Festivalden Gösterimler
SONSUZ SIR (THE ETERNAL DAUGHTER)
Yönetmen: Joanna Hogg
Senarist: Joanna Hogg
Görüntü Yönetmeni: Ed Rutherford
Kurgu: Helle le Fevre
Oyuncular: Tilda Swinton, Joseph Mydell, Carly-Sophia Davie
Yapımcı: Ed Guiney, Emma Norton, Andrew Lowe
UK, USA / 2022 / DCP / Renkli / 96’ / İngilizce; Türkçe altyazılı
İngiliz Yönetmen Joanna Hogg, The Souvenir (Hatıra), The Souvenir: Part II (Hatıra: 2. Bölüm), Archipelago (Takımada) filmleriyle hemen aklımıza gelirken, son filmi ve dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde ana yarışmada yapmış ‘Sonsuz Sır’ ile 42. İstanbul Film Festivali’nde yer alıyor. Kişisel çağrışımları detaylandırmakta ustalaşmış bir üslup sergileyen Yönetmen Joanna Hogg imzalı Sonsuz sır, yönetmenin sinema üslubunu deneyimli oyuncusu Tilda Swinton’ın tek kadın şovu haline getirdiği bir performansla öne çıkarıyor.
Filmin başrolündeki deneyimli oyuncu Tilda Swinton, hem bir yönetmeni hem de annesini canlandırıyor. Senaryo oluşturma titizliğiyle annesiyle yaptığı konuşmalarda bazı özel anları kayıt eden Julie, annesi Rosalind’e sorduğu sorularla önemli bir zaman ölçeğindeki olaylara yoğunlaşırken, kendi huzursuzlukları ve kırılgan ruh haliyle de bir anlamda hesaplaşmaktadır. Anne kızın geçmişe dair çeşitli çağrışımlarla eski bir otele yerleşmelerinin ardından, anılar ve gizlenen gerçeklerle yüzleşmesi, Galler bölgesindeki Soughton Hall’de çekilen filmin, sisli ve gotik bir atmosferde ve yine sanki bir gemide fırtınada yol alırcasına rüzgar sesi eşliğinde yarattığı atmosfer ile güçlü bir şekilde destekleniyor.
İngiliz geleneksele yakın atmosfer ve Rosalind’in köpeği Louie’nin metaforik katkısı, filmin ölçüsü iyi ayarlanmış bir tür hayalet hikayesi olmasını sağlarken, Rosalind’in geçmişe dönük pişmanlıklarının Julie üzerindeki karmaşık etkisi, az iş çok eğlence havasıyla lütfen çalışan ve topuklu ayakkabılarıyla kırıtarak gezen otel görevlisi (Carly-Sophia Davie), geleneksel ile günümüz arasında kurulmak istenen köprülerin anlamsızlığını mı çağrıştırıyor?
Kubrick tarzında çağrışımlar sunan ve İdari yapımcılığını Martin Scorsese’nin üstlendiği Sonsuz Sır, gizemlerle dolu bir dünyada insanın geçmişine yönelerek kendisini irdelemesini hedefler görünen ve psikiyatrik okumalar yapılmasına imkan sağlayan bir hikâye. Kuşkusuz bunu yaparken dramatik görüntü tasarımı bakımından büyük imkânlar sağlayan bir mekanda çekilmiş olması ve Yönetmen Joanna Hogg imzalı detaylar ve özellikle ’foley’ öne çıkan unsurlar haline geliyor.
BIRAK ARTIK ŞU YALANLARINI (ARRÊTE AVEC TES MENSONGES)
Yönetmen: Olivier Peyon
Senarist: Olivier Peyon, Vincent Poymiro, Cécilia Rouaud, Arthur Cahn
Özgün Yapıt: Philippe Besson
Görüntü Yönetmeni: Martin Ritt
Kurgucu: Damien Maestraggi
Özgün Müzik: Thylacine & Bravinsan
Oyuncular: Guillaume de Tonquédec, Victor Belmondo, Guilaine Londez, Jérémy Gillet, Julien de Saint Jean
Yapımcı: Anthony Doncque, Miléna Poylo, Gilles Sacuto
FRANSA / 2023 / DCP / Renkli / 98 Dk. / Fransızca; Türkçe, İngilizce altyazılı (Bu film Unifrance’ın katkılarıyla gösterilmektedir.)
