Kısafilm

Ekşi Elmalar

Yılmaz Erdoğan, yazıp yönettiği ilk filmi Vizontele ile sinemaya adım attığında, bu yolda gelecek açısından umut vaat eden bir yönetmen algısı yaratmıştı. Nitekim yazıp yönettiği diğer filmleri Vizontele Tuuba, Organize İşler, Neşeli Hayat, Kelebeğin Rüyası bu yöndeki algıyı destekledi. Erdoğan yaratıcı yazma eyleminde başarılı metinler üreten, tiyatroda sinemaya göre daha önce başarı elde etmiş, özellikle de geniş kitlelerle ilişkisini kesmeden popüler algıya dönük işler de üreten bir sanatçı…

EKŞİ ELMALAR

Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Senaryo: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Songül Öden, Zeynep Farah Abdullah, Şükran Ovalı, Şükrü Özyıldız, Devrim Yakut, Cezmi Baskın, Caner Cindoruk
Görüntü Yönetmeni: Gökhan Tiryaki
Kurgu: Bora Gökşingöl
Müzik: Erol Mutlu, Levent Güneş, Işın Kucur
Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın
Yapım Yılı: 2016

Yılmaz Erdoğan, yazıp yönettiği ilk filmi Vizontele ile sinemaya adım attığında, bu yolda gelecek açısından umut vaat eden bir yönetmen algısı yaratmıştı. Nitekim yazıp yönettiği diğer filmleri Vizontele Tuuba, Organize İşler, Neşeli Hayat, Kelebeğin Rüyası bu yöndeki algıyı destekledi. Erdoğan yaratıcı yazma eyleminde başarılı metinler üreten, tiyatroda sinemaya göre daha önce başarı elde etmiş, özellikle de geniş kitlelerle ilişkisini kesmeden popüler algıya dönük işler de üreten bir sanatçı. Adını andığımız filmleri arasında da bu açıdan öne çıkan filmleri var. Erdoğan’ın yönettiği filmler bir sinema sanatçısının sorması gereken sorular içeren, biçim olarak konvansiyonel sinemanın olanaklarını tercih ederek gerçekleştirilen yapıtlar. Ekşi Elmalar da bu bağlamda hem Erdoğan’ın sinematografisinde ileri bir aşamayı hem de bir olgunluğu temsil ediyor.

Yılmaz Erdoğan, Kürt kökenli bir yurttaşımız olarak ve ülkemizin olanakları son derece sınırlı bir yöresinde, Hakkari’de doğup büyümenin avantajı ve/veya dezavantajıyla da, günümüz Türkiye’sindeki karmaşanın da temelinde var olan feodalizme ve feodal ilişkilere içeriden bakabilen, aynı zamanda yaşanmışlığın avantajlarıyla da bu sürece sinema dilinin olanakları ve kameranın gücüyle etkili, mizahi yaklaşımlarla karşılıklar üretebilen bir sanatçı. İlk filmi Vizontele’de, bu bağlamda bir yansıtma yaratmış ve aynı zamanda bir sanatçı olarak gözlemlerini sinemanın diliyle etkili bir şekilde ifade etmişti.

Film, 1977 yılında iktidardaki Adalet Partisi’nin Belediye Başkanı ve yöresinde ağa olan Aziz Okay’ın, bir elma bahçesi içindeki evinde karısı Ayda ve üç kızı Türkan, Safiye ve Muazzez’in yaşamı üzerine odaklanıyor. Sıradan bir seyirci açısından özetlediğimiz çerçevede öyküsünü başarıyla aktarırken, Erdoğan aslında ülkemizin tarihindeki önemli kırılma noktalarından bir dönemde, 1977 yılında başlattığı filmini, 1990’ların sonuna kadar taşıyor ve ülkemizin bu süre içindeki toplumsal yaşamının trajik süreçlerini senaryosuyla anlatıyor. Şüphesiz başarısının temelinde ise daha önce vurguladığımız ve bugünün anahtarı sayılabilecek olan feodaliteye ilişkin gözlemleri yatıyor.

Sinefiller için Ekşi Elmalar, bir dejavu duygusu yaratabilir. Bu duygu ise yönetmen Nesli Çölgeçen’in kült filmi Züğürt Ağa ile tematik benzeşliklerinden kaynaklanmakta. Yeşilçam’ın rahle-i tedrisinde çok yoğrulmadan, sinemada az sayıda filmiyle önemli öyküler anlatan Nesli Çölgeçen, senaryosunu Yavuz Turgul’un yazdığı Züğürt Ağa’yla, bugün Yılmaz Erdoğan’ın Ekşi Elmalar’da gerçekleştirdiği gözlem ve yansıtmaların öncülüğünü üstlenmişti. Usta oyuncu Şener Şen’in Haraptar Köyünün ağasını başarıyla canlandırdığı film, ülkemizin kabusu da olan feodalizmin çözülmesini anlatırken, kendi yöresindeki gücünü kaybedince büyük şehire göçmek zorunda kalan ağanın, seyyar satıcılığa uzanan öyküsünü anlatıyordu.

