Hokkabaz
Cem Yılmaz, senaryosunu yazdığı ve başrolünde oynadığı Gora’dan sonra, yönetmenliğe iyiden iyiye ısınma turları atmaya başlamış görünüyor.
HOKKABAZ
Yönetmen: Cem Yılmaz – Ali Taner Baltacı
Senaryo: Cem Yılmaz
Oynayanlar: Cem Yılmaz, Mazhar Alanson, Özlem Tekin, Tuna Orhan, Tuncer Salman, Kemal İnci, Gürgen Öz, Caner Alkaya, Ayçe Abana
Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak
Müzik: Ozan Çolakoğlu
Sanat Yönetmeni: Yaşar Ziya Kartoğlu
Kurgu: Engin Öztürk
Yapımcı: Necati Akpınar
Yapım: BKM FİLM/2006/ 35 mm
Cem Yılmaz, senaryosunu yazdığı ve başrolünde oynadığı Gora’dan sonra, yönetmenliğe iyiden iyiye ısınma turları atmaya başlamış görünüyor. Cem Yılmaz, ilk yönetmenlik denemesi Hokkabaz’ın, en azından güçlü medya desteğiyle keyfini çıkaramadan, deneyimli gazeteci ve televizyoncu Savaş Ay’ın filmine ve kendisine yönelik suçlamalarına maruz kaldı. Savaş Ay, senaryonun kendisine ait olduğunu ve bu durumdan yakın çevresinin ve pek çok kişinin haberi olduğunu söyleyerek Cem Yılmaz hakkında dava açacağını söyledi. Şeker Bayramı’na denk gelen bu suçlamalar karşısında Cem Yılmaz, Savaş Ay için “her halde bayram şakası yapıyor” derken bir daha kendisiyle bir işinin olamayacağını söyledi ve hırsızlıkla suçlandığı iddialarına ise manevi tazminat davası açmayı düşündüğünü ekledi.
Şüphesiz her film için büyük emek harcanır, özveride bulunulur. Sanat alanlarında esinlenme sık gündeme gelebilir, esinlenmenin sınırlarını doğru çizmek koşuluyla. Bir sanat yapıtının yaratıcı bir ürün olması ve sanatçısının kendini özgün bir biçimle ifade etmesine olanak sağlaması öncelikli özelliği olmalıdır. Cem Yılmaz’ın yönetmenliğini yapmak dışında her şeyi olduğu Gora ve ilk yönettiği filmi Hokkabaz da temiz çalışmalar. Ama sanat alanına giren ve sanat olma iddiasıyla yapılan bir çalışmanın salt temiz iş olması yeterli mi? Bu sorunun yanıtı, ilgili çalışmanın hangi kategori içinde değerlendirildiğiyle de ilgili. Konu sinema olduğunda, “ana akım sinema” dediğimiz sinema, ticari sinema olarak da bilinir, sinema sanatı açısından öncelikli olarak öne çıkar. Bir sinema yapıtının üretilmesi son derece zorlu süreçlere bağlıdır. Sinema öncelikle endüstriyel bir sanat dalıdır ve teknolojiye bağımlıdır. Ayrıca ekip çalışmasıyla gerçekleştirilmek zorunda olduğu için yaratıcısı açısından da üretim süreci kolay değildir. Diğer yandan salt sanat sineması örnekleriyle de sinema sanatının yaşaması olanaklı değildir. Gora, bariz bir ticari sinema yapıtı olarak öne çıkarken, Hokkabaz sinemayı ilgilendiren kulvarlarda gezinme iddiasında görünüyor.
Cem Yılmaz ülkemizin bütün zamanlarının en komik ve yetenekli sanatçılarının başında geliyor. O öncelikle bir stand-up sanatçısı. Ama aynı zamanda başarılı bir oyuncu da. Cem Yılmaz’da, Yılmaz Erdoğan gibi salt oyunculukla yetinen biri değil. Yılmaz, Hokkabaz filmiyle bir auteur sineması örneği gerçekleştiriyor. Senaryo ona ait, yönetmen kendisi ve başrolde de o oynuyor. Gerçi yönetmenliği Ali Taner Baltacı ile paylaşmış olsa da, bu durum onun bu filme yönetmen olarak da katkıda bulunma çabasını önemsizleştirmiyor.
