Kısafilm

ali_deniz_sensoz

Bir başyapıt fabrikası: Kubrick

Bir tutku, bir efsane, bir başyapıt fabrikası: Kubrick

38. İstanbul Film Festivali, bu yıl Başyapıt Fabrikası: Kubrick bölümünde büyük sinemacı Stanley Kubrick’i ağırlıyor. Ölümünün yirminci yılında, toplattığı ilk filmi Korku ve Arzu’dan, gösterime girdiğini göremediği son filmi Gözleri Tamamen Kapalı’ya bütün filmleri festival kapsamında gösteriliyor. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde, bölümdeki film gösterimleri gibi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın değerli desteğiyle gerçekleştirilen “Başyapıt Fabrikası: Kubrick” söyleşisi, sinema yazarı Ali Deniz Şensöz’ün moderatörlüğünde, yönetmen Kutlukhan Kutlu, sanat yönetmeni Natali Yeres ve oyuncu Ahmet Rıfat Şungar’ın katılımıyla gerçekleşti.

Moderatör Ali Deniz Şensöz’ün, “Kubrick’in sineması bize ne ifade ediyor?” sorusuna, yönetmen Kutlukhan Kutlu şöyle cevap verdi: “Kubrick benim için bir tutku haline geldi. Kubrick’in mirası, sinemanın özüne dair bir şey söylemesidir.” Sanat yönetmeni Natali Yeres de “Stanley Kubrick’i efsane haline getiren şeyin, farklı yenilikler peşinde koşması olduğunu düşünüyorum” dedi. Oyuncu Ahmet Rıfat Şungar ise Kubrick’in hikâye anlatış tarzının farklılığına odaklanarak, “Kubrick’in filmlerini izlerken, bize okulda öğretilen katharsis’in olmadığını gördüm. Herhangi bir karakterden dolayı, filmin sonucundan dolayı katharsis yaşamaktansa, herkesle empati kurmama sebep verebilecek kadar, olayın aslında bütününü ifade etmek konusundaki açıklığını çok seviyorum” şeklinde konuştu.

Hapisten sonra hayat: Yolluk

Prömiyerini Venedik Film Festivali’nin Yeni Ufuklar bölümünde yapan Sarah Marx’ın ilk uzun metraj filmi Yolluk, festivalin Genç Ustalar bölümünde gösterildi. Filmin oyuncusu Sandor Funtek’in katıldığı gösterimin ardından oyuncu, izleyiciden gelen soruları cevapladı.

Filme nasıl hazırlandınız?

Yapması zor bir filmdi çünkü çok küçük bir bütçesi olduğu için birçok problemimiz oldu ve çekim süremiz kısıtlıydı. Sarah’nın ilk düşüncesi aslında hapishane deneyimi üzerine bir belgesel yapmakmış. Hapishaneyi yaşadıktan sonra dışarıdaki hayata geri dönmenin ve eski bir mahkûm olarak iş bulmanın ne kadar zor olacağını düşünmüş. İnsanlar hapishaneye suç işlemekten zevk aldıkları için tekrar girmiyorlar, dışarıda yaşamak ve mücadele etmek zor olduğu için giriyorlar. Dışarıdaki hayat içerideki hayattan zor olabiliyor.

Bunun aslında bir belgesel olmasının düşünüldüğünü söylediniz. Filmden önce karakterinizin yaşadıklarına benzeyen deneyimleri olan insanlarla herhangi bir çalışma yaptınız mı?

Bir bakıma o karakter bana çok yakın. Beni de annem tek başına büyüttü. Paraya çok sıkışıktık. Film, tabii ki otobiyografik değil. Hazırlık sürecim aslında kendi geçmişimdi. Konuşmalarımız sonrası yönetmenimiz Sarah benim hayatım hakkında bir nebze fikir sahibi olmuştu.

Film Fransa’da gösterime çıkacak mı?

Film 15 Eylül’de Fransa’da ve Çin’de gösterime çıkacak, bir ihtimal Amerika’da da. Venedik Film Festivali’ne gidip bir dağıtımcı bulma şansımız oldu. Bu filmin bütçesi 500,000 avroydu. Fransa’da bu kadar düşük bütçeyle çekilen film yoktur.

