Kısafilm

Eve Giden Yol 1914

Eve Giden Yol 1914, Semir Aslanyürek’in üçüncü uzun metrajlı filmi. Yönetmen ilk filmi Vagon’dan sonra yaptığı ikinci uzun metrajlı filmi Şellale ile ilk çıkışını yaptı ve tanındı. Yönetmen, filmlerinin senaryolarını da yazıyor. Diğer yandan sinema akademisyenliği de yapan Semir Aslanyürek’in, senaryo alanında yazılmış bir kitabı ile bir çeviri kitabı bulunuyor. Antakya kökenli olan yönetmen, Sovyetler Birliği döneminde VGIK’de sinema eğitimi almıştı. Gerek gençliğini yaşadığı Antakya’daki anıları ve yörenin kolllektif bilinçaltının öyküleriyle, gerekse de sinema eğitimi almadan önce Suriye’de yarım bıraktığı tıp eğitiminin…

EVE GİDEN YOL 1914

Yönetmen: Semir Aslanyürek

Oyuncular: Metin Akpınar, Erdal Beşikçioğlu, Melisa Sözen, Emre Altuğ, Ali Sürmeli, Aykut Oray, İrem Altuğ, Ege Aydan, Ezel Akay

Görüntü Yönetmeni: Eyüp Boz, Yusuf Aslanyürek

Sanat Yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler

Yapımcı: Mehmet Soyarslan

Yapım: Özen Film, 35mm, 2006

Eve Giden Yol 1914, Semir Aslanyürek’in üçüncü uzun metrajlı filmi. Yönetmen ilk filmi Vagon’dan sonra yaptığı ikinci uzun metrajlı filmi Şellale ile ilk çıkışını yaptı ve tanındı. Yönetmen, filmlerinin senaryolarını da yazıyor. Diğer yandan sinema akademisyenliği de yapan Semir Aslanyürek’in, senaryo alanında yazılmış bir kitabı ile bir çeviri kitabı bulunuyor. Antakya kökenli olan yönetmen, Sovyetler Birliği döneminde VGIK’de sinema eğitimi almıştı. Gerek gençliğini yaşadığı Antakya’daki anıları ve yörenin kolllektif bilinçaltının öyküleriyle, gerekse de sinema eğitimi almadan önce Suriye’de yarım bıraktığı tıp eğitiminin, Eve Giden Yol’un değirmenine su taşımış olduğu hissediliyor. Eve Giden Yol 1914, Arslanyürek’in, 16 yıl üzerinde çalıştığı bir projeydi. Şüphesiz büyük emeği barındırdığı anlaşılan bu projeyi gerçekleştirmek için Aslanyürek, bazı sorunlar da yaşadı. Aslanyürek, kendisiyle yapılan bir söyleşide bu duruma şöyle yanıt vermiş: ” Oldukça uzun bir senaryo yazım aşaması dememiz yerinde olur. Tam 16 yıl. Oysa çekim için hazırlık yapılmadı bile?  Zaten en büyük zaafımız çekim hazırlığına önem vermememizden kaynaklanıyor”.

Salt popüler ilgiye dönük olmayan filmlerin, diğer bir deyişle bağımsız tavırlı yönetmenlerin yapacakları filmlerin, ülkemizde yapımcılardan destek alabilmeleri neredeyse yok denecek kadar azdır. Yönetmen, aynı söyleşide bir filmi çekebilmek için gerek yapımcı bulmanın, gerekse de istediğini yapmanın zor olduğunu vurgulamış. ” …kapitalist sistemde bir yönetmenin istediği filmi yapması neredeyse olanaksız. Çünkü parayı veren düdüğü çalacak, istesenizde istemesenizde? Ayrıca daha bir sürü etmen filminizi etkiliyor. Bir yazar istediği gibi roman yazabilir, bir heykeltraş istediği gibi heykel yontabilir veya bir ressam istediği gibi resim çizebilir. Kimsenin ona niye böyle yazdın, niye bu heykel ayakta duruyor yahut bu resim niye maviye kaçan tonlarda yapılmış, bunları kırmızı tonlarla yap diyemez. Ayrıca bir yazar, ressam veya heykeltraşın istediğini elde edene kadar yapıtı üzerinde çalışmaya hakkı vardır. Sözünü ettiğim bu sanatçıların kimsenin yardımına veya fiili katılımına ihtiyaçları da yok! Ama filmde bir ekiple çalışıyorsunuz ve başarınızın neredeyse tamamı bu ekibin ellerinde”.

