Kısafilm

ARİF V 216

Arif V 216 filmi’yle Cem Yılmaz’dan, Yeşilçama ve Ustalara saygı duruşu…

Yönetmen: Kıvanç Baruönü

Senaryo: Cem Yılmaz

Oyuncular: Cem Yılmaz, Ozan Güven, Zafer Algöz, Özkan Uğur, Kerem Alışık, Özge Özberk, Farah Zeynep Abdullah, Seda Bakan, Mert Fırat, Şükrü Özyıldız, Ahu Yağtuğ ve Ediz Hun.

Görüntü Yönetmeni: Jean Paul Serezin

Kurgu: İlker Özcan

Müzik: Jingle House, İskender Paydaş

Yapım Yılı ve Süre: 2018/126 dk.

Cem Yılmaz’ın filmografisinde önemli yeri olan, maliyeti yüksek bir film olarak sinema tarihimize geçen ve yönetmenliği’ni Ömer Faruk Sorak’ın yaptığı 2004 yapımı bilim kurgu komedisi ‘Bir Uzay Filmi, G.O.R.A’, maceralı bir bekleme döneminin ardından gösterime girmiş ve büyük ilgiyle karşılanmıştı. Yurdumuz insanı zeki ve uyanık esnaf tiplemesi Arif karakteri, kaçırıldığı G.O.R.A gezegeninden kendi yöntemleriyle kurtulmaya çalışırken, uzayda da dostluklar geliştirmiş, despot ve kumpasçı ‘Komutan Logar’ (Cem Yılmaz) ile mücadele ederken, hayatının aşkını bulmuştu. Devam filmi olarak çekilen ve Logar kumpasıyla Arif’in Dinozor çağına gönderildiği A.R.O.G (2008) beklenen etkiyi yaratmasa da, Cem Yılmaz’ın başarılı performanslara imza attığı bir yapımdı.

G.O.R.A’da olduğu gibi, Cem Yılmaz’ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliği’ni Kıvanç Baruönü’nün yaptığı Arif V 216’da kahramanımız, geliştirdiği yetenekler ve uzay teknolojisi yardımıyla, işlerini büyütmüş, halı ticareti uzay hatıraları satışıyla yer değiştirmiştir. Ancak Gora’dan arkadaşı, eski Türk filmlerini izleyerek hüzünlenen ve Arif’in ‘robot dedik ama adam çıktın’ diye tanımladığı 216, artık insanlar gibi yaşamak umuduyla dünyaya iltica eder. Robot 216’yı taşıyan uzay aracının dünyaya düşüşü büyük bir sansasyon oluşturur. Semt sakinlerinin uzaylıları istemiyoruz protestolarıyla olaya medya karışınca, kendisini korumak ve robot arkadaşını saklamak için büyük bir mücadeleye giren Arif’i, yerel güvenlik güçleri, Swat timleri ve gizli servisler kovalamaktadır. Fütüristik yetenekleride yetersiz kalınca, son çare olarak zaman makinesini kullanarak Gora’ya kaçmak isterken, kendilerini 1960’lı yılların İstanbulu’nda bulurlar. Film bu noktadan itibaren Yeşilçam sinemasının klişelerini kullanarak, o dönemin şöhretli oyuncuları ve sinemada da rol almış şarkıcılarını merkezine alan eğlenceli bir dönem komedisi ve kolajı haline dönüşüyor. Ciddi yatırım yapılarak başarıyla canlandırıldığı görülen 60’lı yılların İstanbulu, özel efektler, döneme uygun araç ve mekanlar kadar, kostüm, dekor ve aksesuarlar ve yine müthiş paslaşan iki oyuncu Cem Yılmaz ve Zafer Algöz’ün biraya gelmesiyle, dönemin sinema ve sahne dünyasına ve işadamı sanatçı ilişkisine Yılmaz usulü bir yaklaşımla ve “stand up” gösterilerine benzer bir üslupla, sanat dünyasının bir dönemi beyazperdeye taşınıyor. Bu yılları yaşamamış genç nesiller için filmin hoş bir fırsat olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Cem Yılmaz filmlerinin alışıldık kastını oluşturan, Ozan Güven (216), Özkan Uğur (Garavel), Zafer Algöz (Besim) dışında, özellikle Zeki Müren’i canlandıran Çağlar Çorumlu ve diğer tanınmış isimler, başarılı bir performansa imza atıyorlar. Bu noktada senarist Cem Yılmaz’ın detaylara olan özeninin de altını çizmek gerekiyor. Farah Zeynep Abdullah Ajda Pekkan yorumuyla ilgi çekerken, Ediz Hun, Kerem Alışık, Özge Özberk, Mustafa Sandal, Mert Fırat (Sadri Alışık), Şükrü Özyıldız (Ayhan Işık), Filiz Akın, bir şöhretler geçidi oluşturuyorlar. Böylelikle Yeşilçam tarihinde önemli yeri olan geniş kadrolu dönem komedilerinin de bir biçimde günümüze taşındığını görüyoruz. Cem Yılmaz’ın filmlerinde görmeye alıştığımız, filme ustaca yerleştirilmiş, Yeşilçam melodramlarının beylik sahnelerinden, Zeki Demirkubuz filmlerine ve yine bir Tarantino filmi Kill Bill’in finaline değin göndermede bulunan sekanslar da zekice dokunuşlar olarak dikkat çekiyor. Komik görünüm ve renklerdeki uçaklarla gerçekleştirilen aksiyon sahneleri de karikatürize bir detay oluşturuyor. Filmin müzikleri İskender Paydaş’a emanet edilirken müzisyene de filmde rol verilmiş.