Festivalin ‘Neredesin Aşkım’ adlı bölümünde yer alan ‘Bırak Artık Şu Yalanlarını’, iki erkeğin yıllara yayılmış tutkulu ilişkisini beyaz perdeye taşırken, erkek cinselliğine dair farklı ve sahici bir bakış açısıyla desteklenmiş samimi ve rahat seyredilen bir öyküyü seyirciye aktarıyor.
İki yüzüncü yılını kutlayan ünlü bir konyak markasının reklam yüzü olmayı kabul eden ünlü romancı Stéphane Belcourt, uzun yıllar sonra ilk kez ülkesine döner. İyi bildiği ve yaşadığı kültür şokunu aşmaya çalışırken, ilk aşkının oğlu Lucas’la tanışır. 17 yaşından anılar bir anda zihninde yoğunluk kazanırken, önüne geçilemeyen bir cinsel çekim ve arzuyla bütünleşen bedenlerin, asla açığa çıkamayacak bir tutkuyla sürdürdüğü, hüzün, acı ve sevgi dolu bir gençlik ilişkisinin ayrıntılarını, geri dönüşlerle yaşamaya başlar. Stéphane’ın ilk aşkının adı Thomas’dır ve her romanında bu karakter bir şekilde yer almaktadır.
Yönetmen Olivier Peyon, Philippe Besson’un Türkçeye de aynı adla çevrilen romanının sinema uyarlaması olan ‘Bırak Artık Şu Yalanlarını’, 1980’lerden günümüze uzanarak, sahici bir sinema diliyle, cinselliğin, ilk aşkın, kalp kırıklığı, utanç ve imkânsız bir aşkın, acı-tatlı bir portresi olarak beyaz perdeye aktarıyor.
İki genç erkek arasındaki tutkulu eşcinsel ilişkinin beyaz perdeye açıkça yansımasının bazıları için görece itici gelebileceği düşünülse de, yaşamın önemli bir gerçeğini sinema kanalıyla irdelemek, Fransız sinema anlayışının dokunuşlarıyla beyaz perdede izlemek filme ayrı bir anlam kazandırıyor.
INGEBORG BACHMANN – ÇÖLÜN KALBİNE YOLCULUK (INGEBORG BACHMANN – REISE IN DIE WÜSTE)
Yönetmen: Margarethe von Trotta
Senarist: Margarethe von Trotta
Görüntü Yönetmeni: Martin Gschlacht
Kurgu: Hansjörg Weißbrich
Özgün Müzik: André Mergenthaler
Oyuncular: Vicky Krieps, Ronald Zehrfeld, Tobias Resch, Basil Eidenbenz, Luna Wedler
Yapımcı: Katrin Renz, Bady Minck, Bettina Brokemper, Alexander Dumreicher-Ivanceanu
İSVİÇRE, AVUSTURYA, ALMANYA, LÜKSEMBURG / 2023 / DCP / Renkli / 110 Dk. / Almanca, İtalyanca, Fransızca; Türkçe, İngilizce altyazılı
Festivalin ‘Çiçek İstemez’ bölümü kapsamındaki Margarethe von Trotta’nın bu çarpıcı biyografik filminde Avusturyalı şair ve yazar Ingeborg Bachmann rolünde geçen sene ‘Korsaj’ dan hatırladığımız kadın oyuncu Vicky Krieps’i izliyoruz. 2023 Berlin Film Festivali’nin ana yarışmasında dünya prömiyerini yapan Ingeborg Bachmann: Çölün Kalbine Yolculuk, Ingeborg Bachmann’ın yazdıklarıyla yetinmeyerek, yazarın, İsviçreli yazar Max Frisch ile olan tutkulu ilişkisini, Berlin ve Zürih’ten Mısır’a yaptığı zorlu yolculuğu, İtalya ve ‘benim şehrim değdiği’ Roma’yı ve bu ülkelerde yaşadığı sıra dışı ilişkileri beyazperdeye aktarıyor.
