Galaksinin Koruyucuları 3 Film Analizi
Yönetmen: James Gunn
Senaryo: James Gunn
Görüntü Yönetmeni: Henry Braham
Oyuncular: Chris Pratt, Zoe Saldaña, Dave Bautista, Karen Gillan, Pom Klementieff, Vin Diesel (Groot / seslendirme), Bradley Cooper (Rocket / seslendirme), Sean Gunn, Chukwudi Iwuji, Will Poulter, Maria Bakalova
Yapım: Kevin Feige
Uygulayıcı Yapımcılar: Louis D’Esposito, Victoria Alonso, Nikolas Korda, Simon Hatt, Sara Smith
Yapım Yılı ve Süre: 2023 / 150 Dk.
Amerika’nın kurallarını kendisine göre belirlediği ve bu ülkenin hakim politikalarıyla ters düşmemeye gayret eden endüstriyel sinema üslubunun, Oliver Stone ve Francis Ford Coppola gibi yönetmenlerin dahi, kotardıkları Vietnam konulu filmlerden ötürü sıkıntılar çekmelerine neden olduğu bilinir. Hollywood’da kendisine has bir duruşu olduğu bilinen ve göçmen kökenli hukukçu bir aileden gelen Yönetmen James Dunn, bu politikalara ters düşmeyen ancak kendi üslubunun öne çıktığı bir yorumla, 2014 yılında başlayan ve 2017’de ikinci filmle devam eden, övgülerle karşılanmış serinin son filmiyle bizleri sinemaya davet ediyor.
Marvel Stüdyoları imzalı ‘Galaksinin Koruyucuları 3’ filmi, sevilen uyumsuzlar takımının Knowhere’deki sözde barışçıl yaşamlarını distopik bir atmosferde resmederken, yaratılmış ve insansı hale getirilmiş bir rakun olan Roket’in karmaşık geçmişinin etkisini bir anda öne çıkartarak , her şeyin alt üst olduğu bir aksiyonu beyaz perdeye taşıyor. Sevgilisi Gamora’yı kaybetmenin perişanlığı içerisindeki Peter Quill (Chris Pratt), Roket’in hayatını kurtarmak için harekete geçerken, büyük tehlikeleri olan bu mücadele eğer başarıyla sonuçlanmazsa, Galaksinin Koruyucularının yok olmasına da neden olabilecektir.
Distopik atmosferiyle öne çıkan ve teknolojiye entegre her türden canlının iç içe yaşadığı, adeta bir ‘Rat rod’ mantığıyla set tasarımı yapılmış Knowhere, birden bire ortaya çıkan ve üstün yetenekleriyle gezegeni altüst eden Altın Çocuk Warlock’un (Will Poulter) saldırısıyla sarsılır. Bu saldırıya müdahale eden Roket en kötü darbeleri alarak ölümcül biçimde yaralanır. Tedavi edilmesi için bazı kodlara ihtiyaç bulunmaktadır ve bunlar elde edilemezse kurtarılması mümkün olmayacaktır. Bu kodları temin etmenin tek yolu ütopik projesi Counter-Earth için evrim sürecini hızlandırmaya çalışan, Roketin yaratıcısı egosantrik çılgın bilim adamı High Evolutionary’ye (Chukwudi Iwuji) ulaşmak ve gerekli datayı ele geçirmektir.
Final jeneriğinde izlemekten yorulacağınız sayıdaki özel efekt sanatçısı, dublör ve adeta sonu gelmeyen sayıdaki set çalışanının emekleriyle oluşan bu türün filmleriyle kıyaslandığında, ‘Galaksinin Koruyucuları 3’ öne çıkan örneklerden. Hikaye temelde rakun Roket’e odaklanırmış gözükürken, farklı okumalar yapmaya elverişli alt metinler ve göndermeler dikkat çekiyor. Hikayenin Peter Quill ve Gamora ilişkisinden, Rusların uzay araştırmalarında kullandığı ve bu yolda telef olan Kozmonot Köpek Layka’ya göndermede bulunan sahneler, kodlanmak ve teknolojik kobay yapılmak üzere kafeslerde tutulan her türden hayvana yönelik kurtarma sahneleri, hayvan hakları koruyucularının yoğun protestoları sonucu tarihe geçen ve şarkılarla çizgi romanlara dahi konu olan Layka ve bu tür deneylerde kullanılan hayvanlara dair bir saygı duruşu olarak mı okunmalıdır?