Özgürlüğün sesi: En Sevdiğim Kumaş

Suriyeli yönetmen Gaya Jiji’nin ilk uzun metrajlı filmi En Sevdiğim Kumaş, prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yaptı. İstanbul Film Festivali’nin “Çiçek İstemez” seçkisinde gösterilen film, ataerkil bir toplumdaki cinsiyetçi çifte standartlara feminist bir eleştiri sunuyor. Suriye İç Savaşı’nın başladığı günlerde geçen filmin gösterimi Cinemaximum Zorlu Center’da yapıldı. Gösterimin ardından yönetmen Gaya Jiji ve filmin oyuncularından Metin Akdülger izleyicinin sorularını yanıtladı.

Filmin çekim sürecinde yaşadıklarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Gaya Jiji: Filmi Suriye’de yaşadığım şehirde çekemeyeceğimi biliyordum ve bunun için aynı otantiklik derecesinde şehirler aradım. Soruşturduğum zaman filmin çekilebileceği en iyi şehrin İstanbul olduğu kanaatine vardık. İstanbul’da camilerde çekim yapamayacağımızı biliyordum. Dışarda yapacağımız çekimler konusunda biraz çekingendim ama gördüğünüz üzere bir sürü sahnemiz var; restoranlar, sokaklar… Dış mekanlar Suriye’yi andırıyordu ve bu film için çok önemli oldu. Bütçemiz çok az da olsa, başarabildik. Filmde genç bir kadının hayatını anlatırken ülkesinin içinde bulunduğu durumu da anlatabilmek çok zor oldu.

Suriye ile ilgili neler yansıtmak istediniz? Suriye’ye geri dönecek misiniz?

Gaya Jiji: 2014’ten beri Fransa’da yaşıyorum. Suriye’ye geri dönmedim. Benim için şu an Suriye’deki durum çok karmaşık; rejimler, diktatörlükler, ayaklanmalar… Hepsi birbirine girmiş durumda. Benim için bu film kadınların ve insanların özgürlüğünü destekleyen bir film: Hem cinsel hem politik anlamda özgür olmak isteyen bir genç kadının, özgürlüğün sesi bu film.

Sizin karakteriniz yoksa hayali bir karakter miydi?

Metin Akdülger: Senaryoda benim oynadığım karakterin kod adı Dream Man. Gerçeklikten ziyade hayali bir karakter olarak filmde yer aldım.

İlham aldığınız filmler, yönetmenler hangileri? Filmde kadın hakları ve politik olaylar üzerinden bir temellendirme kurdunuz. Bu aşamalarda sizi etkileyen filmler nelerdi?

Gaya Jiji: İlham aldığım ve bana yardımcı olmuş iki film var: Biri Luis Buñuel’den Gündüz Güzeli. Burjuva, çok güzel ve zengin bir Fransız kadınının seks işçiliği yapmasını anlatıyor. Diğeri ise bir İtalyan filmiydi, politik yaşanmışlıkları nasıl beyazperdeye yansıtmalı konusunda bana ilham vermişti.

İspanya’nın unutulan davası

Franco’nun 1975’te ölümünün ve diktatörlüğünün sona ermesinin ardından İspanya’da Unutma Antlaşması’nın imzalanması, sayısız acı ve insanlık suçuyla yüzleşilmesini, mağdurların haklarını aramasını imkânsız hale getirmişti. Haklarını Arjantin’de aramaya karar veren mağdurları ve “Arjantin Davası”nı ele alan belgesel Diğerlerinin Sessizliği’nin yönetmenleri Robert Bahar ve Almudena Carracedo, Pera Müzesi Oditoryumu’nda yapılan gösterimin ardından izleyicinin sorularını yanıtladı.

Çekimler için 6 yıl harcamışsınız. Bu süreç sizi nasıl etkiledi?

