Kısafilm

İki Genç Kız

Kutluğ Ataman, Türk sinemasının son dönemlerinde adından sıkça sözettiren, önemli sanatçılardan. Salt sinema yapıtlarıyla değil, aynı zamanda video enstelasyon (yerleştirme) larıyla da adından sözettiriyor ve işleri örneğin dünyanın en önemli sanatsal etkinliklerinden olan Venedik Bianeli’ne kabul ediliyor. Ataman yönetmen olarak daha önce iki uzun metrajlı filme imza atmıştı. Bunlardan ilki olan “Karanlık Sular”, kısmen korku, gerilim sinemasının kulvarlarında kulaç atarken…

İKİ GENÇ KIZ

Yönetmen: Kutluğ Ataman

Senaryo: Kutluğ Ataman, Yıldırım Türker (Perihan Mağden’in “İki Genç Kızın Romanı” isimli yapıtından uyarlama)

Oyuncular: Hülya Avşar, Feride Çetin, Vildan Atasever,Savaş Akova, Tuğçe Tamer, Gönen Bozbey, Murat Prosçiler, Yeşim Ceren Bozoğlu, Can Kolukısa, Emrah Kolukısa, Aysun Metiner, Hikmet Körmükçü

Görüntü Yönetmeni: Emre Erkmen

Müzik: Replikas

Yapımcı: Gülen Hurley, Murat Çelikkan

Yapım Yılı ve Süresi: 2005, 100 dk.

Kutluğ Ataman, Türk sinemasının son dönemlerinde adından sıkça sözettiren, önemli sanatçılardan. Salt sinema yapıtlarıyla değil, aynı zamanda video enstelasyon (yerleştirme) larıyla da adından sözettiriyor ve işleri örneğin dünyanın en önemli sanatsal etkinliklerinden olan Venedik Bianeli’ne kabul ediliyor. Ataman yönetmen olarak daha önce iki uzun metrajlı filme imza atmıştı. Bunlardan ilki olan “Karanlık Sular”, kısmen korku, gerilim sinemasının kulvarlarında kulaç atarken, Lola+Bilidikid ise artık sinema dilini kullanma konusunda rüştünü ispatlamaya başlamış önemli bir sanatçının dünyasına bizi çağırıyordu.

“2 Genç Kız”, başrol oyuncusu ve ülkemizin bütün zamanlarının en büyük markalarından biri olan Hülya Avşar aracalığıyla, vizyona girdiği 29 Mayıs ve öncesinden beri, medyanın gündemine oturdu. Aslında film Ataman’ın sinema anlayışına bağlamında yüreklendirici ve onun cesur tavrıyla kotarılmış bir çalışma. Bu tanımlamayı yapmamın nedeni filmin neredeyse sıfıra yakın bir bütçe ve çok genç bir ekip tarafından bitirilmesi. Şüphesiz bu yanlarıyla da üzerinde konuşulacak filmlerden biri 2 Genç Kız. Ayrıca filmde başrollerden birinde oynayan Feride Çetin ve kamera arkasında çalışan başka öğrencilerimin yer alması, filmi benim için daha ilginç kılıyor.