Arif V 216’nın sinema dili, Gora’daki kodlamalardan beslense de, farklı bir dil geliştirilmiş. Bunu, ustalara, Yeşilçama ve 1970’lerin günümüze kıyasla bu denli yozlaşmamış ilişkilerine bir tür saygı duruşu olarak görmek mümkün. Ancak burada odak noktasına, Arif karakterinin oluşturulmasında da esinlenildiğini düşündüğümüz Sadri Alışık’ın Turist Ömer tiplemesi ve Kerem Alışık’ın performansı yerleşiyor. Özellikle Kerem Alışık performansı tam bir ustaya saygı örneği oluşturuyor. Zeki Müren’in mesleği konusundaki hırçınlığıyla, özel hayatındaki zıtlıklar ve küçük bir çocukken canlı olarak görmek şansı da bulduğum kostümleri, Cem Yılmaz tarafından filme başarıyla yansıtılmış. Çağlar Çorumlu bu rolde üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. İnsancıl robot 216’nın gönlünü çalan, gözleri görmeyen Pembe Şeker rolündeki Seda Bakan, Mustafa Sandalın canlandırdığı Mıstık karakterleri sıradan kalırken, Erşan Kunari tiplemesi ve oyuncak fabrikatörü Besim’in (Zafer Algöz) benzerlerini üretmek için parayla kandırdığı ve Arif’e karşı çıkan robot 216’ya gerçeği göstermek üzere şarkıcılığa soyunan ve kılıktan kılığa giren Cem Yılmaz, filmi alıp götürüyor. Pervin karakteri sanki Ahu Yağtu için yazılmış. Bizim için önemi olmasa da, Cem Yılmaz’ın küfür konusunda kısıtlamaya gitmediği görülüyor. Bu durumun “spin doctoring” oluşturacağını, gişe hedefi olan filmin buna ihtiyacı olmadığını düşünüyorum.

Cem Yılmaz Bulgaristan’da çektiği son filmi Ali Baba ve 7 Cücelerde sponsorlar katkısıyla, teknik altyapısı ve post prodüksiyon imkanları geniş, çıtayı yükselten bir yapıma imza atmıştı. Bu filmle ilgili olarak basın gösterimi sonrası düzenlediği toplantıda, sinemanın kollektif ve pahalı bir iş olduğunun altını çizmiş, sponsor desteği alarak ve ürün yerleştirmelerle bunu aştıklarını belirtmişti. Arif V 216’da da karşımıza ürün yerleştirmeleriyle, büyük ihtimalle robot 216 karakterinden yeterince faydalanacağı aşikar olan ‘Arçelik’ firması çıkıyor. Bu noktada yapımcı Cem Yılmaz’ın yerli sinema için önemli bir kanal açtığı düşüncesindeyim. Festival destekleri bilinen Sabancı Grubunun kendi adıyla kısa film yarışması düzenlemesinin ardından, ülkemizin önde gelen sanayi topluluğu Koç Grubunun, adı Türkiye ile özdeşleşmiş bir iştirakinin filmin sponsoru olmasını önemsiyorum.