Aksiyon filmleriyle öne çıkmış oyuncuların gerek performansları gerekse sesleriyle güç verdiği bu film, tür sinemasının tüm trüklerini sergileyen bir ‘temaşa’ haline gelirken, özellikle dijital teknolojilerin sağladığı teknik ve görsel destek öne çıkıyor. Her türden şiddetin ve ölümün sıradanlaştığı bu fütüristtik atmosferde, yağmacı başı olarak karşımıza çıkan, artık yaşını almış, ‘Rambo’ filmlerinin unutulmaz oyuncusu Sylvester Stallone, hoş bir sürpriz olurken, çaptan düşmüş karikatürize bir karakter olmaktan da öteye geçemiyor. Kuşkusuz filmin zengin oyuncu kadrosu önemli gücü haline gelirken, sinema sanatına dair katkılar sunmaktan daha çok, insanla hayvanı karıştıran ve itici gelebilecek karakterleri beyaz yakalıların savaş sonrası banliyölerine yerleştirerek resmetmesi, bize ne tür kodlar sunuyor? Basiti karmaşık hale getiren, bunu tutkuyla takip edilen bir aksiyon serisi haline getirerek filmin ana karakterleri Peter Quill ve Rokete endeksleyen yönetmen James Gunn, bu gişesi garantili devam filmiyle serinin ilk filminden itibaren uyguladığı sihirli dokunuşlarına devam ediyor. Yaratıcı tek adamın takıntılı dünyasında yarattığı ve ona karşı çıkarak bir tür kahraman haline gelen bu ütopik karakterler, yönetmen Gunn’ın sinemasal dokunuşlarıyla, beylik Hollywood kalıplarına kıyasla farklı anlamlar sunar hale geliyor ve hikayeye yaratıcılık kazandırıyor.
I-max teknolojisinin ‘filmi izleme parçası ol’ mottosuyla seyirciyi filme entegre etmekteki başarısı ve günümüzün dijital teknolojileri, artık her hayali beyaz perdede gerçeğe dönüştürüyor. Gelinen bu noktada, böylesine hikayeleri akıl almaz olaylar örgüsüyle iç içe geçiren Hollywood senaristlerine açıkçası ‘bu neyin kafasıdır’ sorusunu yöneltmek hiç de abartılı sayılmamalıdır. Yönetmenin müzik seçimleri ve filmin kendine özgü mizahi boyutu da dikkatle değerlendirilmesi gereken ve aslında Marvel gibi güçlü bir stüdyonun desteğiyle öne çıkmış bu aksiyon serisine farklı bir anlam kazandıran unsurlar arasında.
Yapay zekanın yaratıcısı olan bilim adamlarının dahi kendi ürettiklerinden çekinir hale geldiği bir dünyada, nereye gidiyoruz sorusu önem kazanıyor. Bir zamanların defalarca seyrettiğim macera filmleri arasında hemen aklıma gelen Ölüm Noktası (Vanishing Point-Richard C. Sarafian-1971) Poseydon Macerası (The Poseidon Adventure-Ronald Neame-1972), Cazcı Kardeşler (The Blues Brothers-John Landis-1980) ve burada sayamayacağım sayıdaki çıtası belirli örneklerine kıyasla, artık 21. Yüzyılın ve Uzay çağının çağrışımlarıyla Hollywood’un kitleleri sürüklemekte geldiği noktanın değerlendirmesi bilimsel bir analizin konusu haline geliyor.
Her türden insansı canlının, makinenin, silahın, aracın, Galaksiye yayılmış farklı nitelikte gezegenler arasındaki kapışmasını, 150 dakikaya yayılmış ancak aksiyonun her dakikasında temposunu koruduğu bir filmde ve i-max’in sihirli atmosferiyle izlemek isteyenler ve türün meraklıları için, serinin devam filmi Galaksinin Koruyucuları 3, kayda değer bir seçenek haline geliyor.
Hikmet Vardar