Ülkemizin çarpık sinema endüstrisinin kurumsallaşamamış yapımcıları, 1990’lara gelindiğinde neredeyse yok olmuştu. 1990’ların Türk sinemasında yeni bir dönemi ortaya çıkardığını söylemek gerçekçi bir iddia niteliği taşıyabilir. Bu dönem ve sonrasının en önemli değişimleri, ülkemiz sinemasında zaman zaman rastladığımız ana akım dışındaki sinemasal çıkışların bir istikrar kazandığının gözlenmesidir. Devam eden bu süreçte, Türk sinemasının geleneksel temalarıyla film üretimi devam etmekle birlikte, bu olgu kendisini daha çok televizyon dizileriyle hissettirmektedir. Günümüz Türk sineması, kişisel ifade olanaklarının arttığı bir ortam yaratıyor. Bu gelişmede sınırlı olsa da, devletin Kültür Bakanlığı aracılığıyla Film Destekleme Fonu’ndan yaptığı yardımların katkısının da olduğu söylenebilir. Aslanyürek de filmini çekmek için bu katkıdan kısmen faydalansa da, Özen filmin yapımcılığında filmini bitirdi.

Eve Giden Yol 1914, temelde bir aşk öyküsünün üzerine kuruluyor. Servet Ağa, güzel kızı Safiye ile yanında çalışan adamlarından Mahmut’un arasındaki aşkı öğrendiğinde öfkeden kudurmuştur. Mahmut’u cezalandırmayı düşünse de kızına olan zaafı nedeniyle yapamaz. Diğer yandan Reşat Ağa’nın hasta ruhlu oğlu Halit, Servet Ağa’nın kızına kafasını takmıştır. Bir hülleyle Reşat Ağa’nın yanında çalışmaya başlayan Mahmut, yapılan tezgahla askere gönderilir. I. Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı da savaşın içine çekilmiştir. İngilizlerle işbirliği yapan Araplar, Osmanlı Devletine karşı ihanet içindedir ve Yemen cephesinde savaş kaybedilmektedir. Filmde neden yer aldığının bağlantısının yeterince kurulamadığı savaş ortamından esir düşen ve kaçan Mahmut’un amacı sevgilisine kavuşmak ve başına gelen olayların intikamını alabilmektir. Film diğer yandan bir aşk öyküsünün yamacında dönemin sosyal ve toplumsal olayları hakkında da yansıtmalar yapmak iddiasıyla hareket ediyor.