Margarethe von Trotta’nın, filmlerinde, toplumların kadına biçtiği role ve normlara boyun eğmeyi reddeden irade sahibi kadınları anlatan hikâyelere odaklanması, filmin bakış açısını belirlemekte önem kazanıyor. Erkek egemen edebiyat dünyasında ruhunu ve bedenini özgürleştirmiş bir kadın olarak “Faşizm, erkekle kadın arasındaki ilişkinin ilk unsurudur” diyen Ingeborg Bachmann’da bunların arasında olanlardan.
GÜVENLİ BİR YER (SÍGURNO MJESTO / SAFE PLACE)
Yönetmen: Juraj Lerotic
Senarist: Juraj Lerotic
Görüntü Yönetmeni: Marko Brdar
Kurgucu: Marko Ferković
Oyuncular: Snježana Sinovčić Šiškov, Goran Marković, Juraj Lerotić
Yapımcı: Miljenka Čogelja, Nevenka Sablić, Saša Ban
HIRVATİSTAN / 2022 / DCP / Renkli / 102’ / Hırvatça; Türkçe, İngilizce altyazılı
2022 Cottbus En İyi Film
2022 Locarno En İyi Erkek Oyuncu (Goran Marković), En İyi Yeni Yönetmen, En İyi İlk Film
2022 Saraybosna En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Juraj Lerotić)
2022 Zagreb Mansiyon
Festivalin Genç Ustalar Bölümünde yer alan Juraj Lerotic imzalı ‘Güvenli Bir Yer’ akıl sağlığıyla ilgili sorunların aile bağlarını nasıl etkilediğine dair hassas bir arayış sunan, dramatik unsurların ve gerilimin öne çıkarılmaya çalışıldığı, samimiyetine inandıran bir ilk film. Ancak sorun bu noktada başlıyor. Yönetmen Lerotić’in kendi hayatından esinlendiği otobiyografik bir aile dramına imza atarken, bu noktada ne denli başarılı olabildiği önemli bir soru haline geliyor.
Damir’in ailesinin hayatı, intihar girişiminde bulunmasıyla bir anda ve tamamen değişir. Annesiyle kardeşi 24 saat boyunca onu hem kendisinden hem de eksiklerle dolu ve sorgulayıcı olan sistemden korumaya çalışacaktır. Ancak bu durum işleri çok daha kötüye götürecek ve sarsıcı bir finalle sonuçlanacaktır.
En İyi Uluslararası Film dalında Hırvatistan’ın Oscar adayı olan ‘Güvenli Bir Yer’ senaryosunu yazıp hem yönetmenliğini hem de başrolünü üstlenen ve Saraybosna Film Festivali’nde hem En İyi Yönetmen hem de En İyi Oyuncu Ödülleri’ni kazanan Juraj Lerotić’in ilk filmi. Dolayısıyla bir ilk filmin tüm eksiklerini, sinematografisi başta olmak üzere cömertçe sergiliyor. Festival jürilerinin bir filmi değerlendirirken, daha çok anlatılmak istenene ve bu duygunun seyirciye aktarılış biçimine yoğunlaşmaları, ‘Güvenli Bir Yer’ gibi yapımlara önemli destek sağlıyor. Bu noktada bir tür etnik dayanışma olduğunu da izlerken, bu durumun sinema sanatına nasıl bir katkı sağladığını anlamak kısmen güçleşiyor. Ancak bu tarzın ne ölçüde teşvik edici olması gerektiği de, dikkatle değerlendirilmeli ve aslında ‘Festival Filmi’ olarak adlandırılan ve her türlü eksiği bulunan bu tarzdaki yapımların nasıl sınıflandırılması gerektiği de bize göre daha dikkatle sorgulanmalı.
Festival kapsamında Hırvatistan Başkonsolosluğu’nun desteğiyle gösterime girdiği hatırlatılan ‘Güvenli Bir Yer’, özellikle ilk film arayışındaki Yönetmenlere fikir vermek açısından dikkate alınabilir.
Hikmet vardar