Hokkabaz, öncelikle Cem Yılmaz’ın toplumsal bilinçaltında yarattığı tiplemenin beklentisiyle filme giden seyirci açısından tatmin edici gelmeyebilir. Çünkü film baştan aşağıya Cem Yılmaz esprileriyle süslenerek devam eden bir yapım değil. Böylesi bir beklentiye göre yapılmamış olması da Hokkabaz’ın önemini arttırıyor. Film dört kişinin ekseninde gelişiyor. Şanssız illüzyonist İskender Tünaydın, yardımcısı Maradona ile birlikte bir çıkış aramaktadır. Çalıştığı kulüpten kovulur. Maradona ile birlikte tek çıkış yolu olarak turneye çıkmaktan başka şansları olmadığını düşünmektedirler. Bu arada en büyük hayalleri, ikisinin de ileri derecede bozuk olan gözlerini, turneden elde edecekleri para aracılığıyla tedavi ettirmektir. Turneye çıkmak için eniştesinden karavanını ödünç almak isteyen İskander’e eniştesi, karavanda yaşamaya başlayan babası Sait Tünaydın’ı götürmesi koşuluyla karavanını vermeyi kabul eder. Bu ilginç üçlünün yolu, eski bir asker olan Sait Tünaydın’ın, Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin bulunduğu bölgede gömülmek isteğinden dolayı Trakya’ya düşer. Sait Tünaydın, yolculuk öncesi mezar taşını bile hazırlatmış ve yanına almıştır. Araba arıza yapınca bir köyde durmak zorunda kalırlar. Bu arada babasının üstelemeleriyle, kasabanın eşrafından Cemal Ağa’nın düğününde sahneye çıkmak için anlaşırlar. Fakat diğer yandan gelin adayı Fatma Nur Gaye Türksönmez’in, evlenmeye niyeti yoktur ve İskender’in insan kaybetme gösterisi sırasında gerçekten de kaybolur. Şirinlik yaparak ve beceresini sergileyerek para kazanmaya çalışan İskender için, artık bir kabus başlamıştır. İskender, babası ve Maradona, binbir zorlukla ayrıldıkları kasabadan istemediği bir adamla evlendirilmek istenen Fatma’yı da yoldan aralarına alarak yolculuklarına devam ederler. Fakat bu yolculuk Fatma’dan hoşlanan ve ona yardımcı olmak için çabalayan İskender’in, Fatma tarafından dolandırılmasıyla sonuçlanır.
Hokkabaz, Cem Yılmaz’ın yarattığı aura bağlamında ondan beklentisi olanlar için kısmen hayal kırıklığı yaratabilecek bir film. Cem Yılmaz, seyircinin ondan beklediği zincirleme esprilerini patlatarak filmi sürüklemiyor. Yılmaz, Türk sinemasının (Yeşilçam sineması) çok sevdiği “gariban ama dürüst” tiplemesinin yeni bir versiyonunu, bir Sihirbazın ya da Hokkabazın postundan yeniden yaratmaya çalışıyor. Melodramatik denilebilecek sahnelere de yer verirken, esprili bir anlatım tutturarak seyirciyi yakalıyor. Ama seyircinin filmi izlerken beklentisi doğrultusunda tebessüm ettiği ve bir yandan da muhtemelen kendisine bu nasıl Cem Yılmaz filmi diye sorduğu düşünülebilir. Cem Yılmaz, açıktan ilk yönetmenlik denemesinde, kendi bildiği ve ifade etmek istediği bir dünyayı, öyküyü anlatmaya soyunuyor. Belli alanlarda başarıyı yakalamış insanların sinema yapma tutkusuyla yönetmenliğe soyunması sık rastlanan bir şey. Ama bir karekteri veya tipi yansıtmaya çalışmakla, bütün bir sanat yapıtı yaratmak arasında farklar var şüphesiz. Hokkabaz her ikisi açısından ele alındığında karakter yaratma, diğer bir deyişle oyunculuk başarısının daha öne çıktığı bir film. Sinematografik anlatım ve anlatılan öykünün katmanlarının ele alınışı açılarından düşünüldüğünde ise aynı başarıyı yakalayabildiğini söyleyebilmek zor.
Hokkabaz’ın film müzikleri, oluşturulmak istenilen dünyaya başarıyla karşılık oluştururken, özellikle fon müziğinin kullanımı açısından Türk sinemasında nadiren rastlanılan bir seviye yakalıyor. Uğur İçbak’ın risksiz ve başarılı görüntü yönetimi çalışması filmin artılarından. Cem Yılmaz’ı salt bir şovmen ya da oyuncu olarak sevmenin ötesinde, yönetmenlik açısından merak edenler için de ilgi çekici bir çalışma Hokkabaz.
Bülent Vardar