Yılmaz Erdoğan’ın filmi ülkemizde terörün hüküm sürmeye başladığı ve her şeye karşın masumiyetin varlığını sürdürdüğü dönemlerde başlar. Cumhuriyetin ideallerinin belki de en başarısız olduğu Güneydoğu’ya dair, ülkemizin unutulmuş bir bölgesinin naif bir öyküsü Ekşi Elmalar ve filmde bir metafor aynı zamanda. Kırmızılaşmaya direnen bir yeşil elma ağacına bile sürüye uymadığı için tahammül edemeyen insanların yaşadığı bir ülkenin öyküsü Ekşi Elmalar.

Sanat yaşamı anlatır. Her soyutlama biçimi, yaşamdan bir esin, gözlem taşır, yaratıcının yaşama eleştirel bakışını ifade eder. Feodal ilişkilerin biçimlendirdiği belediye reisi Aziz, çocuklarını onu da bir zamanlar ezmiş gelenek ve göreneklerin etkisi altında baskıyla yetiştirmişken, bir türlü neden kaybettiklerini anlamadığı seçimlerden sonra yavaş yavaş gücünü de (iktidarını) kaybediyor. Evlenerek evden ayrılan büyük kızlarından sonra küçük kızı ve karısı Ayda ile yalnız kaldığında ise, fakirleştiklerinden ev işlerine yardımcı olsun diye kuma almak istemesine karşın, karısı istemediği için kumayı da eve getiremeyen bir despot aynı zamanda. Gücünü ve yavaş yavaş aklını da kaybetmeye başlayan reis bey -hafızasını ve geleneklerini kaybetmeye başlamış toplum- kızlarının isteğiyle de Antalya’ya göçer. Süreç reis beyi ve ailesini (toplumu) değiştirmiştir. Genç kızken babasından gizli yaptığı şeylerden dolayı elleri kemerle dövülmekten şişen Muazzez, artık demans hastası olan babasının vasii konumuna gelmiştir. Tüm umutsuz ve karamsar olgulara karşın, Muazzez ve gençlik aşkı Özgür, imkansız ilişkilerinin başlangıcında milat olan Aşk Cesaret İster isimli kitap aracılığıyla bulamadıkları mutluluğu yıllar sonra yakalarlar.

Ekşi Elmalar, ülkemizin içinden geçtiği beka sorunlarının egemen olduğu bir dönemde, yaşama sanat aracılığıyla ayna tutmaya çalışan bir film. Dönemsel değişimleri hızlıca ve biraz şematik bir şekilde ele alması, filmin eksi yanlarından. Diğer yandan başta Yılmaz Erdoğan olmak üzere, Farah Zeynep Abdullah’ın enerji yüklü oyunu, Songül Öden’in başarıyla yansıttığı diyalektten de destek alan oyunculuğu ve kısa rolünde Cezmi Baskın, filmin oyunculuk açısından artı yanlarını oluşturuyor. Sinemamızın en başarılı görüntü yönetmenlerinden Gökhan Tiryaki’nin gerek dönemsel atmosferi vurgulamadaki görüntü tasarımları ve gerekse de yöresel görkemi sergileyen panoramaları oldukça başarılı. Bu başarıda sanat yönetmenliğinin de katkısını vurgulamadan geçmeyelim. Özellikle reis beyi elbiseleri, güneş gözlüğü ve bastonuyla başarıyla betimlemede, sanat yönetmenliğinin etkisini belirtmek gerekir. Film müzikleri, özellikle fon müzikleri filmi sırtlamada etki yaratırken, zaman zaman Vizontele etkisinin filmin üzerine sinmişliği duyumsamasından kurtulamıyorsunuz.

Bülent Vardar

1961, Ankara doğumlu. 1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV-Fotoğrafçılık Ana sanat Dalı'ndan mezun oldu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi'nde Sanatta Yeterlik yaptı. 1989 yılında yaptığı “Gemi Adamları”, 1991 yılında yaptığı “Geleneksele Dönüş” (TRT 2, İZ TV), 2002 yılında yaptığı “Zührap Usta” (CCN TÜRK) adlı belgesel filmleri yönetmiştir. 2000 yılında Beta Yayınevi tarafından basılan “Sinema ve Televizyon Görüntüsünün Temel Öğeleri”, “20.YY’ın Son Beş Yılında Türk Sineması” (2015), “Sinemada Ses ve Müzik”, “Yaşama Sarılmış Bir Serüven Tuncel Kurtiz (2010), “Ediz Hun” (2012) ve “Bir Sinema Arkeoloğu Burçak Evren” (2012) isimli kitapları bulunmaktadır. Sinema konusunda pek çok film eleştirisi ve makalesi bulunan Vardar, ayrıca film, reklam filmi, televizyon yapımı ve reklam/tanıtım fotografı alanında görüntü yönetmenliği ve aydınlatma tasarımı çalışmaları; Ferhan Şensoy'un "Varsayalım İsmail" dizisinin Işık yönetmenliğini de yapmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölüm Başkanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış ve halen Beykent Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema (TR) Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. [ Bütün Yazılar ]

Yukarı SB
error: Content is protected !!