Çığlık 6
Yönetmen: Matt Bettinelli-Olpin / Tyler Gillett
Görüntü Yönetmeni: Brett Jutkiewicz
Senaryo: James Vanderbilt, Guy Busick, Kevin Williamson
Oyuncular: Courteney Cox, Melissa Barera, Jenna Ortega, Hayden Panettiere, Samara Waeving, Jack Champion
Müzik:Sven Faulconer, Brian Tyler
Yapımcılar: James Vanderbilt, Gary Barber, Courteney Cox, Paul Neinstein, William Sherak,
Yapım Yılı ve Süre: 2023/123 dk.
“Im Westen nichts Neues” yani ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ cümleleri, Eric Maria Remarque imzalı 1929 yılında yazılmış bir romanı ve bu romanın sinemaya aktarılmış eski ve yeni çevrimlerini hemen aklımıza getirirken, Nazilerin kitap yakma eyleminden nasiplenmiş ve savaşın anlamsız ve dehşet dolu yüzünü anlatan bu romandan biz de esinlenerek ve serinin altıncı filmini izledikten sonra, Çığlık 6 filmi için ‘Hollywood cephesinde de değişen bir şey yok’ diyerek ironi yapalım.
Korku ve gerilim filmleri bir tür olarak bazı sinema seyircisi tarafından vazgeçilmez sayılsa da, açıkçası benim favorilerim arasında yer almıyorlar. Üstelik Alfred Hitchkok gibi duayen ve sinema tarihine geçmiş önemli yönetmenlerin, Sapık (Psyco) gibi filmlerinin hakkını teslim etmek gerekirken. Courteney Cox’un yapımcılığını da üstlendiği iki Yönetmenli kan banyosu Çığlık 6, hayalet maskeli ve kapüşonlu kostümleriyle Manhattan sokaklarında bıçak sallayan alt edilmesi zor bir intikamcılar hesaplaşmasına dönüşüyor. Altıncı film, Woodsbro’daki katliamdan kurtulanların, New York’a gelerek yeni bir yaşam aramalarını özetler ve bunun kanlı geçmişlerinden kurtulmalarına imkan vermeyeceğini anlatmaya başlamadan, özellikle hasta beyinlere ilham verici cinayetler serisi, dijital ilişkilerin tehlikelerine değinen bir kamu spotu niteliğindeki bir sahneyle açılıyor. Üniversitede korku filmleri konusunda ders veren güzel profesör Laura Crane’in (Samara Weaving) şık bir barda telefonda flört ettiği erkeği ilk buluşma için beklerken, Hollywood gangster filmlerinin bilinen mekanı bir Manhattan sokak arasında ve çöp tenekelerinin dibinde vahşice katledilmesiyle, her nedense, kadına yazık oldu diyoruz. Nicole Kidman’ın ilk dönemlerini andıran Avustralyalı güzel oyuncu, bize göre filmin en inandırıcı ve sarsıcı sayılabilecek sahnesine imza atmış. Üstelik mevcut oyunculara kıyasla farklı bir potansiyeli olmasına karşın kısa bir sahnede yer alarak.
Bu noktadan sonra, B filmlerine göz kırpacak seviyede sığlaşmaya başlayan bir gençlik filmine iliştirilmiş, inandırıcılığı tartışmalı cinayetler serisini izlemeye başlıyoruz. Ancak kopuk kopuk ve süre doldurmaya odaklı dizilerimize benzer zorlama sahneler ve karakterlerle filmin temposu artırılsa da, bu durum inandırıcılığı ve gerilimi yeterince desteklemiyor.
Serinin devam filminde kahramanlarımız Woodsbro’daki katliamdan kurtulmuş ve hayatta kalanlar yeni bir sayfa açmak üzere New York’a taşınmışlardır. Burada kalabalık bir şehrin avantajından yararlanarak kimliklerini saklamakta ve eğitimlerine devam etmektedirler. Ancak kanlı geçmişleri peşlerini bırakmayacak ve izleri bulunarak önceki olayların kurguladığı bir intikam zinciri oluşacaktır. Bu kovalamacaya, kahramanlarımızın ev arkadaşlarının polis olan babası, olayları takip eden ve gerek programlarıyla gerekse yazdığı kitapla bu olayları gelir kaynağına dönüştürmüş araştırmacı gazeteci Gale Weathers ( Courteney Cox) ve FBI Ajanı eski okul arkadaşı ve kendisi de bıçaklanarak ölümden dönmüş Kirby Reed ( Hayden Panettiere) dahil olacak, hayalet maskeli ve siyah kostümlü katiller ve kahramanlarımız arasında aksiyonun zirveye çıktığı bir mücadele ve kan banyosu yaşanacaktır.
Dikkatle altını çizmek gerekirse, bu türün seyirci garantili filmleri ticari bakımdan amaçlarına uygun olsalar da bize göre önemli toplumsal sakıncalar içeriyor. Kuşkusuz sanatta her türlü kısıtlamaya karşı olmamız, bazı sakıncaların altının çizilmesini engellememeli. Dijital teknolojilerin büyük desteğiyle yaratılan bu kanlı sahneler ve her tür cinayetin sıradanlaştırılması, özellikle bu işe karışan genç insanların hiçbir pişmanlık duygusu sergilememeleri, adeta eğlenceli bir gençlik filmi atmosferi ve koşuşturmasında, çeşitli yöntemlerle cinayet işlemenin çok da dert edilecek bir durum olmadığını mı anlatmaya çalışıyor? Örneğin birisini bıçakladığınızda ve muhtemelen öldürdüğünüzde, hiçbir şey olmamışçasına öpüşmek acaba nasıl bir duygu olmalıdır?.
21 Yüzyıla erişmiş bu yaşlı dünyamızda bitmek bilmeyen savaşlar, bölgesel çatışmalar, doğa olayları ve insanoğlunun kendi eliyle yarattığı devasa sorunlar, belki sinema marifetiyle bir anlamda toplumların gözünde legal hale mi getiriliyor? Hollywood bilinen misyonunu ne yönde geliştiriyor? Doğal olarak bu soruların cevabını vermek bizim gibi faniler için oldukça güç olsa da, anlaşılmaktadır ki yeni bir dünya düzeni toplumlara dayatılmakta ve yedinci sanat da bu amaca bir biçimde alet edilmektedir.
Toparlarsak, Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett imzalı Çığlık 6, serinin devam filmi olarak bekleneni sunarken, kolaycı senaryosu ve artık endüstri bağlamında standartlaşmış sinematografisiyle, özellikle Amerika’da sükseli bir tanıtımla vizyona giren bu devam filmi türün meraklıları için ilgi çekici olabilir.
Hikmet Vardar