Kuşkusuz olumlu eleştiriler kadar değinilmesi gereken noktalarda var. Öncelikle yönetmeni Kıvanç Baruönü olsa da, üslup bakımından Arif V 216 bir Cem Yılmaz filmi. Mizah ustası Cem Yılmaz, zekası ve gözlemciliğiyle, böylesine geniş bir yelpazede birçok detayı atlamamaya çalışmış. Ancak bu durum finale doğru filmin “sarkmasına” neden oluyor. Ayrıca hikaye, Yeşilçam sinemasının duayen yönetmenlerinden Aram Gülyüz’ün çektiği ve yine bir Koç grubu ürünü olan Anadol STC 16’yı öyküsünün temeline oturtan ‘Zaman Makinesi’ filmi’yle (2014) benzerlikler taşıyor. Bu filmde de benzeri bir karakteri canlandıran Seda Bakan’ın Arif V 216’da rol almasıda ilginç bir tesadüf. Ancak bu durum, bir esinlenmeden çok Cem Yılmaz’ın Aram Gülyüz’e selam göndermesi olarak değerlendirilebilir. Ceku ve Garavel karakterleri filmde silik kalırken, artık olgun bir kadın görüntüsündeki Prenses Ceku (Özge Özberk) hatır için oynamış görüntüsü veriyor. Film açılış sahnesine kıyasla daha zayıf kalan bir finalle sona ererken, Ediz Hun ve çevre sorunlarına dair kısa değinmeler hoş bir sürpriz oluyor.

Eleştiriler bağlamında Cem Yılmaz, basın gösteriminde ve katıldığı televizyon programlarında bu duruma esprili bir dille değinmekten kendini alamıyor. Kış Uykusu filmi’yle SİYAD ödülü alan Altın Palmiye ödüllü Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, yaptığı ödül konuşmasında sinema hakkında fazla sayıda yazı yazılmasına dair ironi yapmış, bu denli ilgiyi fotoğraf sanatçısı olarak göremediğini, yapılan eleştirilerden kendilerinin de bir şeyler öğrendiklerini! ifade etmişti. Cem Yılmaz ve Yönetmen Kıvanç Baruönü’de basın gösterimi öncesi yaptıkları kısa konuşmada benzer ifadeler kullandılar. Kuşkusuz günümüzde digital teknolojilerin getirdiği kolaylıklar ve ‘nasıl olduğun değil nasıl göründüğün önemli’ mottosuyla beğenme ve takipçi sayısına endeksli kriterlerin dünyasında, ciddiyetiyle övünen kuruluşlar da, esneklik gösteriyorlar. Ancak sinema eleştirmenliğini iyi tarif etmek gerekiyor. Bu durumun, bir yol gösterme eyleminden çok, 1 yıllık dönemde her türde onlarca film izleyen, festivalleri takip eden, türleri iyi analiz ederek sektör içerisinde ve dünya çapında kişisel ilişkiler geliştiren, yönetmen filmografisi ve üslubu hakkında detaylarıyla bilgi sahibi olan, sinematografi ve sinema dramaturjisi bakımından analizler yaparak eleştiri yazan ve en önemlisi, sektörün, ciddi yayın kuruluşları ve üniversitelerin ‘rahle-i tedrisatı’ndan geçmiş’ insanların, kolay beğenir olmamasından kaynaklandığını anlamak gerekiyor. Komedi filmlerinin tür olarak farklı bir durumu olduğunu, ülkelere ve toplumlara özel, eleştirilmesi zor yönlerinin bulunduğunu, eğer gerekiyorsa değerlendirilmesi gerekenin, magazin odaklı kopyala yapıştır derlemeler ve üstünkörü bilgilere dayalı, doğru analizler içermeyen maksatlı yazılar ve yorumlar olması gerektiğinin altını özellikle çiziyorum.

Toparlamak gerekirse, Arif V 216′ nın basın gösterimi’nin dahi yarattığı ilgi, ne denli eleştirilse de, Cem Yılmaz’ın imza attığı işlerin sinema sektörü ve basın nezdinde ilgiyle izlendiğini gösteriyor. Ayrıca yapımlarında uluslararası standartlara uygun bir anlayışla proje geliştiren ve kayda değer sponsorlar bulan ‘yapımcı’ Cem Yılmaz’ın belli standartı yakalamış filmlerinin, artık seyirci tarafındanda yeterince desteklenmesi gerektiğini düşünüyor ve sinemamızın endüstrileşmesi yönünde sektöre olan katkısını da değerlendirerek, eleştirilebilir yönlerine karşın Arif V 216′ nın absürt karakter komedilerinin üzerinde bir gişeye erişmesini ve çıtayı belirlemesini umuyorum.

Hikmet Vardar

Yukarı SB
error: Content is protected !!