Almudena Carracedo: Zor bir süreçti. Duygunun iletilmesi gerekiyordu. Belgeselde yer alanlarla beraber biz de ağlıyorduk. Eğer biz duyguyu hissetmezsek size de yansıtamayız. Kolektif acının ve ağlamanın birlikte olmasına iyi gözle bakıyorum. Empati, şiirsellik ve güzellik yoluyla duyguları aktarmak etkileyici oluyor.

Robert Bahar: Film 6 yılda çekildi, 14 ayda kurgu yaptık. Prömiyerin İspanya dışında yapılmasını istedik çünkü filmin bir iç tartışma olarak kalmasını ve kenara atılmasını istemedik. Berlin’de prömiyer yaptık ve ödül de kazandık. Ardından, İspanya’da duyulunca orada da gösterime girmesini istedik. Film hem sol hem de sağ görüşlü gazetecilerinden ilgi gördü ve toplumda af ve unutma yasasının tartışılmasına vesile oldu. Goya Ödülü’nü aldık İspanya’da. Ödül töreninde izleyicilerin yüzde yetmişi alkışladı. Amacımız İspanya’da herkesin bu meseleden haberdar olmasıydı. Bunu kısmen başardık da: Film televizyonda da yayınlandı; bir milyondan fazla insan seyretti. Hatta İspanya başbakanı film ile ilgili twit attı.

Hiç baskı geldi mi filmi yapmamanız için?

Almudena Carracedo: Yaşananlar hakkında konuşmak yasak değildi. Sadece unutulmasını istiyorlardı. Berlin’de ödül aldığımızda hükümetten/medyadan tek bir tepki gelmedi. Susarak unutturmak istiyorlar.

Belgeselde yer alacak kişileri onca mağdurun arasından nasıl seçtiniz?

Robert Bahar: Film süregelen dava etrafında örüldü. Avukatlarla konuştuk ve bu mesele hakkında konuşmaktan çekinmeyen, davaya müdahil insanlarla görüştük. Franco’nun ilk yılları ya da ’68 öğrenci hareketi gibi farklı dönemlerden, farklı hikâyeler olsun istedik.

Ulusal Yarışma ve Ulusal Belgesel Yarışması’nda gösterimler devam ediyor

Ulusal Yarışma filmlerinden Saf, gecekonduda yaşayan bir çiftin kentsel dönüşümle değişen hayatlarını anlatıyor. Atlas Sineması’nda gösterilen filmin ardından yönetmen Ali Vatansever ve film ekibinin katılımıyla soru-cevap yapıldı.

Emre Yeksan’ın Ulusal Yarışma’da yer alan ikinci uzun metrajı Yuva filminin gösterimi, yönetmen ve ekibin katılımıyla yapıldı. Film, iki kardeşin yıllar sonra yüzleşmesini, büyülü bir yuvanın keşfedilişiyle anlatıyor.

Ulusal Belgesel Yarışması’nda yer alan üç film Pera Müzesi Oditoryumu’nda gösterildi: Yetmişli yıllar Türkiye gençlik kültürünü buluntu mektuplar üzerinden anlatan Kâzım’ın gösterimi yönetmen Dilek Kaya, sokak köpeklerinin yaşam koşullarını anlatan Köpek Filmi’nin gösterimi yönetmen Cem Hakverdi ve Çanakkale Savaşı anmalarını Avustralya, Yeni Zelanda ve Türk katılımcılar üzerinden inceleyen Şehitler’in gösterimi yönetmen Köken Ergun ve film ekiplerinin katılımıyla yapıldı.

Köprüde Buluşmalar’da ödüller sahiplerini buldu

38. İstanbul Film Festivali kapsamında 14. kez Anadolu Efes’in katkılarıyla düzenlenen Köprüde Buluşmalar 5-12 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. Köprüde Buluşmalar atölyelerinde yapılan uluslararası sunumların ardından ödül ve fon desteği alan proje ve filmler, Fransız Sarayı ev sahipliğinde yapılan resepsiyonda açıklandı.