İki Genç Kız, Radikal gazetesi yazarı Perihan Mağden’in “İki Genç Kızın Romanı” isimli yapıtından uyarlanmış bir film. Perihan Mağden zekası ve entellektüel birikimiyle sadece kadın yazarlar arasında öne çıkan bir isim değil. Her ne kadar yazı yazma üslubu herkese kolaylıkla ulaşabilecek biri olmasa da, yazdığı romanın sinemaya aktarılmasına engel teşkil etmemiş. Film, ülkemizin farklı sosyal sınıflarından gelseler de aslında kaybeden, tutunamayan olabilecek kişilerin üzerine yoğunlaşıyor. Bu yoğunlaşmanın merkezine ise özellikle iki genç kız oturuyor. Bunlardan birini canlandıran Feride Çetin, yakın zamana kadar yaptığımız yüksek lisans derslerine bazen, yönetmen Kutluğ Ataman’la çalıştığı için izin alarak katılmazdı. Açıkcası Feride Çetin’in böyle bir filmle bir oyuncu olarak karşıma çıkacağına ben de pek ihtimal vermemiştim. Fakat hoyrat varoş kültürü içinde zekası ve farlılığıyla yaşama karşı, özellikle de tıkanık ve sınıf atlama çabası dışında bir derdi olmayan ağabeyine karşı direnmeye çalışan; çağımızın asi tabiatlı, başına buyruk, zeki genç kızı (Behiye)’nı yansıtmakta oldukça doğal sayılabilecek oyunculuğuyla belirgin bir başarıyı tutturduğunu da belirtmek lazım. Filmin bence en önemli kazanımlarından biri genç oyuncu Vildan Atasever (Handan). Filmi izledikten sonra Vildan Atasever’in aslında oynamakta olduğu televizyon dizisindeki performansından çok da farklı bir performans tutturmadığını düşündüm. Diğer yandan onu filmin gereksindiği içi içine sığmayan, çoğunlukla çocuksu ve fazla bilinçli olmayan, zaman zaman babasının onu terk etmesinden dolayı hüzünlenen çocuk kadını oynamakta ise son derece başarılı, içten, sevimli ve inandırıcı bulduğumu söylemeliyim. Umarım sinemadaki macerası bir atımlık barut olmaz ve uzun soluklu başarılarla devam eder. Diğer yandan her zaman sinema oyunculuğunu önemsediğim Hülya Avşar (Leman)’ın oyunculuğu hakkında söylenenlere, olumsuz eleştirilere katılmadığımı söylemek isterim. Öncelikle ülkenin en çok konuşulan markalarından biri olarak ve yaşamıyla gündemden düşmeyen bu oyuncunun, filmin gerektirdiği blow job sahnesinde oynama konusunda tutukluk göstermemesi, derin olmayan ve başına gelen olayları kavrama konusunda yeterince donanımlı olmayan bir yarı sosyete gülünü yansıtmada gerekeni yerine getirdiğini düşünüyorum. Eğer beğenmiyorsak neyini de beğenmediğimizi söylemeli ve bu role daha fazla nasıl bir katkı sağlayabileceğini de açıklamamız lazım.

Filmin odağında iki genç kız, aileleri ve arkadaşlarıyla ilişkileri var. Bu bağlamda Behiye, kendisine sığınak yaptığı asık suratı, kırmızı saçlarıyla kazandığı Boğaziçi Üniversitesi aracılığıyla farklı bir dünyanın peşinde gibi görünse de, zekası ve bilinç seviyesinin yüksekliğiyle çok umutlu biri değil. Handan ise naif, uçarı, güzel fiziğiyle zengin yeni yetmelerin de ilgi alanında yer almasına karşın, aslında yalnız ve mutsuz bir genç kız. Farklı sınıflardan ve duyarlıklardan gelen bu iki genç kız, ortak bir arkadaşları aracılığıyla tesadüfen tanıştıktan sonra kısa sürede samimi olurlar. Hatta Behiye, tahammül edemediği ağabeyinin paralarını aşırarak ailesine haber vermeden Handan’ın evine, Leman’ın isteksizliğine karşın taşınır. Leman orta yaşın arifesinde, bakımlı ve kocasının kendisini terk etmesinden dolayı ailenim geçimini temin edebilmek için bir takım paralı hanzolara metreslik yapan bir kadındır. O da içinde bulunduğu trajedinin farkında olmasına karşın, kendisine de itiraf etmekten kaçınır ve yaşamdaki amacını “bakımlı” olmak üzerine kurar.

