Aytaç Arman Anısına
Yeşilçam ın duayen oyuncularından Sn. Aytaç Arman ile 2016 yılında rol aldığı Beni Sen Anlat isimli filmin setinde yaptığımız
Yeşilçam ın duayen oyuncularından Sn. Aytaç Arman ile Mart 2014 de, rol aldığı ‘Beni Sen Anlat’ filminin setinde yaptığımız ve günümüz Türkiyesi’nde sinemamızın durumu ve televizyon dizilerine dair görüşlerini konu alan söyleşiyi, oyuncunun anısına tekrar yayınladık.
Aytaç Bey merhaba. Filmdeki rolünüzü ve yorumlarınızı rica edebilir miyiz?
A. ARMAN – Evet…, “Beni Sen Anlat”…12 Eylül Döneminde geçiyor olay… Ben burada bir tarih profesörünü oynuyorum… bir sitede geçiyor olay… 12 Eylül döneminde polis tarafından aranan bir baba eşi ve çocuğunu koruyabilmek için, saklayabilmek için sitede boş bir eve bir arkadaşı vasıtasıyla yerleşiyor, 11.Eylül de. 12.Eylül sabahı darbe gerçekleşince burada kalıyorlar. Bu korunma mücadelesi, babanın, tabii sürekli kalamayacakları için, ev bulabilmek için çırpınışı, bunun paralelinde tabii polisten kaçışı, bunları anlatan bir öykü.
Ailenin burada kaldığı dönemlerde, karşı villada oturan tarih profesörünün bunları fark etmesi, onlara katılması, aslında hayata, insana, topluma, siyasal gerçeklere karşı duyarlılığı olan bir adam ama kendi özel koşulları sonucu katılmak yerine tanıklık etmekle yetinen duyarlı fakat aktif olmayan, yani aktif mücadeleye katılmayan tarih profesörünü oynuyorum. Aileye katkıda bulunmaya çalışıyor, bunlara yardımcı olmaya çalışıyor. Tabii sonuçta elinden geldiği kadar. Ama bundan tabii ki kendi de rahatsız oluyor. İnsanlar mücadele ediyorlar darbecilerle, pasif kalıyor. Böyle ilginç bir öykü, 12.Eylül dönemini anlatan, sınıf mücadelesini anlatırken, sınıflar arasındaki farklılıkları aktaran değişik kişilerin olaylara değişik bakışlarını aktaran bir sıcağı sıcağına 12.Eylül panoraması gibi bir şey.
Güzel bir senaryo, değişik bir karakter, bende arkadaşların bu kaygılarına katılmak için bu filmde oynuyorum…
Siz Türk Sinemasının güzel günlerini yaşamış, gerçi biliyorsunuz Türk Sineması – Türkiye Sineması diye bir takım ayrımlara da gidiliyor günümüzde ama, sinemanın önemli oyuncularından oldunuz her zaman, bu bağlamda, şu anda Türkiyede film sektörünü, sinemanın geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz? Bu, gişede büyük başarılar kazanan ama içerik olarak herkes tarafından tartışılan filmlerin karşısında, samimi oyunculuğun öne çıktığı iyi kotarılmış filmlerin gişede neden daha başarısız kaldığını nasıl yorumluyorsunuz?
A.ARMAN – Geçmişte de öyleydi. Yani kaygılı işler fazla ilgi görmüyordu. Yani sanatsal derinliği olan, ederi olan, insana yönelik meselesi olan filmler fazla ilgi görmüyor. İnsanlar hayhuy içinde zaman harcayacakları, gülecekleri eğlenecekleri işlere yöneliyorlar. Bu normal, geçmişte de aslında daha çok komedi türü filmler iş yapıyordu, ama o dönemde komedi daha kaygılı idi. Daha kaliteli komediler yapılıyordu. Bir şey fark etmedi aslında. Tabii seyirci salonlardan uzaklaştı. Genel olarak bu böyle. Filmleri de ekranda izliyorlar. Zaten bizde, evimize girmiş bir ekran var. Dünyaya açılan bir pencere, onu da görüyoruz… Hayatla, sanatla, kültürle hiçbir ilişkisi yok. Diziler yarışma programları ve filmler gösteriyorlar… Bu filmler orada da izlenirse izleniyor…
Nasıl olsa bu piyasaya çıkacak deniliyor, internette izlemek düşüncesi ile. Gitmiyorlar herhalde…Ancak dediğim gibi eskidende, böyle kaliteli, sanatsal kaygısı olan, insana dair kaygısı olan işler eskidende diğer komedi filmlerinden daha fazla izlenmiyordu. Aynı şey…
Sinemadaki genç kadrolara gelince, bence iyi işler çıkarıyorlar… Bunları göz ardı edemeyiz… Bahsettiğim izlenmeyen filmleri yapıyorlar… Tabii bunlar müthiş fedakarlıklarla yapılıyor… Hiç kolay değil…Yani şu film bir sorumluluk olarak, yönetmen Mahur, sorumluluk olarak aldı, iki yıldır bunu gerçekleştirmek için mücadele etti… Uğraşıyor… Çekimlere başladık…
Diğer arkadaşlarda öyle… büyük çoğunluğu… her biri yeni bir şey deniyor ki o da hoş… çok başarılı filmlerde yapıyorlar… Yeşilçam kadroları değişti… kamera arkası, kamera önü olduğu gibi değişti…. genç ve başarılı yönetmenlerimiz var… başarılı genç oyuncularda var… her ne kadar dizilerde katlediliyor olsalar dahi… Çok yetenekli ve giderek demlenip, değerlenecek oyuncular var… sinema iyi aslında… ama sinemada memleket gibi… Ağız alışkanlığı dır nasılsın iyi misin denildiğinde, sağolun allaha çok şükür deriz, herkes kendi meşrebine göre birşey söyler, ülke gibiyiz, duyarlı insanlar bu ülke gibi….