Eve Giden Yol 1914, hem bir askerin sıla özlemini ve eve dönüşünü anlatırken, hem de emperyal bir imparatorluğun, döneminin en büyük emperyalist güçlerinden birinin, ortaya çıkan yeni koşullar bağlamında kendi evine de dönüşünü anlatıyor sanki. Filmin atmosfer ve mekan kullanımı açısından belli bir başarı oluşturduğunun altı çizilebilir. Filmin öne çıkan oyuncuları olarak Melisa Sözen, Ali Sürmeli, İrem Altuğ, Emre Altuğ ve Erdal Beşikçioğlu’nun oyunculukları için ortalamayı tutturduğunu söylemenin ötesinde dikkat çekici bir performans hissedilmiyor. Bu arada filmde daha önce Mahmut rolünde oynaması için anlaşılan Erkan Petekkaya’nın, başlayacağı dizi film için kadrodan ayrılmak zorunda kalmasıyla, Erdal Beşikçioğlu, filmin başlamasına kısa süre kala kadroya dahil edilmiş. Yönetmen her şeye karşın Erdal Beşikçioğlu’nun performansından memnun kaldığını yine aynı söyleşide belirtmiş. Diğer yandan yönetmenin de belirttiğine göre, çekilememiş dört sahnenin filmde eksikliği kendini belli ediyor. Aslanyürek’in daha önce de belirttiği gibi yapımcı, filmin kaderine egemen olmuş. Mehmet Soyarslan, geçmişindeki müzisyenliğinin etkisiyle de filmin müziklerini belirlemiş. Müzik seçiminin genel olarak filmin duygusunu yansıtmaktan önce, milliyetçi vurguları öne çıkarmayı amaçladığı hissediliyor. Aynı vurgu filmin finaline de egemen olmuş. Bu durum filmin İstanbul galasındaki seyircileri de etkilemiş ve alkışlarla karşılanmasına neden olmuştu. Diğer yandan filmin olumlu yanlarından birini ise görüntü yönetmenliği oluşturuyor. Çekimler sürerken filmin ilk görüntü yönetmeni olan Eyüp Boz, filmi yarım bırakmıştı. Film çekimlerinin geri kalanını ise Aslanyürek’in radikal bir kararıyla VGİK’de görüntü yönetmenliği eğitimine başlayıp, eğitimini Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölümü’nde sürdürmekte olan oğlu Yusuf Aslanyürek bitirdi. Böyle bir çalışma yöntemi bir handikap oluşturabilecekken, Eve Giden Yol 1914’de böyle bir sonuç oluşmamış.

Eve Giden Yol 1914’ün aslında en önemli yanlarının başında sinemamızda çok az yapılan bir dönem filmi olması geliyor. Ülkemiz sinemacılarının dönem filmi yapma girişimleri genellikle başarısızlıkla ve hüsranla sonuçlanmıştır. Yüzlerce veya onlarca yıl öncede kalmış olayları, gerçek mekanlarına dayanarak anlatmaya çalışmak bizimkisi gibi tarihe hoyratça davranan ülkeler açısından oldukça zor. Ayrıca kalabalık oyuncu kadrosu gereksinmesi, mekan ve kostüm tasarımının önemi, bu tarz filmlerin ülkemizde oturmuş bir sinema endüstrisi olmamasından dolayı da, kolaylıkla müsamere düzeyine inmesine neden olabilmektedir. Eve Giden Yol 1914, daha önce de vurguladığımız eksiklikleri ve zaaflarına karşın bir dönem filmi olma özelliği ve ele aldığı dönem ve olayları yansıtma açısından belli bir başarı düzeyini tutturarak seyredilmek açısından ilgi uyandırıyor. Keşke finalini de alışıldık özdeşleştirme yöntemlerini kullanarak bir kahramanlık yanılsamasına dönüştürmüş olmasaydı.

Bülent VARDAR

1961, Ankara doğumlu. 1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV-Fotoğrafçılık Ana sanat Dalı'ndan mezun oldu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi'nde Sanatta Yeterlik yaptı. 1989 yılında yaptığı “Gemi Adamları”, 1991 yılında yaptığı “Geleneksele Dönüş” (TRT 2, İZ TV), 2002 yılında yaptığı “Zührap Usta” (CCN TÜRK) adlı belgesel filmleri yönetmiştir. 2000 yılında Beta Yayınevi tarafından basılan “Sinema ve Televizyon Görüntüsünün Temel Öğeleri”, “20.YY’ın Son Beş Yılında Türk Sineması” (2015), “Sinemada Ses ve Müzik”, “Yaşama Sarılmış Bir Serüven Tuncel Kurtiz (2010), “Ediz Hun” (2012) ve “Bir Sinema Arkeoloğu Burçak Evren” (2012) isimli kitapları bulunmaktadır. Sinema konusunda pek çok film eleştirisi ve makalesi bulunan Vardar, ayrıca film, reklam filmi, televizyon yapımı ve reklam/tanıtım fotografı alanında görüntü yönetmenliği ve aydınlatma tasarımı çalışmaları; Ferhan Şensoy'un "Varsayalım İsmail" dizisinin Işık yönetmenliğini de yapmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölüm Başkanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış ve halen Beykent Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema (TR) Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. [ Bütün Yazılar ]

Yukarı SB
error: Content is protected !!