Ataman’ın karekterleri, yaşayan insanlar. Film, her ne kadar Behiye’nin sık sık savurduğu küfürlerle zaman zaman  bayıcı olmaya başlasa da, Ataman karekterlerini sığlıktan ve yaşamayan, rol kesen kişiler olmaktan kurtarmış. Aslında Ataman, Lola+Bilidikid filminde yaman eleştirileri ve çarpıcı gözlemleriyle dikkat çekerken, 2 Genç Kız’da yaşadığımız ülkenin sorunlu yaşamına direk eleştiriler yöneltmek yerine, iki genç kızın sevgisizlik ortamına karşı oluşturmaya çalıştıkları kaleye, onların ilişkilerine daha çok yoğunlaşmış. O da bu iki kanlı, canlı genç kız gibi önüne gelene bin tekme savurmuş gibi görünüyor. Ama Ataman, bu defa tekmelerini savururken daha bireyci yaklaşmış ve tekmelerin zaman zaman havaya, boşa gitmesine de sanki ses çıkarmamış. Film şamatasına, yaşayan diyaloglarına ve karekterlerine karşın bazı zaaflar içeriyor. Örneğin dinamik bir sinema izleyeceğimizi (özellikle müziğiyle) baştan belli eden film, zaman zaman sarkmaya başlıyor. Ayrıca içinde dramaturji açısından yeterince düşünülmeden gerçekleştirilmiş bölümler var. Örneğin; Handan’ın bağlantıları zayıf bir şekilde zoraki cinsel ilişki kurması ve aslında babasını aramak için Avustralya’ya gittiğinin filmin sonunda tam anlaşılamaması gibi. Diğer yandan sinema yazarı Uğur Vardan’ın dediği gibi “2 Genç Kız, belki ana karakterleri arasındaki ilişkinin derinliği konusunda ikna edici değil ama erkeklere bakışı açısından fikri net: İstisnasız bütün erkekler kötüdür” (Uğur Vardan, Arıza Başımda Duman, Radikal, 29.04.2005:26) mesajını ileten bir film.

Filmin görüntü çalışmasının da başarlı olduğunu vurgulamak lazım. Genç görüntü yönetmeni Emre Erkmen’in kamera hakimiyeti, pozlama deneyimi ve atmosfer oluşturma da aydınlatmayı kullanmaktaki becerisi başarılı görünüyor. Kimi aksamalarına karşın, ‘2 Genç Kız’ üzerindeki ölü toprağını atmaya başlayan Yeni Türk Sinemasının ilginç örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.

Bülent VARDAR

1961, Ankara doğumlu. 1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV-Fotoğrafçılık Ana sanat Dalı'ndan mezun oldu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi'nde Sanatta Yeterlik yaptı. 1989 yılında yaptığı “Gemi Adamları”, 1991 yılında yaptığı “Geleneksele Dönüş” (TRT 2, İZ TV), 2002 yılında yaptığı “Zührap Usta” (CCN TÜRK) adlı belgesel filmleri yönetmiştir. 2000 yılında Beta Yayınevi tarafından basılan “Sinema ve Televizyon Görüntüsünün Temel Öğeleri”, “20.YY’ın Son Beş Yılında Türk Sineması” (2015), “Sinemada Ses ve Müzik”, “Yaşama Sarılmış Bir Serüven Tuncel Kurtiz (2010), “Ediz Hun” (2012) ve “Bir Sinema Arkeoloğu Burçak Evren” (2012) isimli kitapları bulunmaktadır. Sinema konusunda pek çok film eleştirisi ve makalesi bulunan Vardar, ayrıca film, reklam filmi, televizyon yapımı ve reklam/tanıtım fotografı alanında görüntü yönetmenliği ve aydınlatma tasarımı çalışmaları; Ferhan Şensoy'un "Varsayalım İsmail" dizisinin Işık yönetmenliğini de yapmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölüm Başkanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış ve halen Beykent Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema (TR) Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. [ Bütün Yazılar ]

Yukarı SB
error: Content is protected !!