Sinemada öyle… Dört başı mamur değil… Zor koşullarda böyle işlerde yapılıyor…
Sizi daha fazla meşgul etmeyelim ancak son sorum televizyon dizileriyle ilgili olacak, Türk Sineması nın duayen oyuncuları, özellikle dizilerde yeni nesil yönetmenlerin kendilerine gerektiği kadar rol teklif etmediklerini, seçilen rollerin kendilerini yansıtmaktan uzak olduğuna dair tespitlerde bulunuyorlar… Sizin böyle tespitleriniz var mı ?
A.ARMAN – Seçilen rolün kendilerinden uzak kalması… öyle bir şey yok… böyle bir değerlendirmeye katılmıyorum… Ne demek seçilen roller? yani dizi dediğiniz sektör, gayya kuyusu… cehennem orası…o setler cehennem… o işlerin yapımı da öyle… maliyeti de öyle… yani çok değişik belirleyenleri var… bu kadar karmakarışık, koşturmaca içinde yapılan bir işte, işte efendim Yeşilçam’ın şu kadar değerli bir oyuncusudur, ona göre de karakter yazalım, böyle bir şey yok… o yüzden bizleri de yansıtmıyor… bunlar duygusallık… böyle bir şey yok… tabii kaliteli insan malzemesi dizilerde değerlendirilebiliyor mu?
Böyle bir dertleri de yok… olsa da bizler oyuncuyuz… bizler objektif karşısında nefes alırız… bizler objektif karşısında besleniriz… bizlerin oynaması lazım… objektif karşısında oynamamız gerekir… bu anlamda olsa iyi olur… ama olmuyor… dizi üretim sisteminin böyle bir kaygısı yok… keşke olsa… ama yok… içine girince de görüyoruz ki bu koşturma içerisinde benim içinde öyle, bana da bu yönde teklif gelmiyor… bizler iyi malzemeyiz aslında ama onların böyle bir dertleri yok…
Sesli çekimler yapılıyor… sesli çekimden dolayı da Yeşilçamlılar göz ardı edilmiş olabilir… biz sesli filmlerin oyuncuları değiliz… bundan dolayı göz ardı ediliyor olabiliriz… bu her birimiz için geçerli… yani ne oluyor bizim, eski dediğiniz zaman yaşını başını almış olması gerekir… herhalde en yakın eski kuşak bizim kuşaktır… bizden eskilerde var… daha önceki kuşaklar, yaşayan oyuncular var… bizim kuşak içinde geçerli, bizler kendimizi konuşmadık… bizler sesli filmlerin oyuncuları değiliz… sonradan seslendirilen dublaj filmlerinin oyuncularıyız… acaba buralardan mı kaynaklanıyor? Çünkü sesli çekiliyor… acaba, bilmiyorum… bizim yaşımıza uygun karakterleri oynuyor arkadaşlar… bunu oynayan arkadaşların hepsi tiyatro kökenli… neden sinema geçmişi olan oyuncular objektif oyuncuları değil de tiyatro oyuncuları, sahne oyuncuları oynatılıyor? buralarda aramak lazım… bilemiyorum ancak ses faktörü olabilir… yüksek rakamlar mı istiyor acaba Yeşilçam oyuncuları? Ancak onu da sanmıyorum… yüksek rakam istersiniz size verecekleri rakamın çok daha altında ücretlerle oynatabilecekleri oyuncular vardır, size niye versin? çünkü çok kalabalık kadrolar… otuz-kırk kişi oyuncu kadrosu var… bilemiyorum, ancak karmaşık belirleyenleri vardır… bu nedenlerle çok şikayet etmemek gerekir… dizi dünyası başka bir dünya, saman alevi, bilemiyorum, çok karmaşık belirleyenleri vardır…
Acaba etliye sütlüye karışmayan oyuncular mı tercih ediliyor? Yeşilçam da herkes kızıl bayrak elinde koşturmuyor… yani mevcut iktidarın muhalifi olanlara iş verilmiyor, deniliyor…
İktidara muhalif görünen Yeşilçam kökenli, önde giden isim mi var? Kahvaltı davetine icabet etmeyenlerin üstü çizildi deniliyor… bilemiyoruz… benim de ismim bir kanaldan geri döndü… üstü çizildi… ondan mı, bundan mı, şundan mı, bilemiyorum ama memleket gibiyiz… alabora vaziyetteyiz…
Çok teşekkür ederim, başarılar diliyorum.
Hikmet Vardar