Kısafilm

Spectre

James Bond 007, Ian Fleming’in 1952’de yarattığı hayali bir İngiliz ajan karakteridir. Bond, sinema sanatının bütün zamanlarının iyi gişe yapan ve en popüler ajan tiplemesi olarak beyaz perdede 24’ncü filmiyle yolculuğunu sürdürüyor…

SPECTRE

Yönetmen: Sam Mendes
Senaryo: John Logan, Robert Wade, Neal Purvis
Oyuncular: Daniel Craig (James Bond),Christoph Waltz (Franz Oberhauser), Ralph Fiennes (M), Monica Bellucci (Lucia Sciarra), Léa Seydoux (Madeleine Swann), Naomie Harris (Eve Moneypenny)
Görüntü Yönetmeni: Hoyte Van Hoytema
Kurgu: Lee Smith
Sanat Yönetmeni: Andrew Bennett,  Neal Callow,   Ben Collins, Mark Harris, Chris Lowe
Müzik: Thomas Newman
Yapım Yılı: 2015/ İngiltere, ABD

James Bond 007, Ian Fleming’in 1952’de yarattığı hayali bir İngiliz ajan karakteridir. Bond, sinema sanatının bütün zamanlarının iyi gişe yapan ve en popüler ajan tiplemesi olarak beyaz perdede 24’ncü filmiyle yolculuğunu sürdürüyor. Dünyadaki kaos, terörizmin yeni dünya düzenindeki etkisi vb.gibi unsurlar, İngiliz İstihbarat Servisi MI6’nın da bu sistem içindeki engelleyici rolünün tartışılmaya açılması, Monica Belluchi ve soğuk güzelliğiyle Léa Seydoux gibi sinemanın güzel aktrisleri yeni Bond filminin dikkati çekenleri.

Bond Mexica’nın başkenti New Mexico’da, terör örgütleyen ve bir stadyumun patlatılma planını organize eden teröristleri etkisiz hale getirirken, bir mahallenin yıkılmasına neden olmuştur. Film yaklaşık 4 dk. süren etkileyici bir plan sekans ile açılır. Bond’un yeni hedefi olan Spectre güçlü, küresel ilaç pazarını da manipüle eden bir örgüttür. İngiliz Güvenlik Teşkilatı, mücadele yöntemlerinin pahalıya mal olması ve demode kalması gibi gerekçelerle 007 gibi konvansiyonel unsurları devre dışı bırakarak, yeni dünya düzeninin küresel tehditlerine ilişkin “çağdaş” argümanlar üretirken, bu bağlamda Örgüt İngiliz İstihbaratı içindeki işbirlikçileriyle de, aynı kampta olan ülkelerin temsilcilerini ikna ederek terörle mücadelede ortak mücadelenin, 007 programına kıyasla daha etkili olacağını savunmaktadır.

Karşımıza yine iyi adamlar ve kötü adamlar şablonu çıkmakta. Sonuna kadar macera ve aksiyon, araba takipleri, etkileyici güzel kadınlar gibi her türlü Bond filmi aksesuarları ve kimi zaman etkili kimi zaman işlevsel bir müzik de cabası. Spectra, Bond filmleri içinde bir dönüşümü de temsil ediyor, sonraki Bond filmlerinin ne şekilde tasarlanabileceği hakkında ipuçları da barındırıyor gibi. Bond filmlerinin, Spectre’nin de konusunda hissettirdiği gibi daha farklı dinamiklere, sinema dilinde, öykü anlatımında daha devrimci yaklaşımlara ihtiyacı var sanki. 007 şüphesiz kurgu, karton bir karakter. Karakter karton olsa da, inandırıcılık faktörü seyirci nezdinde yüksek kredibiliteye sahip. Takdir etmek gerekir ki yüzlerce figüranın kullanıldığı New Mexico’daki meydan sahnesi, spor arabaların Roma sokaklarındaki takip sahneleri ve Bond’un dünyadaki her aracı kullanma başarısını sergilediği Avusturya Alpleri’ndeki uçakla kovalamaca sahneleri, hem aksiyon hem de efektler açısından başarılı.

