman, 89.Oscar Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına da aday. Portman’ın rolüne hazırlanırken çok ciddi bir çalışma yaptığı anlaşılıyor. Gerek fiziksel bağlamda Jackie Kennedy’ye olan bir benzerliği yansıtması, gerekse de onun kimliğine bürünerek bir ABD Başkanının karısının, tüm şatafata karşın aslında yaşadığı yalnızlık ve dramı yansıtabilme becerisiyle oldukça başarılı bir oyunculuk performansı çıkarıyor. Filmde oyunculukla desteklenen ve mekan tasarımlarının oluşturduğu başarıda şüphesiz ABD sinemasının ulaştığı teknik yetkinlik ve estetik düzeyin büyük payı var.
Olayların geçtiği döneme ilişkin mekanlardan, giysi tasarımına, dönemin başkanlık sarayının her türlü detayının oluşturulmasına ve Kennedy Ailesinin Beyaz Saray’a taşınmaları sonrasındaki yeni düzenlemelerini ve aileyi halka anlatan canlı yayın sürecine kadar her şeyin gerçekçi bir yeniden üretimle oluşturulmasında, üstün bir sanat yönetmenliği becerisi olduğunu belirtmek abartılı olmayacaktır.
Diğer yandan Jackie filminin başarısındaki diğer önemli bir etmen ise görüntü yönetmenliği. Sinema sanatının ana unsurunun görüntü olduğunu düşündüğünüzde ve bu süreçte tek tek görüntülerin değil, filmin dünyasını yansıtacak ve yönetmenin istediği filmsel mekanları oluşturacak görüntülerin ilişkisine ihtiyaç duyulduğunu bildiğinizde, film için görüntü yönetmenliği sanatının yapmış olduğu katkının da önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.
Siyasetin, özellikle demokrasinin egemen olduğu ve serbest seçimlerle ülkeyi yönetecek siyasi iradenin belirlendiği ve bu bağlamda kuvvetler ayrılığının etkisi vb. unsurlar, Jackie filminde olay örgüsünün satır aralarında kendini kuvvetli olarak göstermese de, ülkenin yönetimindeki sürecin yansıtılmasında işlevsel oluyor. Şüphesiz tüm idealize edilmiş yaşam biçimleri ve onlara bağlı pek çok seremoniye karşın filmden arta kalan ise yalın bir mesaj: İktidar her şeydir! İktidar bitti mi her şey biter…
Bülent Vardar