Cennet mi Cehennem mi: Ada
Ada’nın ana kahramanı Tom, tenis derslerinden arta kalan zamanını, çokça içki ve biraz uyuşturucu ile doldurup, tek gecelik ilişkilerle de sürekli bir yaz tatili lezzetinde geçirir. Ama böylesi bir yaşam keyif almaktan çok, katlanmakla kaçmak arasında ki Araf’tır. Tom’un hapishanesine dönüşen otele gelen ve daha otobüsten inerken Tom’u çekim alanına sokan çekici Anne, eşi Dave ve oğulları Anton’un gelişi Tom’un yaşamının akışını değiştirir.
ALMAN SİNEMASININ YENİ ALTIN ÇOCUĞU MU?
Jan-Ole Gerster, Alman sinemasının yeni altın çocuğu mu? Onun beklenen yeni filmi Ada (Islands), prömiyerini 75. Berlin Film Festivali’nde (2025) özel bir galada yaptı. Gerster’in psikolojik gerilim ve dram türlerini içeren kara filmi Ada, Kanarya Adaları’nda turistik, old fashion lüks bir otelde yaşamında bir tutunma noktası arayan ve zamanını tenis hocalığı yaparak geçiren Tom’a (Sam Riley) yoğunlaşıp öyküsünü anlatıyor.
Almanya Kuzey Ren-Vestfalya, Hagen’de 1978 yılında doğan yönetmen Jan-Ole Gerster, sinemada kariyer yapmak için 2000 yılında Berlin’e taşınıp, X-Films Creative Pool şirketinde staj yaptı. Soğuk savaşın sona erme sürecini kara mizah ile anlatan kült film Good Bye Lenin! (2003)’in yapım sürecinde, filmin yönetmeni Wolfgang Becker’in kişisel asistanlığını yaptı.
Gerster, sinemada ilerleme kararlılığını 2003 yılında Berlin Alman Film ve Televizyon Akademisi’ne girip yazarlık ve yönetmenlik eğitimi almaya başlayarak sürdürdü. Bu süreçten geçen başka yönetmenler gibi eğitimi sırasında birkaç kısa film yönetti. Ustası Wolfgang Becker ile Deutschland 09 adlı kolektif filmin Krankes Haus bölümünün senaryosunu yazdı. İlk filmi Oh Boy (2012), Almanya box office’de büyük bir başarı yakaladı. Ayrıca altı German Film Awards (Lola-Almanya Oscarları) olmak üzere çok sayıda ödül kazandı. İkinci uzun metraj filmi Lara (2019), tıpkı Oh Boy gibi 24 saatlik bir zaman diliminde geçen dikkat çekici bir psikolojik incelemeydi ve aralarında Corinna Harfouch’un hak ettiği En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün de bulunduğu çok sayıda ödül kazandı.

ARAF’TA KALMIŞ BİR KARAKTER!
Ada’nın ana kahramanı Tom, tenis derslerinden arta kalan zamanını, çokça içki ve biraz uyuşturucu ile doldurup, tek gecelik ilişkilerle de sürekli bir yaz tatili lezzetinde geçirir. Ama böylesi bir yaşam keyif almaktan çok, katlanmakla kaçmak arasında ki Araf’tır. Tom’un hapishanesine dönüşen otele gelen ve daha otobüsten inerken onu çekim alanına sokan çekici Anne (Stacy Martin), eşi Dave (Jack Farthing) ve oğulları Anton’un (Dylan Torrell) gelişi Tom’un yaşamının akışını değiştirir.
Sıra dışı yaşamları başta fark edilmeyen Maguire ailesi, çocukları Anton için teke tek tenis dersi talep eder. Bu süreç Tom ve Anna arasında bir yakınlaşma yaratır. Bu sürece kafası dağınık ve yaşamını sorgulayan Dave de dahil olur. Bu arada Tom, Anton ile de yakınlık kurar. Ta ki bir gece Dave’in, Tom’la Waikiki gece klübüne gidip geri dönmeyip ortadan kaybolması üzerine başlayan polis soruşturmasında, Anne ile Tom baş şüpheli durumuna düşünceye kadar.
BATI TOPLUMLARININ ÇIKIŞ ARAYAN BİREYLERİ
Yönetmen Gerster, gelişmiş Batı toplumlarının tatminsiz ve arayış içindeki bireylerinin çıkış bulma çabasını kara film estetiği üzerine bina etmiş. Bu süreçte ana karakter Tom, kendisinden daha radikal şekilde savrulmuş bir çiftle tanışınca, yaşamını sorgulama fırsatını bulur.
Filmde bir metafor işlevi gören ve yakındaki bir çiftlikten sürekli kaçan deve ise, Dave karakterinin paradoksal yaşamına ayna tutar; tıpkı meşhur deyimde olduğu gibi: Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye nerem doğru ki demiş!.. Evliliğin getirdiği sorumluluklardan kaçmak için zaman zaman çizgi dışına çıkan Dave’in açmazlarını ve zaman zaman da Tom’un açmazlarının metaforu olan deve, leit motive olarak yönetmen Gerster tarafından beyaz perdeye yansıtılmış.
YÖNETMEN GESRSTNER’İN SİNEMA DİLİ
Yönetmen Gerster’in sinema dili çağdaş sinematografik dilin dışına kayıyor. Filmin sinematografik ögelerinden gerek jenerik gerekse de yönetmenin biçimsel, estetik tercihleri; filmin içeriğiyle uyumlu bir akış sergiliyor. Bu bağlamda renk seçimi, kontrast tercihleri 1970’leri, 80’leri anımsatan bir algı yaratıyor. Bu olgunun güçlenmesinde mekan seçimi de önem kazanıyor.
Bu bağlamda yönetmen Gerster, Batı toplumlarının yaşlanmasını temsil edercesine, Kanarya Adaları’nda old fashion bir oteli kendisine mekan seçmiş. Otel filmin neredeyse bütününü kapsayarak oyunculardan rol çalıyor.
Filmin öne çıkan diğer sinematografik unsurlarının başında ise oyunculuk performansları geliyor. Özellikle şakülü kaymış bir karakter izlenimi veren Tom karakterini canlandırmada Sam Riley öne çıkarken; kült yönetmen Lars Von Trier’in Nymphomaniac: Vol I (2013) filmiyle akıllara kazınan Stacy Martin ise, anne sorumluluğuna karşın her türlü gelgitlere açık bir karakter olan Anne ile başarılı bir performans ortaya koyuyor.