Filmin biraz da oyunculuk performanslarını hatırlatalım. Daniel Craig, bu filmlerin tarihinde sanırım unutulmazlar arasındaki yerini aldı. Muhtemelen Sean Connery ve Roger Moore’un rekorlarını egale edemeyecek, ama kendi çapında bu karaktere çoğundan iyi oturduğunu belirtmeli. Hatta Bond filmlerinin tümünde, Sean Connory’den sonraki en iyi ikinci Bond’un Daniel Craig olduğunu iddia etmek abartılı olmayacaktır. Vücut kimyası, soğuk bakışları, inandırıcı güç gösterileri ve mütemmim cüz’ü takım elbisesiyle “British Agent” olarak hem inandırıcı hem de karikatür… Monica Belluchi’nin filme coğrafi bağlamda dahil edildiği anlaşılıyor. Roma sahneleri çekilirken çakma bir İtalyan’ın, mafyanın güzel dulunu oynaması düşünülemezdi… Görkemli çekiciliğiyle her zaman kaliteli bir şarabın etkisini yaratan Belluchi, bu sefer yıllanmış bir şarabın yarattığı etkiye dönüşüyor ve figüran kıvamındaki rolüyle kendisine haksızlık yapıldığını düşündürtüyor. Filmin ana kadın oyuncusu Léa Sedoux hakkında hemen bir şeyler söylemek zor. Champs-Ellysées’de kaliteli görünümlü fiks menü içeren bir restoranda, yemeğin yanına açtığınız Bordeaux şarabının lezzetini test etmeye benziyor oyunculuğu.

Hoyte Van Hoytema’nın görüntüleri filmin artılarından. Aydınlatma tasarımları ve kamerayı bir oyuncuymuş gibi filme katışı etkileyici. Spectre’nin başarısında Thomas Newman’ın müziklerinin katkısını da anmak lazım. Fakat Newman’ın müzikleri uzmanlığı ilgilendiren jenerik, fon, geçiş, kurguyla eşleştirilen müzikler gibi detaylarda daha etkili olduğunu duyamsatıyor ve İngiliz şarkıcı Adele’in önceki Bond filmi Skyfall’la aynı ismi taşıyan film müziğinin etkisini tutturamıyor.

Bülent Vardar

1961, Ankara doğumlu. 1983 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Sinema-TV-Fotoğrafçılık Ana sanat Dalı'ndan mezun oldu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi'nde Sanatta Yeterlik yaptı. 1989 yılında yaptığı “Gemi Adamları”, 1991 yılında yaptığı “Geleneksele Dönüş” (TRT 2, İZ TV), 2002 yılında yaptığı “Zührap Usta” (CCN TÜRK) adlı belgesel filmleri yönetmiştir. 2000 yılında Beta Yayınevi tarafından basılan “Sinema ve Televizyon Görüntüsünün Temel Öğeleri”, “20.YY’ın Son Beş Yılında Türk Sineması” (2015), “Sinemada Ses ve Müzik”, “Yaşama Sarılmış Bir Serüven Tuncel Kurtiz (2010), “Ediz Hun” (2012) ve “Bir Sinema Arkeoloğu Burçak Evren” (2012) isimli kitapları bulunmaktadır. Sinema konusunda pek çok film eleştirisi ve makalesi bulunan Vardar, ayrıca film, reklam filmi, televizyon yapımı ve reklam/tanıtım fotografı alanında görüntü yönetmenliği ve aydınlatma tasarımı çalışmaları; Ferhan Şensoy'un "Varsayalım İsmail" dizisinin Işık yönetmenliğini de yapmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölüm Başkanlığı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürlüğü ve Okan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapmış ve halen Beykent Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema (TR) Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. [ Bütün Yazılar ]

Yukarı SB
error: Content is protected !!