Türkiye ve komşu ülkeler Gürcistan, İran, Lübnan, Mısır, Romanya, Ukrayna, Yunanistan’dan toplam 20 film projesi ve post-prodüksiyonuna devam eden Türkiye’den 6 uzun metraj, 2 belgesel filmin sunumları Cezayir ve Soho House Istanbul’da yapıldı. Köprüde Buluşmalar atölyelerine seçilen projelerin yönetmen ve yapımcıları 130 uluslararası sinema profesyoneliyle yaptıkları yaklaşık 350 toplantıda ortak yapımlarının ilk adımlarını attılar.

Köprüde Buluşmalar’da dün

Bir “dizi” değişim Yönetmen Sezen Kayhan moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide, yönetmenler ve yapımcılar ülkelerindeki dizi sektörünü, film ve dizi prodüksiyonları hakkında düşüncelerini paylaştılar. Söyleşiye Drama yöneticisi Anna Croneman ve yapımcılar Amanda Livanou, Chaim Sharir ve Stinette Bosklopper katıldı.

Belgeselinizle dünyayı dolaşın

Belgesel yapımcıları ve yönetmenleri kendi deneyimleri üzerinden belgesel yapmayı, uluslararası izleyiciyle buluşmayı ve farklı platformlarda gösterim yapmanın detaylarını anlattı. Yönetmen Zeynep Güzel moderatörlüğündeki oturuma Clemence Lavigne (Alım ve Satış Müdürü / Doc & Film International), Adriek Van Nieuwenhuyzen (Endüstri Yöneticisi / IDFA), Ayşe Toprak (Yönetmen) katıldı.

Fonlar ve marketlerle tanışın

Film fonu ve ortak yapım marketi temsilcileri, ülkelerindeki fon ve pazar sisteminden bahsettiler, katılım şartlarını ve süreci anlattılar. Yapımcı Annamaria Aslanoğlu moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinliğe, Sona Karapoghosyon (Golden Apricot FF), Arben Zharku (Kosovo Cinematography Center), Jana Karaivanova (Bulgarian National Film Center), Georges Goldernstern(Cinefondation), Katriel Schory (Israel Film Fund), Adriek Van Nieuwenhuyzen (IDFA), Inke van Loocke (Cinemart), Teresa Hoefert de Turegano (Medienboard Berlin Brandenburg GMBH), Armin Hadzic (CineLink), Magalie Armand (CNC), Sergio Garcia de Leaniz (Eurimages), Sehad Cekic (Film Center of Montenegro), Una Domazetoski (Film Center Serbia) konuşmacı olarak katıldı.

Festivallerle tanışın

Uluslararası film festivallerinin temsilcileri başvuru koşulları, programları ve network geliştirmek hakkında katılımcılara bilgi verdiler. Yapımcı Nefes Polat’ın moderatörlüğünde yapılan etkinliğe, Elma Tataragic (Saraybosna FF), Anna Purkrabkova (Karlovy Vary IFF), Dimitris Kerkinos (Selanik IFF), Daniela Persico (Locarno FF), Nebojha Jovanovik (IFF Kinenova), Catherine Bizern (Cinéma du Réel), Ryszard Mietkiewicz (Varşova FF), Freddy Olsson (Göteborg FF), Jerome Baron (3 Continents Festival), Didier Boujard (Atmospheres Festival), Emilie Essadi Pianta (Les Cinémas du Monde), Ana Souza (Sundance FF), Justin Barda (Seattle IFF), Zviad Eliziani (BIAFF), Claudette Godfrey (Program Yöneticisi / SXSW), Anastasia Laukkanen (ECOCUP International Green Documentary FF & Love.Doc Documentary FF), Julia Sinkevych (Odessa FF), Edvinas Pukšta (PÖFF | Tallinn Black Nights FF) konuşmacı olarak katıldı.

Festivalde günün filmlerinden:

Sócrates | 16.00 | Rexx Sineması

Sınır | 21.30 | Cinemaximum City’s Nişantşı

Festivalde günün belgesellerinden:

Dünya Yanarken Ne Yapacaksın? | 13.30 | Kadıköy Sineması

Aether | 16.00 | Pera Müzesi Oditoryumu

Yukarı SB
error: Content is protected !!